Böyle olacağı belliydi. Üniforma zorunluluğu yumuşatılınca, okulların başlamasına çeyrek kala çocuk giyim firmaları en 'özendirici' reklam kampanyalarını ekrana dayadılar. Ürün reklamı yapılmasının bir sakıncası yok. Ama konu çocuk olunca, iki kere düşünmek gerekiyor.
Görüyorum ki, televizyon ve radyo kampanyaları, okul çağındaki çocukları marka bağımlısı yapmak üzerine kurulu. Öyle 'kışkırtıcı' sloganlar var ki kulaklarıma inanamadım: 'Okulda bütün gözler senin üzerinde olacak', 'Herkes seni kıskanacak' vs. gibi... Oysa alan var, alamayan var. Giyen var, giyemeyen, giydiremeyen var. Öyle bir nesil yaratıyoruz ki, okula sadece gösteriş yapmak için giden ya da 'ezik'(!) görünmemek için gitmek istemeyen... İlim irfan yuvası olması gereken okulları 'podyuma' çevirme amaçlı bu sorumsuz kampanyalara birilerinin dur demesi lazım. Zira çocuklar, öğretmenlerinin değil de İşte Benim Stilim jürisinin karşısına çıkacakmış gibi hazırlanıyor sabahları... Bir yandan onların fiziksel ve ruhsal gelişimine sekte vuruluyor, diğer yandan çocuğunun istediğini alamayan anne-babaların psikolojileri bozuluyor.
Sizi bilmem ama ben gelir dağılımı açısından uçurumlar arasında yaşayan bir ülkenin okullarında 'kıyafet özgürlüğünün' büyük bir lüks, hatta 'toplumsal tehlike' olduğunu düşünüyorum. Bunu tetikleyen sorumsuz reklam kampanyalarına da müdahale edilmesi gerektiği kanısındayım.
Ben ilkokula giderken, annem beslenme çantama çok sevmeme rağmen muz koymazdı, alamayan arkadaşlarımın canı çekmesin diye... Babamın Almanya'dan getirdiği rengarenk ispirtolu kalemleri sadece evde kullanmama izin verilirdi, aynı sebepten. Peki o günden bugüne çok mu zenginleştik? Hayır, sadece vicdan açısından daha fakirleştik...