DUVARDAKİ TUĞLALAR
Mehmet Ağar, bürokrat ve siyasetçi olarak bütün tezahürleri ile güneş gözlüklü bir 'derin devlet imgesi' olarak kolektif bilincimize kazınmış bir sima. Matrix filminden bir kareyi andıran bu zengin görsel imaj, güneşli günlerdeki hüzünlü cenaze törenlerinde çevresinde arzı endam eyleyen siyah gözlüklü korumalarla da pekişiyor. Bu ender zamanlarda güneş gözlüğü takmak için üç geçerli sebebin bir araya geldiğini görüyoruz: İlk iki sebep elbette güneş ve cenaze...
Üçüncü sebebe gelince... Ağar'ın 'bizim tosunlar' dediği adamları, birer derin devlet deklanşörü olan gözlerinin daha önce gördüğü şeyleri gizlemek istercesine de takıyor olabilirler o gözlükleri. Bu noktada Ağar'ın, Uğur Mumcu suikastı için Güldal Mumcu'ya söylediği bir sözü anımsatmalı: "Bu bir duvardır. Eğer ben bir tuğla çekersem duvar yıkılır." 'Derin devlet' literatürüne özlü söz olarak yazılması gereken bu iki cümleyi hatırladıkça insanın aklına ister istemez meşhur Pink Floyd şarkısı Another Brick in The Wall geliyor. Popçu Serdar Ortaç'ın geçtiğimiz günlerde bir konserde nakaratını diline doladığı (Floydianlar için büyük bir talihsizlikti) bu şarkının Ağar'ın tuğla-duvar söylemine uyan kısmının çevirisi şöyle:
Hepsi, hepsi, yalnızca duvardaki bir başka tuğla Hepsi, hepsi, yalnızca duvardaki bir başka tuğlasın sen. Duvarda yalnızca birer tuğla olanlar kurbanlar mı, cinayetler mi yoksa cinayetlerin azmettiricileri mi, işte onu hayal gücünüze bırakıyoruz. Ama yalçın kayalar kadar sağlam olan bu tuğlalar, Ağar'ın bir ketumiyet kalesi gibi yükselen çehresinde derin siluetler halinde mevcudiyetini koruyor. Kim bilir Mehmet Kemal Ağar da yıllar önce intisap ettiği 'derin devlet' için yalnızca bir tuğladır belki ve bu tuğla ancak -kendisinin dediği gibi- sırların götürüleceği mezarda yıkılıp yerle yeksan olacaktır.
AĞIR CEZADA YARGILANIYOR
Susurluk kazasından sonra İstanbul DGM Başsavcılığı, Mehmet Ağar hakkında 'cürüm işlemek amacıyla çete kurmak', 'hakkında yakalama müzekkeresi bulunan kişileri yetkili mercilere haber vermemek' ve 'görevi kötüye kullanmak' suçlarından 6 yıldan 12 yıla kadar ağır hapis istemiyle dava açtı. Aralık 1997'de Ağar'ın dokunulmazlığı kaldırıldı. Ağar 1998'de DGM'de sanık olarak ifade verdi. "Suçlandığım konular devlet sırrıdır, ben ancak Yüce Divan'da yargılanabilirim," dedi.
DGM görevsizlik kararı verdi. Hakkında kurulan soruşturma komisyonu Yüce Divan'a sevkine gerek olmadığına hükmetti. Ağar, 2008'de tekrar yargılanmaya başladı. Halen Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyor. Son olarak Susurluk davası hükümlüsü Ayhan Çarkın'ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği ifadenin Ağar'la ilgili davada incelenmesi kararlaştırıldı. Çarkın, işledikleri cinayetlerin talimatını İbrahim Şahin'den aldıklarını ve her eylemden Mehmet Ağar'ın da haberdar olduğunu açıkladı.
POLİSİN GENELKURMAY BAŞKANI
Mehmet Ağar'ın PKK ile savaşta asıl büyük icraatı, Emniyet Özel Harekat Dairesi'ni kurması ve başına da şimdi Ergenekon sanığı olan İbrahim Şahin'in getirmesi oldu. Polis o dönemde dağlarda askerle birlikte operasyonlara çıktı. Mehmet Ağar, 'polisin genelkurmay başkanı' nitelendirmesini bu uygulamaya borçlu. PKK, aşiretleri kaldırma iddiasıyla yola çıkarken Ağar'ın şahsında devlet, sosyo politik olarak daha geri bir modele yöneldi ve aşiretleri destekleyip onları silahlandırdı.
Silahlanmış o aşiretlerin şimdi birer birer PKK saflarına geçtiğini yeri gelmişken hatırlatalım. Ağar yıllar sonra, 2006'da 10 yıl önce kullandığı yöntemleri unutmuş gibi kendisinden beklenmeyecek bir çıkış yaptı ve "Dağda silah tutacaklarına düz ovada siyaset yapsınlar," dedi. Böylece PKK nasıl Türk siyasi literatürüne dağ imgesini 'kurşunladıysa' Ağar da ova imgesini 'armağanlamış' oldu.
Yeni söylem, sansasyon yarattı yaratmasına ama bu etkinin Kürt sorununun çözümüne katkı sağlayacak bir siyasete dönüşmesi Ağar'ın CV'si göz önüne alındığında zaten pek mümkün değildi. Nitekim Ağar siyaset sahnesinden çekilince söylemi de unutuldu gitti.