Anadolu toprakları, çok eski zamanlardan beri insanların yerleştiği yerlerden biri olması bir çok uygarlığın bu bölgede yaşamalarının ve aynı zamanda bir çok tarihi eser bırakmalarının nedenidir. Bu yüzden ülkenin her yanında tarihi eserlere rastlamak mümkündür. Kültürel varlıkların korunması için 1970 UNESCO Sözleşmesi, Avrupa Arkeolojik Mirasın Korunması Sözleşmesi gibi uluslararası anlaşmalara rağmen, 'kültür varlıkları yerinde güzeldir' anlayışından uzak birçok ülke, Anadolu topraklarından çıkarılan tarihi eserleri iade etmemek için direnirken, bu tarihi eserlerin Türkiye'ye geri getirilmesi için mücadeleler de sürdürülüyor. Tarihin en önemli arkeolojik buluntuları arasında sayılan Troya eserleri, Çanakkale'deki antik kentte Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından gün ışığına çıkarıldı. MÖ 2300-2800 yılları arasına ait tarihi hazinenin, Schliemann ve eşi tarafından 1871-1890 yılları arasında yurt dışına kaçırıldığı biliniyor. Eserlerin bir bölümü Berlin'de, bir kısmı da Rusya'da Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi ile St. Petersburg'daki Hermitage Müzesinde bulunuyor. Diyarbakır il sınırları içinde bulunan Ziyaret Tepe arkeolojik kazı alanından iki yıl önce çıkarılan kil tabletteki yazının 2,500 yıl önceye dayanan unutulmuş bir dil olduğu tahmin ediliyor. Ziyaret Tepe höyüğündeki kazı çalışmaları sırasında çıkarılan kil tablet üzerindeki çalışmalar uzun yıllar devam etti. Tabletin üzerinde Asurca çivi yazısı ile yazılmış 60 kadın ismi var. Yenikapı'daki Marmaray kazısı sırasında ortaya çıkan eserler, İstanbul'un tarihi mirasını 8 bin 500 yıl öncesine götürdü. İstanbul Üniversitesi (İÜ) tarafından yürütülen projede, replikası yapılarak yüzdürülmesi düşünülen batık gemiden çıkan ahşap defter, günümüzde tablet bilgisayarın atası kabul ediliyor. Hatay'ın Reyhanlı İlçesi Demirköprü Köyü yakınlarındaki Tell Tayinat höyüğünde, Toronto Üniversitesi'nden Prof. Dr. Timothy Harrison başkanlığındaki 8 ülkeden 47 kişilik ekip, Hitit dönemine ait kral heykeli buldu. Hitit Kralı 2. Şuppiluliuma'ya ait olduğu anlaşılan heykelin bir elinde mızrak, bir elinde başak figürü yer alıyor. Arka kısmında 'Şuppiluliuma' ifadesi bulunan ve bazalt taşından yapılan heykel, 1.5 metre yüksekliğinde ve yaklaşık 1.5 ton ağırlığında. Heykelin en büyük özelliğiyse gözlerinin özel taştan siyah beyaz olarak yapılıp sonradan takılmış olması. Sagalassos Antik Kenti'nde ortaya çıkarılan Aslan ayağı üzerine monte edilen güneş saatinin sadece gündüz vakitlerini gösterilebiliyor. Sagalassos'ta yapılan kazılarda Heron önünde bulunan güneş saati. Saat M.S. 2'nci yüzyıldan beri insanlara zamanı gösteriyor. Adana'nın Yumurtalık İlçesi'nde arka kısmı balık kuyruğu olan at üstünde balık avlayan Eros figürü tasvir edilmiş mozaik bulundu. Yunan mitolojisinde 'Hippocampus' adı verilen, yarısı balık yarısı at olan hayvan üzerine balık avlayan Eros mozaiğinin dünyada bir benzerinin olmadığı belirtiliyor. Geç Helenistik döneme ait kadın heykelinin Metropolis'te yöneticilik yapmış kadınlardan birine ya da antik kent meclislerinin koruyucu figürü Hestia'a ait olabileceği düşünülüyor. 2 metrelik görkemli kadın heykeli bin yıl önce inşa edilen kale duvarlarında 'taş' olarak kullanılmış. İlk çağın en büyük heykeltıraşlık şaheserinden biri olarak nitelendirilen ve Bergama Kralı 2. Eumenes tarafından Galatlarla yapılan savaşın kazanılmasının ardından kurtarıcı Zeus'a bir şükran ifadesi olarak inşa edilen ünlü Zeus Sunağı, Alman mühendis Carll Humman tarafından parça parça sökülerek deniz yoluyla Almanya'ya kaçırıldı. Daha sonra monte edilen tarihi eser halen Berlin Pergamon Müzesinde sergileniyor Milas'ta, arkeoloji tarihi açısından son 100 yılın en önemli tarihi eserleri olarak gösterilen 2 bin 400 yıllık mezar odasının bulunduğu bölgede yürütülen kazılarda, lahdin üzerini örten ve 5 anıtsal basamağı bulunan podyum ortaya çıkartıldı. Tarih bilimcilere göre kaçak kazılarda ortaya çıkartılan eserler, 2 bin 400 yıllık mezar odası, lahit ve lahdin üzerini kapatan podyum dünyanın 8. harikası olarak ilan edilmeli. Konya'da 13. Yüzyılda yapıldığı bilinen Beyhekim Camisi'nin çini mozaikli mihrabı, 1907 yılında yasa dışı yollarla yurt dışına götürüldü. Cami mihrabı Berlin'deki Pergamon Müzesinin İslam Eserleri Bölümü'nde sergileniyor. 1700 yıllık Sidamara Lahdi'nden koparılarak kaçırılan ve İngiltere'deki Victoria-Albert Müzesi'nin deposunda tutulan Eros Başı, Türkiye'ye dönüp dönmeyeceği hala tartışma konusu. İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde bulunan 25 tonluk Sidamara Lahdi, aşk tanrısı Eros'a ait olduğu düşünülen kıvırcık saçlı çocuk başı eksik halde sergileniyordu. Zamanın İngiltere Konsolosu, arkeolog Sir Charles Wilson'un 1882'de lahitten söktüğü saptanan Eros Başı, 130 yıl sonra ait olduğu lahde yerleştirilecek. Victoria & Albert Müzesi'yle anlaşmaya varılabilirse, 'Eros Başı', ait olduğu Sidamara Lahdi'yle yeniden birleştirilerek İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde sergilenebilecek. İhtiyar Balıkçı Heykeli'nin baş tarafı 1989'da Aydın - Geyre yakınlarında Prof. Dr. Kenan Erim başkanlığında yürütülen kazılar sırasında Tiberius Portikosu'ndaki havuzda tespit edildi. Bulunan başın gövdesinin araştırılmasına hemen ertesinde başlandı. Gövdenin, 1904'te Fransız Arkeolog Paul Gaudin tarafından yürütülen kazılar esnasında bulunarak gizlice yurt dışına kaçırıldığı ve sonrasında Berlin Pergamon Müzesi'ne satıldığı ortaya çıktı. Danimarka'da David's Samling Koleksiyonu'nda bulunan kültür hazinesi, 1969 yılında kaçırıldı. Birlikte tasvir edilen aslan ve ejder figürlerinin, 13. yy. Anadolu sanatında sık sık rastlanan ve tılsımlı, uğurlu, koruyucu anlamlar taşıdıkları anlaşılan güneş-ay ikilemini simgelediği tahmin ediliyor