'O değil de sen çok değiştin' demek, sırf sen onların istediği gibi hareket etmiyorsun diye olabilir ama gerçekliğine de her zaman biraz pay vermek gerek çünkü insan yaş aldıkça değişiyor, bir sene önceki düşüncelerimizi savunmayabilir, modumuz hal ve tavırlarımızla aynı olmayabilir. Kişilik sabitlenemez ruh hali sabitlenemez, şartlar değiştikçe duygular aynı kalamaz. Araştırmalar da bu söylediğimi ispatlar nitelikte.
Edinburgh Üniversitesi'nden psikolog Rene Mottus, insanların yaş aldıkça değişmeleri üzerine bir araştırma yapmış ve açıklamasında "Elde ettiğimiz net sonuçlara göre, hayatımız boyunca aynı insan olamayız" diyor. Hayatımız boyunca kötü anlamda hiç değişmediğimizden, kişiliğimizin hep aynı kaldığını düşünmek isteriz, kabullenmek zordur ancak kişiliklerimizin kademeli olarak değişmesinin olumlu yanlarının da olduğunu bilmek güzel. Bu değişimler, daha vicdanlı, daha hoş ve daha az nevrotik olabilmemizi sağlıyormuş.
Tam tersi olanlar yok mu pek tabii ama araştırmanın genel çerçevesi olumlu yönde. Araştırmada ilgimi yaşla birlikte irade gücünün arttığı ve mizah anlayışının da geliştiğinin görülmesi çekti. Bu araştırmanın sonuçları yaşlıların daha huysuz ve geçimsiz olduğu klişesinin de değişmesi gerektiğine de dikkat çekiyor. Psikologlar, yaşlandıkça meydana gelen değişim sürecini 'Kişilik olgunlaşması' olarak adlandırıyor. Değişmedim aslında büyüdüm dediğimiz birçok zaman olmuştur işte gerçek.
Houston Üniversitesi'nde sosyal psikolog Rodica Damian, "Bu kişilik değişikliklerine değer yargıları koymak genellikle tartışmalı bir durum. Ancak bunun faydalı olduklarına dair bulgular mevcut" diyor. Diğer yandan başka uzmanlar ise kişiliklerimizin kısmen genetik unsurlar tarafından şekillendirildiğine ancak yaşamımız boyunca sosyal baskılarla dönüştürüldüğünden bahsediyor. Kişiliklerimiz hayatın zorluklarıyla başa çıkmamıza yardımcı olmak için de değişebilir bazen. Sizce de yaş aldıkça değişmiyor muyuz? Kabul edelim olsun bitsin.
PANDEMİDE TATLI KRİZLERİNE DUR DEMENİN YOLLARI
Pandemide kilo almak artık bir klasik olurken son dönemde herkesin müthiş bir tatlı krizi yaşadığını duyuyorum. Hiç de yabancı gelmiyor çünkü bu kriz bana da yaklaşık gece 1-2 sularında geliyor. Bir süredir de buna dur demenin yollarını arıyorum, ilk olarak eve çikolata sokmamakla başlayıp Instagram'da takip ettiğim o leziz tatlıların olduğu sayfaları unfollow etmekte buldum çareyi. Sağlıklı bir şekilde atlatıyorum bu durumu derken bir gece pişmaniye, diğer gece meyveleri biraz fıstık ezmesine batırmayla 'Krize nasıl dur denilmez'in örneği oldum. Bugün geldiğimiz nokta ise kabulleniş, krizin vazgeçerek aşılamayacağına görmek, en azından yüzde 100 doğal, şeker ilavesiz, katkısız ve koruyucusuz meyve, enerji ve protein barlarla yola devam etmek oldu. Fellas'ın örneğin, yeni çıkardığı vitamin ve meyve bar tam da bu krizler için. C vitamini deposu, çinko kaynağı ve içeriğinde propolis var portakal ve zencefilliyi bir tatlı krizinde deneyin bakın, kesinlikle krize dur demenin en etkili yolu olduğunu göreceksiniz.
Festivalin 2021 teması 'Araftan Çıkmak'
Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, geride bıraktığımız zor yıla inat umut ve yeniliklerle çalışmalarına başladı. 27 Mayıs-3 Haziran 2021 tarihleri arasında 24. kez düzenlenecek festivalin direktörlüğü; daha önce dokuz yıl İstanbul Film Festivali'nin, 2018'den bu yana da Başka Sinema Ayvalık Film Festivali'nin direktörlüğünü yapan Azize Tan'a emanet. Tan, "Festivali sinema salonlarında gerçekleştirmek için çalışıyoruz. Ayrıca festival boyunca Ankara'nın çeşitli mahallelerinde ücretsiz açık hava gösterimleri de düzenlenecek" dedi. Uçan Süpürge Vakfı'nın teması 'Evde Kaldık' idi. Bu yılki tema ise 'Araftan Çıkmak' oldu. Bir yılı aşkın bir süredir iki arada bir derede bir hayat yaşıyoruz. Alışkanlıklarımızı sorguluyor, yeni normallere alışmaya çalışıyoruz. İnsanlık için bir muhasebe zamanı. Sandığımızdan çok daha uzun bir süredir arafta bir hayat yaşıyoruz. O yüzden festivali merakla bekliyoruz.