Evli ve 2 çocuk babası Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın, 31 Mart 2015'te terör örgütü DHKP-C üyesi Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol tarafından odasında rehin alındıktan sonra şehit edilmesinin üzerinden 7 yıl geçti.
Oğlunu rehin alındıktan sonra kaybetme acısını yaşamasına rağmen metanetli duruşundan hiç vazgeçmeyen, Türkiye'de yediden yetmişe herkesin takdirini kazanan Kiraz'ın babası Hakkı Kiraz o anlarda yaşadıklarını paylaştı.
EVLADINIZIN ÖLÜMÜNÜ ANBEAN İZLİYORSUNUZ
Oğlunun örnek yaşamı ve elim olayla ilgili daha önce anlatmadığı bazı konuları da samimiyetle paylaşan Kiraz, "Allah kimseye böyle bir olay yaşatmasın. Çok zor bir şey. Yani 8,5 saat, demek istemiyorum, içimden gelmiyor, evladınızın ölümünü anbenan, saniye saniye gözünüzle izliyorsunuz. Yani böyle bir olay yok. Ama ne yapalım, takdiri ilahi bu." dedi.
"Bu insanlar bu devletten ne istiyorlar?" diye soran Kiraz, kimseye bir zararlarının olmadığını ve oğlunun tek gayesinin, ilahi adaleti kanunlar çerçevesinde tecelli ettirmek olduğunu ifade etti.
Baba Kiraz, şöyle devam etti:
ADLİYEDE ŞOV UĞRUNA BUNU YAPTILAR
"Oğlumun hiç kimseye herhangi bir haksızlık yapma niyeti yoktu. Baktığı davalara en ince noktasına kadar hassasiyetle bakardı ve hakkın tecellisini sağlardı ve böyle bir insanı siz kalkıyorsunuz adliyeye avukat kılığında giriyorsunuz, odasına giriyorsunuz, rehin alıyorsunuz, elini kolunu bağlıyorsunuz, yani o günkü manzaraları anlatmama gerek yok. Bir de bu yetmiyormuş gibi kendi çalıştığı bilgisayarıyla bütün dünyaya canlı yayın yapıyorsunuz ve birileri de maalesef çok üzücüdür ki zaman zaman kalkıyor sizin de haklarınızı savunuyor. Sizin mağdur olduğunuzu ileri sürüyor. Böyle bir dünya yok, böyle bir demokrasi ülkesi de yok. Şimdi siz gideceksiniz adliyede bir savcıyı rehin alacaksınız, 8,5 saat şov yapacaksınız, akabinde de katledeceksiniz. Böyle bir olay yaşanmamıştır ama ne yapalım, takdiri ilahi diyoruz."
"DEDE KALK! BABAMLA İLGİLİ KÖTÜ HABER VAR"
Kiraz, o gün rehin alma olayıyla ilgili haberi nasıl öğrendiklerini ve neler yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Zaten televizyondan izlemezden önce arkadaşları haber almışlardı. Bize gelip oturdular, baktım ki anormal bir durum var. Sonra daha 5 dakika geçmeden arka odadan benim torunum geldi, elini dizime koydu, 'Dede kalk, babamla ilgili çok kötü bir haber var televizyonda, ama çok kötü' dedi. 'Kızım yok, bir şey olmaz' dedim. 'Ama dede çok kötü, ciddi bir haber' dedi. 7 yaşında, ne günahı var bu çocuğun? Eşim geldi, bana baktı, 'Bu oğlan gitti' dedi. 'E hanım ne yapalım, bir şey olmaz' dedim. Eğer kaderimizde varsa gidecek. Bir saniye bile ileri geri alamayız biz.
BU DEVLETE KARŞI YAPILAN BİR SALDIRIYDI
Eşimin yüreği tunç değil, çelik değil, taş değil, anne yüreği. Oturduk kalktık birbirimize baktık. Arkadaşları bizleri teselli etmeye başlıyorlar. 'Acaba bu olay bize karşı mı yoksa başka bir amaçları mı vardır' diye düşündüm. Oğlumun suçundan dolayı, eksikliğinden dolayı değildir, kimseye de haksızlık etmemiş. Ve ben inanıyorum, elhamdülillah çok da mutluyum. Bilerek oğlumun kursağına bir haram lokma da sokmamışım. Düşündüm taşındım, dedim, 'Bu devlete karşı yapılan bir saldırıdır.' E madem ki bu devlete karşı yapılmıştır, madem ki biz de devletin bir vatandaşıyız, eğer bu devlete yapılıyorsa bu saldırı bize de yapılmış oluyor. 'Hanım gel Allah'a teslim olalım, kaderde ne varsa olacak, biz Allah'a yalvaralım, Allah imanımızı ve aklımızı başımızdan almasın, şaşırmayalım, yanlış bir şey söylemeyelim, olacaksa olsun' dedim. Düşünebiliyor musunuz? Ya gözünüzden sakınıyorsunuz, yememişsiniz yedirmişsiniz, içmemişsiniz içirmişsiniz. Herkesten sakınıyorsunuz ve iki tane terörist geliyor, gidiyor adliyede çalıştığı odada rehin alıyor ve o manzaralar. Unutamıyorsun, unutamıyoruz, mümkün değil. Ya zaman geçmiyor biliyor musunuz?"