TRT 1'deki 'Payitaht Abdülhamid' dizisi, her hafta beni daha çok sarıyor. Sultan'ın yaşamında beni en çok etkileyenler ise her Osmanlı padişahının sahip olduğu gibi bir 'zanaata' yönelmiş olması. Abdulhamid, değme ustalara taş çıkartacak yetenekte bir marangoz.
Ayrıca ünlü polisiye kahramanı 'Sherlock Holmes'ün kitaplarını, daha yayınlanmadan Türkçeye çevirtip takip ediyor.
Sultan, geçen haftaki bölümde bu hobisinin faydasını fazlasıyla gördü.
Hem saray içindeki ajanın izlerine ulaştı, hem de tahtı yok etmek için uğraşan Siyonistlerin aralarındaki şifreli haberleşmeyi çözdü.
Günümüzün liderlerine şöyle bir bakıyorum da, vizyonlarını ve düşünsel güçlerini artıracak hobi ve zanaat sahibi olanlar neredeyse yok gibi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın edebiyata olan samimi düşkünlüğü ve hafızlık kabiliyeti dışında, ülkenin yönetimine yön verenler ya da yön vermeye aday olanlar arasında hobi sahibi olan kimseyi adeta mumla arıyorum.
Bu bağlamda 'Payitaht Abdülhamid'in siyasetle uğraşanlar için 'liderlik dersi' gibi gizli bir göreve soyunduğunu da hissediyorum. Tıpkı Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Nutuk' eserini özümsemek gibi, Abdülhamid Han'ın hayatından da damıtacağımız çok sayıda yönetim dersi var. Bu görüşümü destekleyen sahne ise dizinin ikinci bölümünde ekrana yansıdı.
İngilizlerin menfaatlerine uymayan Hicaz Demiryolu değişikliğini Sultan Abdülhamid'in fark edişi ve oyunlarını bozuşu üzerine, Sultan'a sadık paşalardan şu soru geldi "İngilizler dostumuz mu, yoksa düşmanımız mı?" Sultan'ın cevabı, bugünlere de yol gösterecek cinstendi:
"İngilizler dün,bugün ve yarın da dişini etimize geçiren bir çakaldır. Ya kurt olup çakalları kovacağız, ya koyun olup çürümeye mahkum olacağız.
Paşalarım, savaş başlamıştır. Arzumuz; sadık olmanız, satılmamanızdır. Bu devleti paraya, makama, kadına satanlar bilsinler ki; bu devletin mezarına satıldıklarıyla gömüleceklerdir."
Sadece mücadele eden liderin ismi değişiyor, gerisi hep aynı değil mi?