Türk tarihinin acı sayfalarını oluşturan bu 5 kanlı olayın üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen her şey hala dün gibi belleklerde. Zira, sivillerin yara aldığı, zarar gördüğü bu katliamların bazılarının suçluları hala ortaya çıkarılamadı; işte acılar biraz da bu yüzden taze. Yıllar sonra yapılan bu araştırmanın amacı ise yakın geçmişteki karanlık noktaları aydınlatarak barış ve güven ortamını geliştirmek. Acı verecek de olsa bu hüzünlü sayfaya bir dönüp bakalım, neler yaşanmıştı o tarihlerde... KANLI 1 MAYIS- 1977 1977'nin 1 Mayıs'ında 34 kişinin öldüğü yaklaşık 130 kişinin yaralandığı İşçi 'Bayramı' 'Kanlı 1 Mayıs' olarak tarihe geçti. İşte o gün, 1 Mayıs 1977 günü, İşçi Bayramı'nı kutlamak üzere çeşitli illerden İstanbul'a gelen yaklaşık 500 bin kişi pankartlardaki kırmızı kan renginin üzerlerine sıçrayacağından habersiz Taksim Meydanı'nı doldurmuştu. DİSK'in önderliğinde gerçekleşen mitinge katılımın yüksek olması sebebiyle kortejlerin alana girmesi uzun sürmüş, miting de uzamıştı. Saat 19.00 sularında dönemin DİSK başkanı Kemal Türkler konuşmasının sonuna geldiğinde etraftan silah sesleri gelmeye başladı. Sular İdaresi binasının üstünden ve meydandaki otelin çeşitli katlarından açılan bu ateş sonucu insanlar panik halde kaçmaya başladı, kısa bir süre içinde İntercontinental Oteli`nin (Bugünkü The Marmara Oteli) de üst katlarından da ateş açıldı. İnsanlar panik halde kaçmaya çalışırken panzerler de kalabalığın arasına doğru girmeye ve kitleleri sıkıştırarak Kazancı Yokuşu`na itmeye başladı. Kalabalığa ateş açılıyordu fakat polis ateş açanlara değil, kalabalığın üstüne saldırıyordu. Bir kamyonun tıkadığı Kazancı Yokuşu`ndan aşağıya kaçmaya çalışan kalabalığı daha da korkutmak için bir daha ateş açıldı. İnsanlar panzerler altında kalarak ve birbirlerini ezerek kaçmaya devam etti. 28 kişi ezilme ya da boğulma nedeniyle, 5 kişi vurulma nedeniyle, 1 kişi de panzer altında kalarak yaşamını yitirdi, yaklaşık 130 kişi de yaralandı. Ölenlerin çoğu Kazancı Yokuşu'nun başında, park edilmiş kamyon yüzünden sıkışarak ölmüşlerdi. 470 kişi göz altına alındı; fakat hiçbirinin olayla ilgisi kurulamadı. Ateşi kimin açtığı tam olarak belirlenemedi, olay halen aydınlatılamadı. Sular idaresinin çatısından ve otel odalarından ateş açanlar bulunamamıştır. Resmi olarak kanıtlanamayan bilgilere göre olayın planlayıcısı CIA, Intercontinetal Oteli'ni bir gün önceden boşaltıp buraya Amerika'dan getirilen CIA ajanları yerleştirmiştir. Olaydan sonra ajanlar ülke dışına çıkarılıp otel kayıtları yok edilmiştir. MARAŞ KATLİAMI- 19-26 Aralık 1978 Tarihimizin en acı sayfalarından biri de Maraş katliamı; hatta belki de Cumhuriyet tarihinin en önemli katliamı. 19 Aralık'ta başlayıp 24 Aralık'ta sona eren katliamda Aleviler ve sol görüşlü kişiler hedef alındı. 12 Eylül darbesine gerekçe olarak kullanılan olaylardan biri olarak kabul edilir. Siyasal nedenlerle körüklenen Alevi-Sünni ayrılığının Kahramanmaraş'ta gerginliği tırmandığı bir dönemde, 19 Aralık'ta kentteki Çiçek Sineması'na, milliyetçi bir film olan Cüneyt Arkın’ın başrol oynadığı 'Güneş Ne Zaman Doğacak' isimli filmin gösteriminde patlayıcı madde attı. BOMBALAMAYI SALDIRI TAKİP ETTİ Bombalama eyleminin sol görüşlü kişiler tarafında yapıldığını ileri süren kalabalık sağcı bir grup ile Türkoğlu ilçesinden gelen bir grup ülkücü Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın ve Müslüman Türkiye sloganlarıyla seyirci kitlesini coşturarak Cumhuriyet Halk Partisi il merkezine, PTT ve Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği binalarına saldırdı. O Bombanın patlamasından hemen sonra, Ülkücü Gençlik Derneği Kahramanmaraş şube başkanı Mehmet Leblebici ve ikinci başkan Mustafa Kanlıdere'nin talimatları ile bombayı attığı iddia edilen Ökkeş Kenger Ankara'ya Ülkücü Gençlik Derneğine telefon ederek yardım talebinde bulundu. CENAZELER ORTADA KALDI Ertesi gün Alevilerin yoğunlukla oturduğu Yörükselim Mahallesinde bir kıraathane bombalandı. Bombalama sonucu kahvehanede bulunan mahalle sakinleri yerlere yattı. Bomba şans eseri kahvehane camının altında betona isabet ederek kahvehaneye girmedi. Olay sonucunda bir tek mahallenin ileri gelen insanlarından Gıjgın Dede vefat etti. 21 Aralık öğle saatlerinde Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu adlı iki sol görüşlü öğretmen silahlı saldırı sonucu yaşamlarını yitirdi. O zamanki Kahramanmaraş valisi Abdülkadir Aksu kente askeri güç gönderilmesini istedi, ancak talebi uygun görülmedi. 22 Aralık'ta öğretmenlerin cenazelerinin getirildiği camide bulunan sağcı bir grup, ölenlerin cenaze namazının kılınmasına karşı çıkarak engelledi ve kalabalığın dağılması ile cenazeler ortada kaldı. Güvenlik güçlerinin müdahalesi ile karşılaşmayan sağcı grup, kent çarşısına yürüyerek orada toplanmış olan Alevilere ve Sünni'lerle çatışmaya girdi. Çatışmalarda üç insan öldürüldü. 22 Aralık gecesi sağcı gruplar Sünni mahallelerinde Alevilerin ertesi gün silahlı saldırı yapacağını anlatarak, bu kitlesel biçimde silahlanılmasını sağladılar. Aleviler ise silahlanmış ve çıkan olaylara cevap niteliğinde saldırılara hazırlanıyorlardı. Ve nitekim 23 Aralık'ta Kahramanmaraş'taki olaylar tarafların karşılıklı çatışmalarına dönmüştür. SALDIRILAR POLİS KUVVETLERİNE YÖNELDİ 24 Aralık'ta saldırıların polis kuvvetlerine yönelmesi üzerine, polis ile halk arasında çatışmayı önlemek amacı ile kentteki bütün polisler görev dışı bırakıldı. Sünni kesim bundan istifade ederek Aleviler üzerinde baskılarını arttırdı, insanlar galeyana gelmiş, durum kontrolden çıkmış ve il genelinde kaos ortamı yaşanmıştır. Günlerce süren karşılıklı saldırıları önlemek amacı ile Kayseri ve Gaziantep'ten askeri birlikler gönderildi. Maraş olayları patlak verdiğinde CHP iktidar, Bülent Ecevit ise Başbakan’dı. Olaydan sonra CHP’nin İçişleri bakanı ve ülkücülerin baş ajanı İrfan Özaydınlı yaptığı açıklamada olayların sebebinin sol örgütler olduğunu söylemiş, partisinden büyük tepki almıştır. Sonrasında da İçişleri bakanlığından istifa etmek zorunda bırakılmış, yerine Hasan Fehmi Güneş getirilmiştir. Bülent Ecevit, olayların kendisini uzun süredir direndiği sıkıyönetim talebine zorlamak için kontrgerilla tarafından çıkarıldığı bildirdi. SIKIYÖNETİM İLAN EDİLDİ Olaylar nedeni ile Diyarbakır, İzmir, Suriye-İran-Irak gibi sınır boylarını çevreleyen iller de dahil olmak üzere birçok ilde sıkıyönetim ilanı gündeme gelmiş ve 26 Aralık 1978 saat 07.00 den itibaren İstanbul, Ankara, Kahramanmaraş, Adana, Elazığ, Bingöl, Erzurum, Erzincan, Gaziantep, Kars, Malatya, Sivas ve Şanlıurfa olmak üzere, toplam 13 ilde sıkıyönetim ilan edilmiştir. Daha sonra bu illerin sayısı arttırılmıştır. VE BİLANÇO... Saldırılar sonucunda resmi verilere göre 105 kişi öldü, 176 kişi yaralandı, 210 ev, 70 işyeri tahrip edildi. Resmi olmayan beyanlara göre ise ölü sayısı 500'e yakındır. Sıkı yönetim mahkemelerinde açılan davalar 1991 yılına kadar sürmüş, çoğunlukla sağ ve aşırı sağ görüşlü olarak nitelenen toplam 804 kişi hakkında dava açılmıştır. Sanıklardan 29 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1-24 yıl arasında hapis cezaları ile cezalandırılmıştır. İdam ve müebbet hapis cezaları dışındakilere 1/6 oranında cezai indirim uygulanmış ve cezaları azaltılmıştır. Sıkı yönetim mahkemesinin kararı Yargıtay tarafından bozulmuş, yeniden yapılan yargılama sonucunda idam cezaları uygulanmamıştır. Ceza alanların cezaları da 1991 yılında çıkarılan Terörle Mücadele Kanunu nedeniyle ertelenmiş daha sonra da serbest bırakılmışlardır. Bu kişilerden bazıları daha sonra milletvekili olarak TBMM çatısı altında yer aldılar. ÇORUM KATLİAMI- 1980 Çorum'da 1980 Mayıs-Temmuz aylarında meydana gelen sağ-sol ayrımı temelinde, mezhep çatışması yüzünden Çorum ilinde ortaya çıkan kanlı olaylar. Ülkücülerin, Alevi mahallesi olarak bilinen Milönü Mahallesine saldırması üzerine, çoğu Alevi olmak üzere 57 sol görüşlü yurttaşın ölümü ve yüzlercesinin yaralanmasıyla sonuçlandı. Olayların bir hafta öncesinde Amerikalı Bir Bürokrat olan Alexander Peck Çorum'a gelerek Çorum CHP İl Başkanıyla, ilçe Başkanlarıyla görüşmüştür. Alexander Peck'in oradan yine Alevi-Sünni kesimin birlikte yaşadığı Amasyaya geçtiği ve Türkiyeyi Alexander Peck Gibi Amerikan ajanlarının karış karış dolaştığı çeşitli mahkemelerde delilleriyle ispatlanmıştır. KATLİAM NEDENİ DIŞ GÜÇLER Çorum olayları da dahil yurdun çeşitli yerlerinde çıkan Alevi-Sünni çatışmalarının sözkonusu Amerikan ajanlarının faaliyetleri neticesinde meydana geldiğine kesin gözüyle bakılmaktadır. Bülent Ecevit, Amerikan ajanlarına hesap sormak yerine, bu olaylarla CHP İl ve İlçe Teşkilatları tarafından ilgilenilmesini sağlamıştır. Çorum olaylarının görüldüğü mahkemelerde Alexander Peck'in Chp İl ve İlçe Başkanlarıyla görüştüğü dikkate alınmamıştır. SİVAS KATLİAMI- 2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı ya da Madımak Olayı, 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli'nin yakılması ve 35 yazar, ozan, düşünür ile iki otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmesi ile sonuçlandı. Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında, aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu pek çok sanatçı ve fikir insanı dönemin Sivas valisi Ahmet Karabilgin'in özel davetlisi olarak bu kente geldi. Kültür Merkezi içindeki karşıt grupla çıkan taşlı sopalı çatışma, polis tarafından fazla büyümeden, zor kullanılarak önlendi. Binlerce kişiden oluşan karşıt grup, Kültür Merkezi’nden yeniden Hükümet Meydanı’na geldi. Hükümet Konağı’nı taşlamaya ve slogan atmaya başlayan grup ardından Madımak Oteli civarına ulaşarak, slogan atmaya devam etti. Grup önce Madımak Oteli önündeki araçları ateşe verdi ve oteli taşladı. Madımak oteli tutuşturulan perdeler ve alt katta bulunan eşyalarla birlikte yakıldı. Otele sığınmış olan kişilerden, aralarında Asım Bezirci, Nesimi Çimen,Muhlis Akarsu, Metin Altıok ve Hasret Gültekin'in de bulunduğu 35 kişi yanarak veya dumandan boğularak yaşamını yitirdi. Aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu 51 kişi de olaylardan kendi olanaklarıyla, ağır yaralarla kurtuldu. İtfaiye merdiveniyle kurtarılmaya çalışılan Aziz Nesin, merdiven trabzasındaki görevli tarafından darp edilip, merdivenden itfaiye aracı etrafında toplanan azgın kalabalığa doğru itildi. Başından yaralanan Aziz Nesin'i linç girişiminden araya giren polisler kurtardı. Yaralılar, polis arabalarıyla Tıp Fakültesi Hastanesi`ne götürüldü. Olaylar sonucunda 33 konuk, 2 otel görevlisi yaşamını yitirdi. Akşam saatlerinde valilikçe ilan edilen ”2 günlük sokağa çıkma yasağı” ile birlikte, güvenlik güçleri şehirde tam bir hakimiyet sağlayabildi. Olaydan bir gün sonra 35 kişi gözaltına alındı. Daha sonra gözaltına alınanların sayısı 190'a çıktı. Gözaltına alınan 190 kişiden 124'ü hakkında 'laik anayasal düzeni değiştirip din devleti kurmaya kalkışma' suçlamasıyla dava açıldı, geri kalanlar serbest bırakıldı. Kamuoyunda Sivas Davası olarak bilinen davanın ilk duruşması, Ankara 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde 21 Ekim 1993 günü yapıldı. 26 Aralık 1994'te karara bağlanan dava sonucunda, 22 sanık hakkında 15'er yıl, 3 sanık hakkında 10'ar yıl, 54 sanık hakkında 3'er yıl, 6 sanık hakkında 2'şer yıl hapis cezası, 37 sanık hakkında da beraat kararı verildi. BAŞBAĞLAR KATLİAMI- 5 Temmuz 1993 Başbağlar Katliamı ya da Başbağlar Baskını, 5 Temmuz 1993'de, Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyü'nde 33 sivilin öldürüp köyün ateşe verildiği ve PKK tarafından yapılan olay. Köyü 100'e yakın PKK mensubu bastı ve 1.5 saat örgüt propagandası yaptıktan sonra tüm erkekler kurşuna dizildi. Burada 28 kişi öldü. Daha sonra köy ateşe verildi ve 214 ev, köy okulu, köy camii, halkevi yakıldı. Olaylarla ilgili olarak 20 kişi gözaltına alındı ve haklarında idam ile çeşitli sürelerde hapis cezası istemiyle dava açıldı. Sanıkların 18'i bu davalardan beraat etti, 2'si mahkum edildi.