Nilgün Belgün, Dünya Tiyatro Günü için yıllardır kafasında olan bir projeyi hayata geçirmek istemiş. Sanatçı dostlarını toplayıp Polat Yağcı'nın yapımcılığında son derece anlamlı bir kutlama klibi hazırlamış. Katılan tüm dostlarından muvafakatname almış. Cumhurbaşkanlığı projeye destek vermiş, kol kanat germiş, çok daha geniş bir kitleye ulaşması için uğraşmış. Cumhurbaşkanlığı logosunun yer aldığı klip, daha sonra katılan tüm sanatçılara Nilgün Belgün tarafından Whattsap aracılığıyla gönderilmiş ve onay alınmış.
Sonra? Sonrası sanatın birleştirici ruhuyla asla bağdaşmayan bir kakofoni... Yok efendim kandırılmışlarmış, Nilgün Belgün tarafından kullanılmışlarmış. Hele Nilgün Belgün'ün sosyal medya hesaplarına yazılan yorumlar, tam bir kafatası avcılığı, tek kelime ile sosyal linç...
Yahu bu ülkenin insanlarının 'cumhur' olduğunu gösteren o Cumhurbaşkanlığı simgesi yıldızdan niye bu denli rahatsız oluyorsunuz ki! Devlet, sanata ve sanatçıya sahip çıktı, Dünya Tiyatro Günü'nün altına tüm sanatçılar adına imzasını koydu, "Ben tiyatronun ve tiyatrocunun yanındayım" dedi. Bugüne kadar bunu yapan bir tek cumhurbaşkanı, başbakan, bürokrat oldu mu? 27 Mart'ın Dünya Tiyatro Günü olduğu, hangisinin, ne zaman aklından geçti, söyler misiniz?
Tabii ki sanatçı aydındır, söyleyecek lafı olan kişidir, gerektiğinde muhalefet de edecektir. Ama bunu yaparken 'makamlara' kin duyma hakkı ve özgürlüğü olamaz. Sanatın birleştirici, uzlaştırıcı, barışçıl ruhuna asla ihanet edemez.
Nilgün Belgün'ü yıllardır hayalini kurduğu masum bir projeyi devlet desteğiyle hayata geçirdiği için linç etmeye kalkanlar ile Taksim'deki köhne AKM'nin yerine çağdaş ve muhteşem bir opera binası inşa edenleri 'sanat düşmanı' ilan edenler aynı zihniyettedir. Tıpkı; Cumhurbaşkanı'nın, konserini ayakta alkışladığı Fazıl Say'ın 29 Ekim'de Külliye'de konser verecek olmasını 'vatan hainliği' sayanlar gibi...
Lütfen sanatı 'zamk' özelliğiyle kullanalım, 'testere' niyetine değil..