Hafta sonu tüm gazeteler, İbrahim Erkal'a yapılan vefasızlığı yazıp durdu. Erkal'ın cenazesine neredeyse hiçbir ünlünün katılmamasını eleştiriyorlardı.
Gelin görün ki ünlü cenazeleri, artık cenaze töreni omaktan çıkalı epey oluyor.
Sıradan insanlar oraya son görevlerini yapmaya değil, ünlülerle fotoğraf çektirmeye gidiyor. İzdiham halinde geçen cenazeye katılan ünlü, geldiğine geleceğine pişman oluyor. Bir de en acılı anlarında burunlarına dayanan mikrofonları, gözlerine sokulan kameraları düşünün.
Kontrolsüz kalabalık nedeniyle ailenin bulunduğu yere ulaşıp taziye iletmek bile mümkün olmuyor. Ben kaç cenaze bilirim; bırakın taziyeyi, cami avlusunun dış kapısında cenaze namazına katıldığım ve aileyi uzaktan bile göremeden ayrıldığım...
Biz dirlik ve düzen içinde cenaze kaldırmayı ne yazık ki bilmiyoruz. Kim nerede duracak, taziye nasıl gerçekleşecek, tabutu kim taşıyacak, kim toprağa verecek, hepsi büyük bir kaos. Cenazeye omuz vermek, artık 200 kişiye 'omuz atıp' acılı aileye ulaşmakla eş anlamlı hale geldi.
Bir de ünlü cenazelerinde yaşanan trafik kaosu var. Yollar kesiliyor, araçlar park yeri bulamıyor, cenazeye yetişmek için saatler öncesinden harekete geçmek gerekiyor. Bir de ünlü cenazesi nedeniyle kilitlenen yollar yüzünden işine, gücüne, hatta hastaneye yetişemeyenler var. Bu yüzden rahmetle uğurlanması gereken pek çok mevtanın ne yazık ki kulakları çınlatılıyor. Neresi sevap, neresi eziyet anlaşılamıyor.
Bu durumda ünlülerin cenazeye katılmalarını beklemek fazla iyimserlik olmaz mı? Bence Diyanet İşleri Başkanlığı bu işe acilen el koymalı. Özellikle ünlü cenazelerinde uygulanacak protokol yeniden belirlenmeli ve mutlaka denetlenmeli. Bunun için polis ve zabıta ile mutlaka iş birliğine gidilmeli. Aksi halde artık kimse kimsenin cenazesine gitmeyecek.