Geçen hafta masamda bir yastık buldum. Bir tarafında ismim, diğer tarafında da sevimli bir karga resmiyle birlikte 'Gereksiz korna çalma, huzurumu çalma' yazısı. Toyota firması harika bir kampanyaya başlamış. Tanıtım için de bu yastıkları hazırlatıp gazetecilere, televizyonculara göndermiş.
Elimde yastıkla düşündüm. Gerçekten de trafikte gereksiz çalınan kornalar hayatımızın huzurunu nasıl da çalıyor... Çağımız cep telefonu çağı. Ama adam sevgilisini, karısını aşağıya çağırmak için gecenin bir yarısı 'dat dat' diye korna çalıyor. Hele o ışığın yeşile dönmesini beklemeden arkadan çalınan sabırsız kornalar yok mu, her seferinde içimden direksiyonu ısırmak geliyor. Bir de düğün ve askere uğurlama konvoylarında sürekli kornaya basma adeti var ki, tam çıldırmalık. Daha da beteri ne biliyor musunuz? Jest yapıp bir araca yol verdiniz diyelim; adam teşekkür için ne yapıyor?
Kornasına iki kere basıyor! Oysa bir içten gülümseme, zarif bir el işareti yeter de artar bile.
Diyeceğim o ki, eliniz her kornaya gittiğinde ders çalışan bir çocuğu, sınavdaki bir genci ya da yatağında şifa bekleyen bir hastayı gözünüzün önüne getirin. Ya da kornanızın 'kontörlü' olduğunu farz edin. Her 'dat' ile Akbil bastığınızı mesela...