Kanal D'nin yeni sabah kuşağı programı '4 Kadın Zamanı'nın ilk iki bölümünden doğrusu pek bir şey anlamadım. Hem yapımcısının, hem hanımların kafası biraz karışık gibi geldi bana. Her telden çaldılar. Bir magazine daldılar, bir sosyal olaylara değindiler, bir mutfağa girdiler. Ancak "Hayattaki her şey bu programda olacak" demekle işin içinden sıyrılamıyorsunuz. Programın mutlaka bir kimliği, çerçevesi, hedef kitlesi, amacı olmak zorunda.
Örneğin, ilk bölümde yer alan son derece önemli bir konu, bu karmaşada karambole geldi. Almanya'da binlerce Türk çocuğunun ailelerinden kopartılarak Alman ailelerin yanına verilmesi, ulusal kimliklerinin, dinlerinin ve dillerinin zorla değiştirilmeye çalışılması bana göre tek başına bir haftalık konuydu.
Bizde bazı programlar yayın hayatına 'kervan yolda düzülür' mantığı ile başlar. Sonunda suyun yolunu bulması beklenir. Ama gördüğüm kadarıyla 4 Kadın'ın (Seda Akgül, Derya Tuna, Hande Ataizi, Eylül Öztürk) evi pek dağınık. Umarım daha önceki benzerleri gibi, atv'de Müge Anlı'nın programı başlayınca buhar olup uçmazlar.