İbn Heysem 10. yüzyılda fiziksel optik, meteorolojik optik, katoptrik, diyoptrik, yakıcı aynalar, gözün fizyolojisi ve algısal psikoloji alanlarında araştırmalar yaptı. Kitab el-Menazır isimli kitabında kameraların atası olarak sayılabilecek karanlık odadan bahsetmiştir. Satrançla ilgili antik mısır piramitlerinde bazı resimler bulunuyor. Ancak bugünkü formu ilk kez İran' da 10. yy. oynanmaya başladı. Satranç tüm dünyaya Emeviler tarafından yayılmıştır. Tarihî kaynaklar Endülüslü Firnas'ın da uzun çalışmalar sonunda yeni bir keşifte bulunup bir cihaz yaptığını, üzerine kumaş geçirip kanat yerine büyük kuş kanatları taktığını ve bu âleti çalıştırarak havalanıp uçtuğunu kaydeder. Üstelik havada uzun süre kuşlar gibi süzüldüğünü, daha sonra da yavaşça yere indiğini söyler. İbn-i Firnas'ın bu başarısı Batı'da uçak yapıp uçmayı başaran Wright Kardeşler'den 1023 yıl öncesine rastlamaktadır. Eski Mısır'da da sabun vardı ancak Araplar bitki yağlarını kullanarak şu an kullandığımız modern sabunu oluşturdu. Sıvıları dağişik kaynama noktalarına göre birbirinden ayırma da ilk kez Müslüman bilim insanı Jabir ibni Hayyan tarafından bulundu. Nitrik asit, Hidrojen klorür ve Sülfürik asit'in rafine ve kristalize yöntemlerini bulduğu Kral Suyu'nu icat ettiği ve Sitrik asit, Asetik asit, Tartarik asiti keşfettiği düşünülmektedir. 'İmbik' geliştirmiş ve kendisinin ortaya attığı 'Baz' kavramıyla Kimya'nın gelişmesine katkıda bulunmuştur. Eserlerinden 12. yüzyılında Latince'ye çevrilmiş olan Kitab al-Kimya adlı eseri, Simya ve Kimya kelimelerinin kökeni olmuştur. Düz hareketi döner harekete çeviren mil sistemi de ilk kez bir İslam bilgili olan El Ciziri tarafından geliştirilmiş ve içten ateşli motorun icadına kadar tüm dünyadaki mekanik cihazların temel presibini oluşturmuştu. Sibernetiğin ilk adımlarını attığı ve ilk robotu yapıp çalıştırdığı kabul edilen Ebû'l İz El Cezeri'nin Leonardo da Vinci´ye ilham kaynağı olduğu düşünülür. Kahve ağacının ilk bulunduğu yer olan Habeşistan'ın Kaffa yöresinin Arapça karşılığı 'qahwah ' dır. Araplar bugün bilinen kahveyi henüz tanımıyorken kelime keyif veren içki, şarap anlamında kullanmaktaydı. Bugünkü anlamını 14. yüzyılda kazanmaya başlamıştır. Bu Türkçe'de 'kahve'ye dönüşmüş, buradan da Avrupa'da café, caffe, koffie, coffee, koffie, Kaffee şekline gelmiştir. İngiltere'ye kahveyi götüren ilk kişi ise yine İngiltere'nin Lombard Caddesi'nde 1652'de ilk defa kahvehane açan Pasqua Rosée (tahmini çeviri Paşa Rıza) isimli bir Türk. Kubbe ve kemer şeklindeki yapılar İslam mimarisinin ürünüdür. Avrupa'nın bir çok yerinde bulunan gotik katedrallerin kemerleri tamamıyla İslam mimarisinden esinlenilerek yapılmıştır. Özellikle kubbe mimarisi konusundaki teknikler Avrupa'ya İslam bilginleri aracılığıyla taşınmıştır. Ayrıca İngiltere Kralı V Henry'nin sarayının mimarı da bir Müslümandı. Dünyada bugün kullanılan cerrahi aletlerin tümünün nihai dizaynları Endülüs Emevilerinden El Zehravi'ye aittir. Neşter, kemik testereleri, göz ameliyatı makaslarının da aralarında bulunduğu 200 cerrahi alet modern tıpta da hala kullanılır. Hayvan bağırsaklarından yaptığı iplikle attığı dikişlerin kendi kendine kaybolduğunu da Zehravi keşfetmiş ve yine hayvan bağırsaklarından ilk kapsülü yapmıştır. Yel değirmenlerinin ilk olarak nerede kullanıldıklarına dair kaynaklarda çeşitli açıklamalar bulunsa da, yazılı belgelerde ilk yel değirmenlerine, M.S. 644 yılında İran-Afganistan sınırındaki Seistan'da rastlanılır. Bu tarihten sonra Çin'de pirinç tarlalarının sulanmasında yel değirmenlerinden faydalanıldığı bilinmektedir. Yaygın görüşe göre; yel değirmenleri Avrupa'ya Haçlı Seferleri sonrasında, 12. yüzyılda götürülür. Bilinenin aksine ilk aşı da İslam dünyasında geliştirildi. Çiçek aşısının Avrupa'da kullanılmasından 50 yıl önce Osmanlı'daki çocuklar Çiçek hastalığına karşı aşılanıyordu. Buna tanık olan dönemin İngiltere elçisinin karısı Lady Montagu, aynı yöntemin ülkesinde de uygulanması için kampanya yürüttü, ancak hem kiliseden hem de bilim adamlarından tepki gördü. Algoritma sözcüğü, Özbekistan'ın Harezm, bugünkü Türkmenistan'ın Khiva kentinde doğmuş olan Ebu Abdullah Muhammed İbn Musa el Harezmi'den kaynaklanır. Bu alim 9. yüzyılda cebir alanındaki algoritmik çalışmalarını kitaba dökerek matematiğe çok büyük bir katkı sağlamıştır. Cebir sözcüğü de Harezmi'nin 'El'Kitab'ül-Muhtasar fi Hısab'il Cebri ve'l-Mukabele' (Cebir ve Denklem Hesabı Üzerine Özet Kitap) adlı eserinden gelmektedir. Bu eser aynı zamanda doğu ve batının ilk müstakil cebir kitabı olma özelliğini taşımaktadır. Battani'nin astronomideki en çok bilinen başarılarından biri güneş yılını 365 gün, 5 saat, 46 dakika ve 24 saniye olarak ölçmüş olmasıdır. Battani'nin Zij adı verilen çalışması Johannes Kepler, Tycho Brahe gibi Avrupalı astronomlar üzerinde büyük bir etki yaratmıştır. Nicolaus Copernicus, Zij üç defa Latince'ye çevrilmesine rağmen, Ondan yaklaşık 700 yıl önce yaşamış Battani ne yazdıysa, eserlerinde tekrar etmiştir. Modern dünya, Battani'ye bilim dünyasına katkılarından dolayı hürmetini, saygısını göstermiş ve Ay'daki bir bölgeye Albategnius olarak ismini vermiştir. Ayrıca Battani, matematikte trigonometride günümüzde hala kullanılan formüller üretmiştir. Dünya'nın döndüğünü ilk bulan Ümit Burnu, Amerika ve Japonya'nın varlığından bahseden ilk bilim adamı Birûni'dir. Birûni Amerika kıtasının varlığını Kristof Colomb'un keşfinden 500 sene önce bildirmiştir. Matematik, Jeoloji, Coğrafya, Tıp, Felsefe, Fizik, Astronomi gibi dallarda eserler yazmıştır. Ebu Ma'şer'in, ilim dünyası tarafından tanınmasını sağlayan en önemli çalışması, dünyamızda her 12 saat 25 dakikada bir meydana gelen, her gün bir önceki günden 50 dakika daha geç tekrarlanan, Ay'ın Dünya'nın çevresinde dönmesi nedeni ile oluşan, deniz sularının kabarıp çekilmesi (gel-git) konusunda yaptığı astronomik temellere dayalı astrolojik açıklamalardır.