Muvazzaf iki generalin tutuklanması, işin boyutunu şüphesiz değiştiriyor. Paralel Devlet Yapılanmasının, TSK içindeki varlığı, etkinliği ve gücünün sorgulanması için yeni bir dönem başlayabilir. Tuğgeneral H. Celepoğlu, TSK'ya kurulan bir kumpas olduğu giderek kesinlik kazanan Ergenekon-Balyoz davaları sürecinde, İstanbul İl Jandarma Komutanıdır. Aynı dönemde İstanbul'da Terörle Mücadele (TEM) Şube Müdürü Yurt Atayün ve İstihbarat Şube Müdürü de Ali Fuat Yılmazer'dir.
Bilindiği gibi MİT TIR'ları ile ilgili olarak iki yargılama devam ediyor. İlk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nde görülen davada tutuklu sanıklar, eski Adana Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, eski Adana İl Jandarma Komutanı Kurmay Albay Özkan Çokay, savcılar Aziz Takçı, Özcan Şişman ve Ahmet Karaca. Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada da 19'u tutuklu 33 muvazzaf asker yargılanıyor.
Ben, Can Dündar ve Erdem'in tutuklanmalarına karşıyım. İkisinin de kaçma şüphesi yok. Fakat ya hâkimler bize "ama Ekrem Dumanlı kaçtı" derseler... (Sahi, Dumanlı'nın kaçmasının Cumhuriyet, Sözcü ve Hürriyet gazeteleri için bir haber değeri yok mu? Dumanlı'nın kaçmasını hiç sorgulamadılar.)
Gazetecilik başka, gazetecilik mesleğini iktidar devirmek, Cumhurbaşkanı düşmanlığı yapmak için kullanmak başka... Bugün medyanın bağımsızlığını savunanlar, darbe dönemlerinde suspus idiler. 28 Şubat döneminde generallerden brifing alıyor, onları ayakta alkışlıyorlardı. Dündar, o dönemde Cumhuriyet'in yayın yönetmeni olsaydı, aynı manşeti atabilir miydi?
Hüseyin Gülerce/Star