Mevsim, anız mevsimi. Anız ne mi? Taş devrinden kalma bir tarım uygulaması. Ürün toplandıktan sonra tarlada kalan sapları ateşe vererek imha etme yöntemi. Bunun toprağı zenginleştirdiğine ve yeni ekim öncesi haşereyi önlediğine inanılıyor. Gelin görün ki sonuçları sadece bunlarla sınırlı değil. Ateş kontrolden çıkınca ormanlar, evler, köyler yanıyor. Karayolu yakınlarındaki anız yangınlarında ise göz gözü görmez hale gelince araçlar birbirine giriyor, zincirleme kazalar meydana geliyor.
Pazar öğle saatlerinde telefonum çaldı. Arayan, bir televizyon kanalında yöneticilik yapan yeğenimdi. "Amca Çorlu'da zincirleme kazaya karıştık" dedi. Anız yüzünden görüş mesafesi aniden sıfıra düşmüş. Bizimkiler önde kaza yapan araçlara çarpmışlar. Arkadan gelenler de diğerlerine... Her iki yönde tam 17 aracın karıştığı kazada ikisi ağır 11 kişi yaralanmış.
Bizimkileri Çorlu Devlet Hastanesi'nden aldım. Yeğenim Berk, açılan hava yastığının yüzüne çarpması sonucu hafif yaralanmıştı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi'nde profesör olan piyanist eşi Ayça Aytuğ'un hava yastığı nedeniyle göğsünde şiddetli ağrı, sağ kolunda ve bacağında yaralar vardı. Ama en önemlisi sol eliydi. Baş parmağını oynatamıyordu. Tedbiren alçıya aldılar. Düşünün, piyano virtüözü bir genç kadının kariyeri, iki sorumsuz çiftçinin yaktığı ateşle sonlanabilir. Biz yine de dua ediyoruz. Zira pert olan araçları, eğer sağlamlığı ile ünlü bir model olmasa, -Allah korusunşimdi bu sütunlarda bir ağıt okuyor olacaktınız.
Herhangi bir arama motoruna 'Anız yüzünden kaza' yazın. Karşınıza çıkan ölümcül listeyi okumaya zamanınız yetmez. Peki jandarma, trafik polisi, karayolları, itfaiye ne iş yapar? Türkiye'nin en önemli otobanlarından birinde görüşü sıfıra düşüren ve saatlerce süren bir yangına nasıl olur da müdahale edilmez? Bu ülkenin iyi yetişmiş gençlerinin, 30 yaşında profesörlüğe erişmiş üstün yeteneklerinin hayatı bu kadar ucuz mu?
Yılın aşkı kaldığı yerden
Bana göre televizyon dizileri arasında 'yılın' hatta 'yılların' aşkı, Bir Zamanlar Çukurova'da Fekeli ile Hünkar arasındaki büyük sevda... Çünkü katıksız ve duru. Çünkü yıllara ve çapraşık yollara direniyor. Çünkü ikisi de birbirleri üzerinde tahakküm kurmak değil, sadece birbirlerini mutlu etmek için yaşıyorlar. Peki Fekeli-Hünkar aşkını neden dizideki diğer aşkların üzerinde tutuyorum, anlatayım:
Demir'in, Züleyha'ya aşkı sadece tutkudan, takıntıdan ve ihtirastan ibaret. Yılmaz ile Züleyha'nın aşkı, aslında dizideki en önemli ilişki olmasına rağmen gel-gitlere çok açık, çok kırılgan. En küçük bir dedikodu, en ufak bir şüphe bu aşkı temelinden sarsabiliyor. Müjgan'ın Yılmaz'a olan tutkusu ise sadece beklentiden ibaret. Üstelik 'yara bandı' olduğunun da farkında ama bu tek taraflı beklenti ona sadece eski Yeşilçam deyimiyle 'hicran' vadediyor. Peki bu şahane Fekeli- Hünkar destanını iliklerime kadar hissetmeme sebep olan ne? Tabii ki Kerem Alışık ile Vahide Perçin'in muhteşem oyunculukları. İkisi de sanki ünlü yazar Gabrial Garcia Marquez'in icadı 'büyülü gerçekçilik' akımına nazire yapıp "Biz de büyülü oyunculuk akımını icat ettik" diyorlar. Çünkü bu koca sevdayı sadece gözleriyle, küçük mimikleriyle anlatmayı becerebiliyorlar. Bu arada senarist Ayfer Tunç'un hakkını da yemek istemem. Kitabi olmadan şiirsel, avam olmadan gerçekçi yazmak hiç de kolay değil çünkü... Uçucu aşkların iz bırakmadan buharlaştığı şu günlerde gerçek bir sevdaya tanıklık etmek için Çukurova'nın ilk bölümünü iple çekiyorum.
Şeref kürsüsü
Çantasında unutulan 2 buçuk kilo altını sahibine teslim eden İzmirli taksici Murat Yavuz'un verdiği 'helal/haram' dersi, bin cuma hutbesine bedeldi.
Zap'tiye
Uzmanlar "Tükürük saçmamak için B ve P harflerinin yer aldığı kelimeleri tercih etmeyin" diyor. Ünlü akaryakıt firması ismini değiştirir mi acaba?
Ne demiş?
Defne Samyeli, Armağan Çağlayan'a verdiği röportajda ilginç bir itirafta bulundu: "Çocukluğumda keşke ölse dediğim bir kötü kişi vardı. Hatta sırf onun için hiç iz bırakmadan bir insan nasıl öldürülür diye araştırmıştım."