Türkiye’nin en iyi haber dergisi Aktüel’in yeni sayısında Halil Sezai ile ilgili merak edilenler...
“AŞK İÇİN YAŞIYORUM YALNIZ ÖLMEYECEĞİM”
Halil Sezai, sanıldığı gibi "depresyon hırkası" içinde tüm gün boynu bükük dolanan ve acılar içinde yalnızlık şarkıları söyleyen biri değil. Aslında laf arasında sık sık gülen, kendiyle dalga geçebilen eğlenceli biri. Ve evet, mutluyken şarkı yazamayanlardan. İşte bilinmeyen yönleriyle o adam: Halil Sezai Paracıkoğlu.
Röportaj: Sebla Koçan
Bir gün adamın biri, sigarasını gitarının tellerine taktı, rakı kadehinden bir yudum aldı ve "o şarkı"ya başladı: "İçim yanar, içim kanar da/ isyan!/ geriye bir avuç yalan/ beni bu derde sen attın da, gittin ya/ kafam hep duman…" "İncir Reçeli" filminin sonundaki en etkileyici sahnelerden biri adeta milyonları tam göğsünün orta yerinden vurdu. Belki de önceleri, onun birçok dizide ve filmde rol alan Halil Sezai Paracıkoğlu olduğunu anlayamadık. Biz anlayana kadar Halil Sezai o büyük "isyaaaaan"la çok kısa bir süre içinde yurdun dört bir yanında adı telaffuz edilen, hatta şöhreti yurt dışına da taşmış bir süperstar haline gelmişti bile. Fakat o bunlarla ilgisiz gibiydi. Gündemin zirvesindeyken bile ortalarda çok görünmeyişi onu daha da merak edilen biri haline getirmişti.
* Eskişehir'deki öğrencilik yıllarınızdan başlayalım… Orada ailemle yaşıyordum. Liseden sonra bir iki yere gittim üniversiteye, en son tercihlerimi kazandım her tembel gibi.
* Kronik tembel miydiniz?
Tabii canım. Sevmedim ama bölümlerimi. "Öğretmen mi olacağım ben" dedim. Üçüncü denememde konservatuvara girdim. 1998'de Ankara'ya gittim. 2003'te de bitirdim, yine tembellikten okul uzadı. Üniversite yılları çok güzel geçti. Bale, müzik, tiyatro; iç içeydik. Bir de ilk kez elektrik faturanız sizin üzerinize geldiği zaman anlıyorsunuz ki devletle bir bağınız oluyor. Tabii o faturayı da anne babanız ödüyor. Gene de o günlerde arkadaşlarımla yediğim makarnanın tadını şu an en baba suşide bile alamıyorum. Suşi de niyeyse… Havyar desek de olur.
* Tiyatroya hep meraklı mıydınız? Okulda kulüplere giren sosyal biri miydiniz? Liseye kadar tiyatroyla bir bağım yoktu. Ortaokul ve lisede aktif tiyatro kulübü içinde değildim. Zaten kendimi bildim bileli temizlik kolundaydım. Ama küçükken hep aile içinde "Aa ne komik çocuksun" derlerdi. Minimal bir yetenek vardı muhakkak. Liseden sonra konservatuvara nasıl girilir acaba diye düşünmeye başladım.
“Ayy Müslüm mü dinliyorsun, iğrençsin derlerdi”
* Lisede müzik yapan popüler çocuk muydunuz?
Aslında evet popüler bir çocuktum çünkü gitar çalıyordum. Kendi aramızda rockçı gençliktik. Bulutsuzluk Özlemi dinler, saçı uzatır, küpe takardık. Yaşar Kurt, Pentagram, Mavi Sakal, Bülent Ortaçgil ve Fikret Kızılok çalar söylerdik. Ama benim bir de öteki tarafım vardı. Müslüm Gürses cover'lardım. Bana "Ay Müslüm mü dinliyorsun iğrençsin" diyen bir kesim de vardı tabii. Müslüm Baba'nın bazı şarkılarını seviyordum, ne yapayım yani… Biz lisede kurduğumuz grupla aktiftik. Siyaset bile vardı bunun içinde.
* Tam bir asi gençlik hikâyesi yani…
Okuldaki bazı düzensizliklere karşı bir ekip olarak karşı çıkardık. Biz bunu saygı çerçevesinde yapardık ama, öğretmenlerimize karşı önümüzü ilikler ve öyle "bir derdimiz var" derdik. Disiplin suçu yaşamadık o nedenle.
* "Ben sanatçıyım" havası var mıydı konservatuvara girdiğinizde?
Daha birinci sınıftan itibaren size bir sanatçı sıfatı yapıştırıyorlar. "Biz sanatçıyız, aykırıyız" falan olanlar var tabii, ama o saçma bir kafa ya. "Tiyatrocular hep açtır" diye bir düşüncemiz vardı. Bitirdikten sonra o idealist kafa sürdü, Semaver Kumpanya'yla birlikte üç sene çalıştım ve ekmeğimizi çıkardık oradan. Kiramızı ödeyebiliyorduk.
* Albüm yayınlamak cesaret meselesi miydi sizin için?
O sevda ilk şarkımı yaptığım günden beri vardı. Ama hem tiyatro, hem para kazanmak için dizilerde oynayıp hem de müzik yapmak aynı anda yürümüyordu. Ama bir gün "hadi artık kaldır kıçını ve yap" dediğim an, geçen seneydi. Aytaç'ın (Ağırlar) gelip de "İncir Reçeli" teklifini yapması da vesile oldu, stratejiyi kurduk ve başardık.
*"Müslüm Baba ve Tatlıses ortalarda görünmüyor, benim zamanım geldi" dediniz mi hiç?
O kadar zeki değilim ki ben. Türkiye müzik piyasasını takip edip boşluğu dolduracağım, diye düşünmedim. "Bende öyle şarkılar var ki, İbo'nun Müslüm'ün tahtına kesin otururum" gibi bir şey yok. Yıllardır yaptığım şarkıların derlenmiş toparlanmış hali bunlar. Zeki olsam bunu 10 yıl önce yapardım. Öyle bir iddiam yok.