İşte bu kadar net söylüyorum.
Avrupa'nın en zayıf ekiplerinden Andorra karşısında ölüp ölüp dirilmemizin sebebi ne yanlış taktik, ne de futbolcuların kötü performansıdır. O sonucu doğuran en önemli etken İstanbul seyircisidir. Çünkü İstanbul'da oynanan milli maçlarda seyirci 'destek vermek' için değil de sanki 'köstek olmak' için tribüne gelmiş görüntüsü veriyor.
Her an protestoya, ıslıklamaya, homurdanmaya hazırlar.
Takımın desteğe en ihtiyaç duyduğu anlarda tiyatro izler gibi sessizler. Ama iki pas üst üste rakibe mi gitti... Hemen homurdanmalar, ıslıklar başlıyor.
Oysa Konya'da, Eskişehir'de, Kayseri'de oynanan milli maçlar öyle mi?
Anadolu seyircisi kendini yırtarcasına bağırıyor. Onun coşkusu sahaya yansıyor.
Anadolu seyircisi 'elektrik santralı' vazifesi görürken, İstanbullu futbolsever 'gerilim hattı' olmaktan öteye gidemiyor.
Bir de... İstanbul seyircisinin bazıları maça üç büyüklerin formasını giyerek gidiyor. Tribün görüntüleri sırasında mutlaka rastlamışsınızdır.
Bazı seyircilerin üzerinde Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş formaları var. Ee, kulüp aşkını milli formaya tercih edenden hayır gelir mi?
Bu gece deplasmanda oynanacak Moldova maçının sonucu ne olur bilmem.
Ama Milli Takım'ın deplasmanda, İstanbul'dakinden çok daha rahat ve kendinden emin bir futbol sergileyeceğinden adım gibi eminim.