Aldinç soyadına sahip olmak benim için hep avantaj oldu. Tamam, aslında her tanıştığım kişiye Ayşegül Aldinç’in nesi olduğumu açıklamak, “Babamın kuzeni,” demek, ardından da Röportaj: Burcu Aldinç - Hoş geldin, özlettin. Herkes seni soruyordu. Neden bu kadar ara verdin? O kadar belli ki özlendiğim. Bu geri dönüşleri duydukça mutlu oluyorum. Ama bıraktığım gibi geldim. Tabii biraz olgunlaştım. Sen de biliyorsun, aradan geçen zamanda boş durmadım, sürekli yazdım. Hepsi bir arada olmuyor. ‘Hem ilik açarım, hem düğme dikerim,’ diye bir şey yok. Canım ara vermek istedi. Seyirde ve dinlemede kaldım. Şimdi canım istedi. Artık şarkı söylemek istiyorum. Her şey zamanında olur zaten. Aşk da öyle değil mi? Hayatına biri girsin istersin, ama o an bir türlü olmaz. Tam nadasa bıraktığında pat diye karşına çıkar aşk. - Ama sen fazla uzak kaldın. Medyada hiç olmadın. Ben kendi gazetecileriyle dolaşan bir kadın değilim. Basında kendimi göremedim diye ölmem. Öyle insanlar var. Tabii görmek hoşuma gidiyor. Ama bir nedeni olmalı. - Yıllar geçti sen hâlâ aynısın. Zayıflamışsın, tam formdasın. İnsan kıskanıyor. Anlatsana sırrını, ne yer, ne içersin? Sadece organik mi beslenirsin? Genlerimiz iyi bizim. Bunu sen de kabul et. Aldinçlerin genleri güzeldir, biz suyun öbür yanındanız. - Pimpiriklisindir sen ama. Aynaya bakarsın, kusurlara takarsın. Evet ama manyak gibi evde her yeri aynalarla donatan bir kadın değilim. Her sabah dişlerimi fırçalarken bakarım aynaya. Sabah kalktığım anda bakarım yani. Kendimdeki gelişmeleri ve gerilemeleri incelerim. Aynı kalmalıyım. İnsanlar beni nasıl görmekten zevk alıyorsa, öyle olmalıyım. Ama kendine âşık bir kadın değilim. Biliyorsun gece hayatım da yok benim. Sigaram, içkim de azdır. Sağlıklı beslenmeyi yaşam biçimi haline getirdim. ARKADAŞLARIMI ELEDİM - Aldinç soyadı hayatım boyunca pek çok torpil sağladı bana. Okulun popüleri, hocaların gözdesiydim. Seninle kan bağımı anlattıktan sonra ekonomi sınıfı uçak biletimin business olmuşluğu bile var. Sen ortalarda yokken bile bir Ayşegül Aldinç hayranlığı sürdü. Var herhalde Burcu. Yoksa bu kadar zaman sonra ilgi görmezdim. ‘Yıllar sonra ben bir şarkı yaptım,’ diyen herkes bu kadar ilgi görmez. Ve acayip mutluyum. İşini doğru yapan insanlarla çalıştım tabii. Benim için profesyonellikten çok duygusallık önemli. - Yaşam biçimini ve çevreni de değiştirdim bu dönemde. Evet öbür türlü ‘eski’ oluyorsun. Zaman geçecek ama ben eskimeyeceğim. Arkadaşlarımda eleme yaptım. Güvenmeyi, daha az sorgulamayı öğrendim. Eskiden her şeyi ben bilirdim. Tam bir kontrol freak’tim (manyağı). Şimdi yine kontrol etmeyi seviyorum ama başkalarını dinlemeye de başladım. NUMARA BENİM ÖZÜMDE - Fotoğrafların çok konuşuldu, beğenildi. Bence klibin daha da çok konuşulacak. Ama ben senden bir sürpriz bekliyordum. Fikret Kuşkan’ı klibinde çırılçıplak tuvalette oynatmış, Beyaz’la klip çevirmiş bir kadınsın. Çok