Cuma dergisi çıkarken, Hasan abinin haftalık yazıları yayınlanıyordu ama.. Bir samimiyetimiz olmamıştı..
12 Eylül 1993'de, bu gazeteyi çıkarmaya başladığımızda. Artık her gün, aynı binada, aynı odalarda geceyarılarına kadar mesai birlikteliğimiz başlamıştı..
23 yılda.. Tek bir tartışmamız, tek bir ihtilafımız olmadı. Hasan abi, benden 9 yaş büyüktü.
Mütevaziliğinden, bana "Ali abi" derdi.. Ben ise ona hakkıyla, "Hasan abi" derdim..
İşini, ibadet aşkı ile yapardı.. Dört dörtlük gazeteci idi..
Rahmetli babamın sözü idi.. Hasan abimin de çok hoşuna gitmişti:"Yemekle birlikte; yapan da pişmezse, o yemekte tat olmaz!" Bu mesajı, yazılarına defalarca konu edinmişti..
Bizzat kendisi de bunun canlı örneği idi... Yazısına tat vermek için.. Yazı yazarken, adeta "yemekle pişen" gibi, "pişer"di..
Şu meslekte, bu meslekte olmak önemli değildi, onun için. En alt kademedeki çalışandan, en üst kademedeki çalışana kadar, hiçbir şey farketmezdi, onun için..
"Ne iş yaptığının hiçbir önemi yok" derdi.. "Önemli olan yaptığın işin hakkını vermek" derdi.. İşinin delisi idi adeta.. En sert yazılar, onun kaleminden çıksa da..
Kendisi çok mülayimdi.. Yüzyüze konuşup da, onunla tartışan hiç kimseyi tanımıyorum.. Ne gazetede, ne yolda, ne mahallesinde.. Yazısında en sert kelimeleri kullansa da...
Ali İhsan Karahanasoğlu/Yeni Akit