Salı günü atv'nin canlı yayınladığı iftar programında değerli hocamız Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu anlattı:
Şah-ı Nakşibend yolda yaralı bir sokak köpeği görmüş.
Kesilen kuyruğu kopmak üzereymiş.
Kırık ayaklarını sürüyerek yürüyormuş.
Muhterem zat, köpeği almış, kuyruğunu dikip sarmış, kırılan ayaklarını alçıya almış ve iki ay boyunca ona özenle bakmış.
Alçılar çıkıp da hayvanın düzeldiği ilk gün köpek, Şah-ı Nakşibend'in önünde arka ayaklarının üzerine kalkmış.
Ön patilerini tıpkı dua eden bir insan gibi göğe doğru uzatarak, uzun uzun ulumaya başlamış.
Şah-ı Nakşibend anlamış ki o köpek, kendisini iyileştirdiği için teşekkür ediyor, bu mucizeyi yaratan Allah'a da onun adına dua ediyor. Tabii Şah-ı Nakşibend de hemen "Amin, amin" diyerek duaya katılıp bu mucizeyi gösteren Yüce Allah'a şükretmiş.
Bu hikaye, içimde öyle bir yankı buldu ki...
Aksini kim iddia edebilir?
Allah için yapılan her dua, O'nun katında kabul görür. İster insan olsun, ister hayvan, ister çiçek...
Göğe uzanan her el, her pençe, her dal mutlaka karşılığını bulur. Kim demiş, "Köpeğin duası kabul olsaydı, gökten kemik yağardı" diye.... Yağmadığını nereden biliyorsunuz?