büyük numara bekleme artık benden. Numara benim özümde var. - Romantik olmuşsun bu kez. Seksi değil de romantik... Bu sefer dikkat edersen sadelik var. Klip, fotoğrafların devamı zaten. Fotoğraflarda giydiğim siyah elbise benim kendi elbisem. Sade ve gündelik bir elbise. Öyle çok abartı şeyler bende büyük duruyor. Tuval sağlam galiba. Ama bu kafa hiç durmuyor, sabaha kadar çalışıyor. Her an bir sürpriz de olabilir. - Oyunculuk ve yazarlığa da geri dönecek misin peki? Şu anda benim şarkı söylemem lazım. Sadece buna konsantre olmak istiyorum, şarkıcılığı biraz ihmal ettim. - Biraz mı? 10 yıl oldu. Herkesten gerçekten özür dilerim. Yani sevenlerimden dilerim. Sevmeyen, yeteneksiz bulan da var. Zaten olması lazım, işin doğası böyle. Ama ara vermem gerekti. Öyle hissettim. Dinlendim, yenilendim ve geri geldim. ARTIK AYVAYA BİLE PHOTOSHOP YAPIYORLAR - Bir dönem fazla kabuğuna çekildin. Hatta çok kilo aldın. Evet zor günler geçirdim. O zamanki menajerim ve Barış (Manço) arka arkaya öldü. Onlarla çok iç içeydim. Bir de üzerine 99 depremi geldi. Bu olaylardan sonra dinamiklerim değişti. ‘Ölüyoruz,’ dedim. Binaların altında kalan ben de olabilirdim. ‘Madem dünyaya bir kere geliyorum, istediğimi yapmalıyım,’ dedim. Yemek konusunda da kendimi dizginlemedim. Şimdi bir sorumluluğum var. Kendime dikkat etmek zorundayım. - ‘O şimdi kimseye güvenmiyor, bıraktı oluruna direnmiyor,’ diyorsun şarkıda. ‘Yuvadan uçunca saltanat sona erdi.’ Seni mi anlatıyor bu şarkı? Bu şarkının yazılış hikâyesi gerçekten özel. Ben albüm hazırlığındaydım ama erteledim. Bunu da güle oynaya yapmadım tabii. Üzüldüm. Sonra Sezen’le telefonda konuştuk. Ama talebim olmadı. Üç gün sonra aradı, şarkıdan bahsetti. Bir baktım sözlerine tam beni anlatıyor. Annem dinledi, ağladı. ‘Ben varım kızım, bana güvenebilirsin, yalnız değilsin,’ dedi. - Kendini yalnız mı hissediyorsun? Yani aslında o kız hepimiziz. Benim, sensin, diğerleri. Büyüyünce yalnız oluyorsun. Yuvadan uçunca saltanatımız bitmiyor mu? - Çocuk yapmadın. Pişman mısın? Garibine gidecek belki ama hiç pişman olmadım. Bundan sonra da olmam herhalde. Bakıyorum bugünkü çocuklara, uzaylı gibi geliyorlar bana. Eskiden annemler bizim jenerasyon için ‘Büyümüş de küçülmüş,’ derlerdi. Şimdikiler bu lafı da geçti, uzaylı gibi. Çocuk gibi davranmıyorlar. ‘Böyle bir çocuğum olabilirmiş,’ diyorum bazen. Ama annelik içgüdüsü yok. - Sorunca kızacaksın biliyorum. Ben biliyorum ama sen söyle estetik ve photoshop söylentilerini? Sıkıldım ben bu sorulardan. Bana ‘Okurken detonen var mı, stüdyoda düzeltmen var mı?’ diye sorsunlar. Güzel görünmek için elbette belli dokunuşlar yapmak gerekiyor. Fotoğraf konusunda çok titizim. Artık ayva fotoğrafına bile photoshop yapılıyor. Bu, bir temizlemedir. Bu, işi nasıl algılandığına ilgili. Aşırı kilolu birini mankene çeviriyorsan, o ayrı. Ama saçım öne geldi, onu alıp temizliyorsan, tabii ki olmalı.