Şair, yazar ve mütefekkir Necip Fazıl Kısakürek'in çalışma masası, el yazıları, fotoğrafları, gözyaşlarını biriktirdiği mendili, bastonu, kıyafetleri, sıklıkla dinlediği Çaykovski, Puccini ve Verdi plakları, Necip Fazıl Kısakürek Kültür ve Araştırma Vakfı'nda açılan kalıcı sergide yerini aldı.
Necip Fazıl Kısakürek Kültür ve Araştırma Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi de olan Osman Kısakürek, vakfın Ümraniye'de bugün ziyarete açılan binasında sergide yer alan eşyaları ve babasıyla yaşadığı anılarını AA muhabirine anlattı.
Osman Kısakürek, sergideki eşyalara baktığında çocukluk yıllarının aklına geldiğini belirterek, "O kadar çok şey var ki burada. Bakarken tüylerim diken diken. Hani derler ya 'Gözlerim doldu, ağzım kilitlendi'. Öyle bir halde oluyorsun. Mesela orada bir radyomuz var. O radyo benden büyük. Onun altındaki radyo Mehmet abimden büyük. O kadar bir tarih yatıyor burada. Tabii çok zor bakmak. Oradaki ayakkabılar. Bize ne hatırlatıyor? Allah bize unutturmamayı nasip etsin. Hep içinde yaşıyoruz yani." diye konuştu.
"ANNEM, BABAMA ASLA 'NECİP' YA DA 'SEN' DİYE HİTAP ETMEDİ, BİZİ DE O TERBİYEYLE YETİŞTİRDİ"
Necip Fazıl Kısakürek'in müthiş bir baba olduğunu aktaran Osman Kısakürek, babasının dünyanın en sert ama aynı zamanda en yumuşak kalpli insanı olduğunu dile getirdi.
Babasının çok zor biri olmadığını sözlerine ekleyen Osman Kısakürek, şu bilgileri verdi:
"Üstadı anladığınız, ne istediğini bildiğiniz zaman çok kolay. Neşeli bile. Sabahleyin ben erkenden gelirdim. Üstadın çayı, sobası, temizliği yapılmış olurdu. Erkek ne kadar temiz yapabilir? O, çok temizdi. Bir gün benden sonra geldi. 'Çay hazır mı' dedi. 'Hazır' dedim. Aferin deyip sandalyeyi istedi. 'Tut elimden' dedi, tuttum. Sandalyenin üzerine çıktı. Gaz sobalarını bilirsiniz, eskiden vardı. Borunun üstüne elini uzattı. Şöyle bir sildi, baktı, 'Aferin. İşte temizlik böyle olur.' dedi. Yani temizlikten titizliğe, intizamdan disipline…-
Sabah her şey hazır olacak. Yapılacak işlerinin listesi olurdu. Bir, matbaaya gidilecek. İki, baskı takip edilecek. Üç, gazeteye yazı gidecek. Dört. Beş. Altı, yedi, sekiz dokuz. Maddeler bitince, onuncu madde ise 'İş düşünülecek. Yeni yapacak işi düşüneceksin. Benim söylememe gerek yok.' derdi. Onuncu madde de oydu. Yani boş vaktiniz yok. Zaten biz alışmıştık. Yani yaşantımızda boş vaktimiz yok hep Allah'a şükür. O gayede o azimle bu günlere geldik."
Anne ve babasının ev yaşamına da değinen Osman Kısakürek, annesinin babasına asla "Necip" ya da "sen" diye hitap etmediğini, kendilerini de bu terbiyeyle yetiştirdiğini vurguladı.