Altınoluk Narlı sahilinde az ötemde denize giren 7-8 yaşındaki çocuk heyecanla bağırdı: "Anneeee, ben şimdi yengeç yakalıycam. Ama önce internete bakıcam. 'Bir şey yapmaz' yazarsa elimle tutucam..."
Yeni nesillerin doğadan nasıl uzaklaştıklarına mı yansam, yoksa internetin onların üzerlerinde nasıl ciddi bir yönlendirici etkisi olduğuna mı bilemedim. Aklıma Marmara Adası'nda geçen çocukluğum geldi. Daha 5 yaşındayken sabahın 6'sında uyanıp "Beni de balık müzayedesine götürün" diye tuttururdum bizimkilere. Onlar ailece işlettiğimiz otelin lokantası için taze balığı en ucuza alma telaşına düşmüşken, ben de kasalarından kaçmaya çalışan ıstakoz ve pavuryaları (bir çeşit yengeç irisi) yakalayıp balıkçılardan 'Aferin' alma peşindeydim. O günlerdeki kahramanım balıkçı Erdoğdu Ağabey, yaptığım işin aslında ne kadar tehlikeli olduğunu, bugün bile unutamadığım bir yöntemle göstermişti. Tezgahta gezinen en iri ıstakozu aldı, kocaman kıskacını bir tükenmez kalemle dürttü. Hayvan, gözle takip edemediğim çabukluktaki bir hamle ile madeni kalemi 'çat' diye ortasından ikiye böldü. Erdoğdu Ağabey, çocuk gözlerimin fal taşı gibi açıldığını görünce "Korkma, şöyle kıskaçlarının arkasından kavrarsan hiçbir şey yapamaz. Yok eğer öyle tutmazsan, parmağını kalemden daha kolay kopartır. Sonra da seni Erdek'teki hastaneye yetiştirmek için en hızlı tekneyi aramaya başlarız." Aradım taradım... Istakozun nasıl tutulacağını bu kadar net anlatan bir internet sayfası bulamadım...