Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Mesut Özil ve Lefter

Mesut Özil'in onurlu direnişini her Türk gibi ben de ayakta alkışlıyorum.
Irkçılık bu dünyadan silinecekse; bu, Mesut gibi 'kahramanların' sayesinde gerçekleşecek.
Konuyla ilgili haberleri takip ederken aklıma spor muhabirliği yaptığım yıllar geldi. Jupp Derwall'in Galatasaray'a teknik direktörlük yaptığı günlerde Türk Haberler Ajansı adına sarı-kırmızılı kulübü takip ediyordum.
Onun nasıl el üstünde tutulduğunu, sokakta insanların ellerine sarılıp öpmeye çalıştığını dün gibi hatırlıyorum.
Efsane kaleci Toni Schumacher'in Fenerbahçe'ye transfer olduğu yıl ise Fenerbahçe muhabirliği yapıyordum. O, 'herkesin Toni'si' idi. Ben böyle bir sevgi halkasını yıllar sonra bir tek Alex de Souza'nın çevresinde görmüştüm.
Bizde futbolcunun 'yabancısı' olmaz. Kökeniyle, diliyle, diniyle ilgilenmeyiz.
Pascal Nouma bizim için 'Arap'tır, zenci değil.
Çünkü biz mahallemizdeki esmer tenliye 'Arap' der, ona daha fazla ilgi ve sevgi gösteririz.
Ve... Lefter Küçükandonyadis bizim için hiçbir zaman 'Rum' olmamıştır.
'Öteki' olarak görülüp aşağılanmak şöyle dursun, mahallemizin en sevilen çocuğu olmuş, 'milli gururumuz' olarak anılmış, heykeli dikilmiş, hastalandığında Yunanistan'dan devletin uçağı ile alınıp getirilmiş, bebek özeniyle tedavi edilmeye çalışılmıştır.
Biz yabancılığa da yabancıyız, ırkçılığa da...
Alman ulusunun tamamını temsil etmediğine yürekten inandığım bir avuç ırkçı ise ne yazık ki hâlâ 1938 Berlin Olimpiyatları'nda rekor kırarak ipi göğüsleyen ABD'li siyahi atlet Jesse Owens'ın başarısına tahammül edemeyerek, stadı terk eden Hitler'in ayak izlerini takip ediyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA