Sabah Yazarları bugün ne yazdı? 26.06.2018 CHP'nin sorunu sade Kemal Kılıçdaroğlu değildir. Son dokuz seçimde de iktidar olamayan iktidara alternatif ana muhalefet partisinin kadroları yönetimi değiştiremiyorlarsa, sorun tepeden tabana inen bir boyuttadır. Son yenilgiden sonra da bu partinin Genel Başkanı özeleştiri yapmak yerine kazananlara dönük ayıplı laflar söyleyip pişkinlik edebiliyorsa, sorun trajik boyuta gelmiş demektir. CHP'nin doğasına aykırı arayışlara imza atan Kılıçdaroğlu'nun, bunlar sanki birer malmış gibi 15 milletvekilini İyi Parti'ye ödünç vermesi veya AK Parti kurucusu Abdullah Gül'ü cumhurbaşkanıadayı yapma çabası ya da HDP ile kader arkadaşlığı yapması onun hatalar listesinin sadece üç maddesidir. Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli'den ders alsaydı ve sürekli huysuz siyasetçi rolünü oynamak yerine iktidar partisini ortak ulusal çıkarlar ve özgürlükler doğrultusunda yönlendirmeyi deneseydi,bugün CHP bu konumda olur muydu? Bir kasaba kurnazı üslubuyla siyaset yaparken Aziz Nesin'in 'Zübük' tiplemesinde olduğu gibi davranması, CHP'yi artık geri dönüşü olmayan bir noktaya getirmiş bulunuyor. YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ Algı faaliyeti yaparak partisini yüzde 5'in altında gösteren anketörlere, Akşener'i habire parlatan televizyonculara, MHP barajın altında kalmazsa anırırım diyenlere, Sözcü'nün Cumhuriyet'in Yeni Çağ'ın malum yazarlarının onca 'saldırılarına' rağmen 24 Haziran seçimlerinden zaferle çıktı. Dün gazetelere verdiği ilanla bu çevrelere tepkisini gösterdi. Fakire soracak olursanız, yok saysaydı iyiydi ama oldu bir kere. Lakin Cumhur ittifakını (ve dolayısıyla Bahçeli ve MHP'yi) savunan Sabah gazetesinden 3 yazar o listede neden yer aldı, anlamadım. Melih Altınok dünkü köşesinde cevap verdi. Hıncal Uluç neden var, bilemiyorum. FETÖ'nün ilk günden beri hedef tahtası haline getirdiği, PKK muhiplerinin kişilik katli uyguladığı Hilal Kaplan'ın o listede ne işi var? Sayın Bahçeli'nin vatanın bekası için oynadığı tarihi rolün her fırsatta altını çizen Hilal Kaplan'ın o listede sehven yer aldığını düşünüyorum. Doğrusu başka da anlam veremiyorum. YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ Muharrem İnce, yenilgiyi erken saatlerde kabul etmişti. Hem de, partisinin sözcüsü Bülent Tezcan, hiçbir mantığa sığmaz gerekçelerle tahriklerde ısrarla ve inatla devam ederken. İnce bu tavrını sonuna dek sürdürdü. Seçimi kazanan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı da kutladı. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan tüm millete seslenip, 'Hepinizin Başkanı olacağım. Bundan sonrası dostluk, kardeşlik ve birlik olacaktır' dedi. Parti Sözcüsü Mahir Ünal'ı, aylar sonra ilk defa kendisine çok yakışan gülümsemesi içinde gördüm ekranda. İnce'nin yaklaşımını kutladı. O da 'Artık Birlik, beraberlik ve kardeşlik' söylemine katıldı. Ulusumuzun uzun zamandır özlemle beklediği tavırdı bu.. Gülümseyen yüzler ve kardeşlik, fikirler ne kadar ayrı olursa olsun, kardeşlik içeren sözler.. 'İşte Türkiye, gerçekten Yeni Türkiye oluyor' dedim içimden, milyonlar gibi.. Sonra 'Yenilen pehlivan güreşe doymazmış' gibisinden Kemal Kılıçdaroğlu denen zat ortaya çıktı. YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ osyal medya tabir edilen pislik tarlasına ruh çöplerini döken psikopatlara, örneğin seçim gecesi hani şu 'Muharrem İnce kaçırıldı' falan diye atıp tutanlara yeni bir yurt bulundu: Asgardia. Bu bir 'sanal ülke', sanal salaklara yakışır. Bu bir uzay devleti. Kuran da Azerbaycanlı 'bilim insanı' İgor Aşurbeyli... 'Bilim adamı' denemiyor çünkü kadınlara karşı ayırımcılık oluyormuş. Bu gidişle, kadınlarla tam eşit olalım diye bazı fazlalıklarımızı kestireceğiz herhalde. Bu devletin toprağı yok ama bayrağı ve milli marşı var. Birleşmiş Milletler'e üye olmayı da hedefliyormuş. Güvenlik Konseyi'ne de girsin. Biz giremedik o girsin. Yalnız bizde seçim yapılacak değil ya, geçen gün Asgardia'da da yapılmış ve Aşurbeyli yemin ederek başkanlık görevine başlamış. Bu seçime bizim İnce, Akşener, Demirtaş, Karamollaoğlu ve Perinçek benzeri 'alternatif' adayların da katılıp katılmadıklarını öğrenemedik. (Perinçek katılmış olabilir mi?) Sayın başkan önceleri 'uzay mekiğinde koloni kurmaktan' sözediyordu, şimdi bu projesini koloniyi 'ayda' kurmak üzere değiştirmiş. YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ Bunun anlamı şu: 'İstikrar diye bir şey yok, olsa bile sürdürülebilir değildir, istikrarsızlıkkalıcı hale geliyorsa bu durum bir varoluş biçimi olarak tanımlanmalı.' Küresel karmaşa yüzünden istikrarsızlığın 'yeni normal' haline geldiği dünyada, 'istikrararayışı' eski ezbere dönüşüyor. Şairin dediği gibi 'asude olayım dersen gelme cihana.' Dün İSO Başkanı Erdal Bahçıvan 'ülkelerin içe kapanması, dünya barışı için tehdit' diyor vekorumacılık karmaşasına dikkat çekiyordu. Ve bir kez karmaşada yol almayı becerince de tüm 'iş, ilişki, iletişim ve bilgi süreçlerini' buna göre yapılandırıyor, ardından 'sürdürülebilir istikrarsızlığı inşa etmeye' başlıyorsunuz. Dünyanın yakın geleceğinde istikrar gözleyenlerimize bir uyarı: 'Lim anda çürüme riskiniz' hayli yüksek! Bu uyarı, kamu yönetimi kadar iş dünyası için de geçerli. Tam da bu süreçte iyi bir adım attık ve başkanlık sistemini seçimle onaylayıp ehil ve güçlü kaptanı dümene geçirdik. Kıyı veya iç deniz kaptanı olmak bu yolculuğa yetmez, fırtınalı okyanuslarda yol alabilmek gerekir. Bundan daha fazlası bekliyor Başkan Erdoğan'ı; karmaşa okyanusunda hız yapmak... Zira dünyadaki değişimin dev dalgalara dönüştüğü günümüzde Türkiye gemisini güvenli limanlara ve üstün uygarlık kıyılarına taşıma iddiamız var. YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ 24 Haziran seçimlerinde bir kere daha tescillendi ki büyük Türkiye'nin büyük lideri R. Tayyip Erdoğan'dır. Bu seçimlerin asıl mesajı budur. Milletimiz hem içeriye, hem dışarıya 'Erdoğan bizim liderimizdir' mesajını vermiştir. Bu seçimler bir başka şeyi daha tescillemiştir. Muhalefet cenahının siyasal acziyeti... Muhalefet cenahı bu acziyet hali dolayısıyla seçim sürecinde şekilden şekle girmiştir. Yine bu süreçte muhalefet, kamuoyunun önüne tutarsız politika önerileri ve söylemlerle çıkmıştır. İkincisi muhalefette yer alan aktörler kendi aralarında gizli kapaklı işbirlikleri içine girmişler ve bu işbirliklerini kendi tabanlarına açıklamakta dahi zorlanmışlardır. Gelgelelim seçim sonuçları muhalefet cenahının bu tutarsızlıklarını da, girdikleri gizli kapaklı işbirliklerini de yüzlerine vurmuştur. Bundan böyle muhalefette yer alan siyasi aktörler ne parçası oldukları ittifakları gizleyebilirler, ne de siyasal pozisyon almadan, kendilerini bir siyasi çizgiye oturtmadan hareket edebilirler. YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ On yıldır dört bir koldan Yeni Türkiye'yi boğmaya çalışanlara tarihi bir ders veren milletimiz, 24 Haziran'da bir destan daha yazdı. Unutmayalım ki, Pentagon'un stratejik aklı konumundaki RAND Corporation isimli düşünce merkezi daha 2009'da hazırlattığı raporlarda İslam dünyasında hegemonik konuma yükselenTürkiye'nin iç savaş, terör saldırıları, dış yaptırımlar, medya operasyonları, mali krizler ve diğer beşinci kol faaliyetleriyle dizginlenmesi ya da kaosa sürüklenmesi çağrısında bulunmuştu. Sadece Pentagon değil Atlantik dünyasını sevk ve idare eden 'üst aklın' en etkin aparatları konumundaki CIA, MOSSAD ve Şin Bet gibi istihbarat örgütleri de Ortadoğu'da bölgesel savaşların derinleştirilmesi yoluyla Türkiye'nin durdurulması gerektiğini ısrarla vurguluyordu. Örneğin bu odakların medyadaki kalemşörlerinden Nicholas Danforth, Washington Post'taki 18 Ağustos 2017 tarihli yazısında 'Erdoğan her zamankinden güçlü görünse de Türkiye önümüzdeki yıl şiddet sarmalına girecek' tehdidiyle bu kaotik senaryoları pazarlayabiliyordu. YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ 24 Haziran seçimleriyle birlikte Türkiye'de yönetim sistemi değişti. Sistem değişikliği ile birlikte bürokraside de önemli değişiklikler meydana gelecek. Özellikle kaldırılan Başbakanlık makamına bağlı kurumlar ve personelin yeni yerleri de belli oluyor. Söz konusu değişikliklerle ilgili kararnamelerin 8 Temmuz'dan sonra çıkması bekleniyor. Son şekli verilme aşamasında olan çalışmaya göre yenilikler şöyle: YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ Her seçimde, kaçınılmaz olarak CHP içindeki iktidar savaşına tanık oluyoruz. Bugüne kadar da 'Neden böyle oluyor?' sorusuna gerçekçi bir cevap verilmediği için bu kavga hiç bitmiyor. Ancak şimdi geçmişte pek olmayan yeni bir durum var. İlk kez bir siyasi aktör, söylem düzeyinde de olsa sosyolojiyi hareketlendirdi ve oya dönüştürdü. Bunun nedeni de seçim meydanlarında söylenen yalan ve popülist söylemleri bir yana bırakırsak Muharrem İnce'nin sahici yaklaşımıydı. Şu iki söylem farkına bakın. İnce seçim sonuçlarını değerlendirirken şöyle diyordu: 'Eldeki tutanaklarda yenilmişseniz yenilmişsinizdir. 'Bunu kabul etmiyorum, sokaklara çıkalım' bu demokrasi değil ki. Açık arabir durum var, bu demokrasiye saygısızlıktır. Ben o noktada değilim. Galip gelmiştir, yapılacak bir şey yoktur. Galip geldiğinde kutlayamıyorsan yarışa girmeyeceksin.' Bu da Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaklaşımı: 'Demokrasiye inanmayan bir insan tebrik edilemez. Tek adam rejimini savunan tebrik edilemez. Nesini tebrik edeceğim?' Kılıçdaroğlu'nun bu yaklaşımı bile CHP'deki derin hastalığın İnce'nin deyimiyle 'şizofreni'nin nereden kaynaklandığını hatta toplumsal kutuplaşmayı kimin körüklediğini gösteriyor. SankiKılıçdaroğlu siyaset yapmak veya siyaset üretmek için değil, siyaseti kilitlemek için görevlendirilmiş biri... YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ Parlamenter sistemin son Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yüzde 52.6 oranında halktan oy alarak yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanı olurken, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki kadın milletvekili sayısı da 74'ten 104'e çıktı. En çok dikkatimi de tarihinde ilk kez TBMM'ye kadın milletvekili gönderen Bolu ve Kütahyaçekti. Kadınlar seçilemeyecekleri sıralardan milletvekili adayı gösterilince tabii ki havanda su dövüldüğünü biliyoruz. Bolu için öyle olmadı. AK Parti, Arzu Aydın'ı birinci sıradan aday gösterdi ve ilk kez bir şehrin kadınlarının mecliste temsil edilmesinin de yolunu açtı. Bir güzel haber de Kütahya'dan geldi. Makine mühendisi Ceyda Çetin Erenler, AK Parti tarafından 3'üncü sırada gösterildiği Kütahya'dan meclisin yolunu tutan isim oldu ve Kütahya da böylece ilk kez bir kadın milletvekili çıkarmış oldu. Bunlar çok güzel ama tabii ki küçük sevinçler. Ne yazık ki biz kadınlar için gidilecek yol ince ve uzun. Düşünsenize hâlâ Türkiye'nin 33 ilinden meclise giden hiç kadın milletvekili yok. Çünkü hiçbir parti kadınları seçilebilecekleri yerden göstermedi ya da hiç aday yapmadı. Oysa her zaman dile getirdiğim gibi bu ülkenin refahı, kalkınması kadınlar üzerinden olacak. Bu artık matematiksel bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Bu ülkenin kadınları çalışıyor, üretiyor ve tüm dünyada olduğu gibi çok daha yüksek katma değer yaratmasını biliyor. Böyle bir güçten daha fazla istifade etmemek ancak diğer ülkeleri olduğu gibi Türkiye'yi de daha hızlı ve güçlü büyümekten alıkoyar. YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ İnsanların gözleri, kulakları, algıları, akılları bir kez hamur gibi yoğrulmaya başlandı mı, eyvah! Gerisi gelir. Ondan sonra ne siyasal partiler durdukları gibi durur, ne sosyal kurumlar. Bir kez böyle sersemleştirildiyseniz... Ayılmanız ve laf anlamanız imkânsızdır. 2013'ten beri belli bir kesim üzerinde bu operasyon yürütülüyor. *** Bir Hollanda kanalına seçim sonrası gözyaşları içinde 'her şeyimiz tehlikede' diyen genç kız bir 'kurgu'nun oyuncusu olabilir. (HABERİN VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ) Yine de öyle düşünen on binlerce akranının olduğunu unutmayalım. Bazıları Çeşme'de, Bodrum'da, Kuşadası'nda yazı geçirmek üzere hazırlanıp yola çıkmış ve seçim sonuçlarını unutmuştur bile... Biliyoruz... Bu çocukların yapmayı isteyip de yapamadıkları hiçbir şey olmayacak... İstediklerini giyecekler, istediklerini yiyecekler... Konserler, spor etkinlikleri, festivaller... Hiçbirinden geri kalmayacaklar. Ama hep 'Her şeyimiz tehlikede!' diye düşünecek, memleketlerini yabancılara şikâyet edecekler. Bu 'manyaklığı' üretmek için belli bir kesimin gençleri üzerinde özel olarak çalışılıyor. YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ Saat 18.30 suları... Hava hâlâ sıcak... Şehrin nabzının attığı Gazi Caddesi kalabalık. Sağa sola selam veriyoruz... Caddede geziniyoruz... Esnafla sohbet ediyoruz. - Alaattin... Seçim için ne diyorsun? Çavuşoğlu Çanta... Alaattin Çavuş 'Kebap kebap' diyerek söze başlıyor: Seçim sonuçları çok iyi... Kebap gibi. İki taraf da istediğini elde etti. Reis, Cumhurbaşkanı seçildi... HDP barajı geçti. HDP'nin Meclis'e girmesi bölgenin huzuru için çok önemliydi. YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ Cumhur İttifakı doğduğu andan itibaren, maksatlı bir çevre, yaşaması için değil kısa ömürlü olması için çabaladı. İttifak, seçim sonuçlarının açıklanması ile birlikte taraflı tarafsız herkese somut mesajlar verince malum çevrelerde stres iyice arttı. Bu kez, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin, pratik uygulama döneminin sakatlanması pahasına AK Parti ile MHP arasındaki işbirliği hedef tahtasına konuldu. İttifakın çatlayacağı, ittifakla yol alınamayacağı, MHP'ye güvenilemeyeceği, Meclis'te başka arayışların başlayacağı... Neler yazılmadı, nelersöylenmedi ki! Baştan beri savunduğumuz gibi siyasi partilerin belli konular etrafında ittifak etmesi ile ittihat konusu birbirinden çok farklı. Kurumsal kimliklerini, ilke ve hedeflerini koruyan, birbiri içinde erimesi mümkün olmayan iki siyasi partinin, kapsamı tanımlı ortaklaşmasını doğru okumak gerek. Hele hele bugünkü Meclis'in sandalye dağılımı dikkate alındığında, ittifak üzerine oynanan oyunlar, AK Parti- MHP işbirliğinden beklenen faydayı sabote edeceği gibi zamanla belirsizlik nedeni haline de gelebilir. Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, 9 Temmuz'daki yemin töreni ile birlikte yeni hükümet de kurulacak ve icraatlarına başlayacaktır. Ancak, tahminlerin aksine bu dönemde Meclis de denge ve denetleme rolü ile hayli etkin konuma gelecek, yasama ile yürütme arasındaki uyumun düzeyi ise devlet yönetiminde öngörülebilirliğin temel göstergesine dönüşecektir. YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ İz Gazetesi'nden Davut Can'ın haberine göre; İzmir-Karşıyaka'da yaşayan, emekli bankacılar Mualla ve İlhami Gün çiftinin, 8'inci sınıfta okuyan oğulları Efe Gün, evde böcek ve haşerat beslemeye merak sardı. Efe, anne ve babasına cins karınca ya da tarantula besleme isteğini iletti ancak olumsuz cevap aldı. Bunun üzerine Efe, ailesine haber vermeden, harçlıklarını biriktirerek leopar gekko cinsinde bir kertenkele satın alıp eve geldi. Gün çifti, oğullarından kertenkeleyi evden uzaklaştırmasını isteyince tartışmalar alevlendi. Bunun üzerine aile, arabulucu olması için, eğitim koçu Feridun Balcı'ya başvurdu. Balcı yönetiminde, yaklaşık altı ay kıran kırana süren müzakereler başladı. Kimi zaman Efe kızgınlıkla masayı terk edip odasına çekildi. Ama müzakereler sonucunda Efe; internet kullanımının sınırlandırılması karşılığında, evde cins kertenkele beslemeye hak kazandı. YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ 'Ünlü sanatçı takipçisine öyle bir yanıt verdi ki...' 'Takipçiden çıldırtan yorum!' 'Sinirlendiren yorum!' 'Ünlü isim takipçisine ateş püskürdü!' Bunlar son aylarda çıkan, ünlüler ve onları delirten takipçi yorumları hakkındaki birkaç haber başlığı. Çoğu da magazin eklerine manşet yani! Sebebini hâlâ çözemedim ama son derece önemli. Küçük bir Google araştırmasıyla, sosyal medyada takipçilerinin yorumlarına sinirlenen ünlülerimizi şuraya isim isim dizersek... Bir takipçisinin 'Şehitlerimiz var, konser olsa koşa koşa gidersiniz' mesajına 'Her altı ayda bir Mehmetçik Vakfı'na bağışım var, cebinden çıktı mı senin hiç? Oradan delikanlılık kolay' cevabını yazan Demet Akalın. 'Karı kızla gez, sonra umreye git' yazan takipçisine 'Yanımda mıydın, sen Allah'ın rahmetini nereden bileceksin?' cevabını veren Arda Turan. 'İskelet gibisin, kilo al' buyuran takipçisine 'Ben alamıyorum, sen benim yerime de al' çeken Çağla Şikel. Yine bir takipçisinin, 'Ne kadar spor yaparsan yap, irisin' mesajına 'Ee ne yapalım, bu vücudu çöpe atıp bir yerlerden çıkma bir şeyler arayacağız artık' diyen Pınar Altuğ. Paris'e kiminle gittiğini soranlara sinirlenen Seda Sayan ve annesiyle ilgili paylaşımına 'Siz ünlüler de abarttınız bazı şeyleri' diyen takipçisini sayfasından kovan Deniz Akkaya... YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ Şu sıralar sosyete kulislerinden yaklaşık iki ay sonra Mihran adını verecekleri kızlarını kucaklarına almaya hazırlanan Şükran Ovalı-Caner Erkin çifti ile ilgili çok ilginç bir haber dolaşıyor! Bayram arifesinde Marmaris'teki bir otele gitmeye karar veren çift; gitmeden önce evdeki yastıklarını kargoyla otele göndermiş! Evet; yanlış okumadınız... Ayşe Arman'ın nereye giderse gitsin yastığını yanında götürdüğünü duymuştum ama Erkin çifti gibi yapanını hiç duymamıştım doğrusu! Bu durum otel personeline bile çok ilginç gelmiş olacak ki, aralarında konuşurken otel müşterilerinden biri duymuş ve kulaktan kulağa yayılmış. YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