Bu sezon Beyaz Show'daki en büyük yenilik, 'Beyaz'la Göz Göze' bölümü. Beyazıt Öztürk, konuklarından birini karşısına alıyor, 'ateş eder gibi' bıçkın sorular soruyor. Ama ava giderken her seferinde avlanıyor. Sözde konuğunu sıkıştırmaya çalışırken, madara olan hep kendisi oluyor.
Son programda karşısına ünlü sunucu Öykü Serter'i aldı. "Sen niye bu kadar soğuksun, snob'sun?" filan diye salvoya başladığı anda Serter, kinayeli cevabı yapıştırdı: "Hiç olmazsa her devrin adamı olup herkese mavi boncuk dağıtmıyorum..." Beyaz lafı değiştirip konuyu Serter'in sunuculuk karakterine getirdi. "Bu üstten bakan karakterin üzerine yapışmasından korkmuyor musun?" dedi. Serter, sert gelen servisi müthiş karşılayıp sayıya ulaştı: "Keşke senin de bir karakterin olsa da üzerine yapışsa..."
Tabii ki konuşulan her şey bir senaryo dahilinde gerçekleşiyor. Metinler önceden hazırlanıp diyaloglar kurgulanıyor. Aslında Beyaz o müthiş özgüveniyle kendini her hafta aslanlara parçalatıyor. Ve dramatik sohbet, her seferinde seyircinin Beyaz'a acıma duygularıyla son buluyor...
Beyaz'la Göz Göze'yi izlerken "Acaba ciddi ciddi böyle bir dobra sohbet programı yapılabilir mi?" diye düşündüm. Bir ara Hülya Avşar benzer bir programa girişmişti. Ama Türkiye'de açık ve net sorulara aynı samimiyet ve cesaretle yanıt verecek ünlü sayısı parmakla sayılacak kadar az olduğu için uzun ömürlü olmadı. Sonunda iş tavsadı ve herhangi bir sohbete dönüştü. Ünlüler, sohbet programlarına kendilerini doğru ifade etmek için değil de pohpohlatmak, albümünü, filmini, dizisini tanıtmak için katıldığından benimki sadece bir hayal.
Diyeceğim o ki; mesele göz göze gelmek değil, o sorulara yanıt vermeyi gözü yiyen ünlü bulabilmek...