Türkiye'nin ruh hamurunu yoğuran isimlerin en başında gelen üstat Necip Fazıl Kısakürek'in, ebediyete irtihalinin üzerinden 40 yıl geçse de Anadolu insanının gönlündeki sıcaklığını halen koruyor. Şiirlerindeki metafizik ürpertiyi en yoğun şekilde hissettiğimiz Necip Fazıl, ardında her biri kütüphanelik çapta 139 eserlik dev bir külliyat bıraktı. Eserlerinde Türk milletine istikamet çizme gayreti içerisinde olan Necip Fazıl, dün ile bugün arasında bir köprü kurarken, geçtiğimiz asırların parlak aynalarına bakarak geleceği aydınlatmak için olağanüstü bir çaba gösterdi. Çile şairi olarak anılmasına vesile olan Çile isimli şiir kitabı, 'Ahşap Konak', 'Bir Adam Yaratmak', 'Reis Bey' başta olmak üzere unutulmaz nice tiyatro eserleri, fikri dünyasının zenginliğini nakşettiği konferanslar serisi ve düşünce dünyasından damıttığı onlarca kitabın müellifi olan Kısakürek, kültür dünyamıza silinmez bir mühür vurdu. Kaleme aldığı şiirleri, piyesleri, tiyatroları ve vermiş olduğu konferanslarıyla bir nesli derinden etkileyen ve eserlerinin içeriği güncelliğini halen koruyan Necip Fazıl'ı talebeleri ve fikri mirasını taşıyan yol arkadaşlarıyla konuştuk.
TEK BAŞINA BİR ORDU
Necip Fazıl Kısakürek'in talebelerinden olan Edebiyatı yazar Ali Erdal, Kısakürek'in, aksiyoner yönüne dikkat çekerek, "Rüşvet tekliflerine, hapislere, tehditlere, çocuğuna süt alamayacak mahrumiyetlere rağmen, 'haksızlık karşısında susmaması'; Köroğlu'nun Bolu Beyi'ne isyanından daha haysiyetli ve şahsiyetli değil mi? Yanlış olmayacağı halde, konferanslarından para kazanmayı düşünmeyişi, Müslüman olduğundan beri, İlâ-yı Kelîmetullah için şehit ve gazi olan milletinin mizacına uygun değil mi? Oğlu Mehmet Bey'in ifadesiyle 'tek başına bir ordu.' Tek başına Allah dâvâsı'na ömrünü vakfetmek, kanaatimce, Battal Gazi'nin tek başına İstanbul'u fethe gidişinden daha üstün bir yiğitlik!.. Üstelik olmayacak bir hayal için değil, hakikatlerin hakikati için... Olmayacak duaya amin değil... Nitekim. 'Bu gençliği karşımda görüyorum' denebilecek bir semereye ulaşmak. Zaferlerle dolu milletin mizacına uygun değil mi? 'Kim var!' diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert 'ben varım!' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur!' duygusuna sahip bir dâvâ ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik' diyebilmek, böyle bir gençliği özleyebilmek, ümit edebilmek; bunun için her türden eserle bir ömür hummalı faaliyet... Her babayiğidin harcı değil. Milletinin dününün, bugününün muhasebesini yaptı" ifadelerini kullandı.
YARIN BİZİMDİR!
Necip Fazıl'ın büyük bir mütefekkir olduğunu vurgulayan Erdal, "Doğu'nun, Batı'nın, dünyanın muhasebesini yaptı. Bunları kendileri ve iktidarları için tehlike görenlerin belâlarına sabretti. Anlayışsızlıklara, basiretsizliklere katlandı. Millet bunları görmeyecek mi? Ye'se düşmüş milletine yarın ümidi aşıladı. Milletinin şahsında, İslâm dünyasına; 'Yarın, elbet bizim; elbet bizimdir! Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!' diyerek ümit verdi. İyinin ve kötünün ne olduğunu ve kimler olduğunu; kimlerin sevilmesi ve kimlerden nefret edilmesi gerektiğini, hatır gönül dinlemeden haykırdı... Milletini millet yapan tesir kaynaklarını söyledi" şeklinde konuştu.
MİLLETE ÜMİT AŞILADI
1970'lı yıllarda Necip Fazıl Kısakürek ile yolu kesişen yazar Yahya Düzenli, "Üstad Necip Fazıl'ın vefatının 40. yıldönümünde hatırlanması önemli. Bu hatırlamanın; O'nun bir ömür çilesini çektiği, mücadelesini verdiği 'Allah ve Resulü Davası'nı hissedebilecek, idrak edebilecek, bunun her alanda liyakat ve ehliyet ölçülerini kuşanacak bir neslin doğmasına, bu doğumu hazırlayacak iklimin habercisi olur diye ümit ve dua ediyoruz. Üstadı yılın belli ay ve günlerine tahsis etmek yerine, onu anmanın ötesinde onu, artık eserleriyle anlamak ve bütün zamanlara tahvil etmek gerekiyor. O'nun bir ömür mücadelesini verdiği büyük davanın taşıyıcısı olarak gördüğü gençliğin, bugün özellikle muhtaç olduğu gıda ve enerji eserlerinin bütününde mevcuttur" dedi.
ESERLERİ KUTUP YILDIZI GİBİ
Necip Fazıl'ın eserlerinin güncelliğini halen koruduğuna dikkat çeken Düzenli, "Üstad'ın hayatı, kendi tabiriyle tam bir 'yaşanmaya değer hayat'ın nasıl olması gerektiğinin izleriyle doludur. Bugün, O'na yani eserlerine, her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu fiziki bir gerçeklik olarak hissediyoruz. Gençliğin, kaotik bir bilgi ve düşünce ortamında istikametini tayin edemediği, yanlış kulvarlara sokulduğu bir zamanda, Üstad'ın bütün eserleri bir kutup yıldızı gibi yön bulmanın projektörleri niteliğindedir. O'nun eserleri, eskilerin 'âsar-ı bâkiye' dediği sadece günümüze değil, gelecek zamanlara hitap eden, geleceğin ipuçlarını bünyesinde barındıran bir zamanüstülüğe sahiptir. Benim, acizane okumalarımdan çıkardığım sonuç: Üstad Necip Fazıl'ın idrak etmek, her şeyi idrak etmek demektir. Üstad'ı, temsil ettiği ruh, fikir ve mana cihetiyle idrak edememek bütün bir insan, dünya ve ötesini idrak edememekle eş anlamlıdır. Vefatının 40. sene-i devriyesinde O'na rahmet, bize de eserlerinin bereketiyle idrak nasip etmesini Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum. Üstad; fikrin, sanatın, edebiyatın, tarihin, dilin, hasılı bütün ilim ve irfan arsasını, köklere sımsıkı bağlanarak yeniden inşa etme cehdinin ve bunu kemaliyle yerine getirmenin huzuru ile bu dünyadan göçmüştür" İfadelerini kullandı.