Bundan tam 5.5 yıl önce 17 Mayıs 2006 sabahı Alparslan Arslan adlı saldırgan avukat kimliği sayesinde elini kolunu sallayarak, silahıyla birlikte X-Ray cihazından geçip Danıştay 2. Dairesi'de çıkıp kurşun yağdırdı. Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'in hayatını kaybettiği 4 üyenin de yaralı olarak kurtulduğu katliam gibi saldırı dakika dakika şöyle gerçekleşti: 09:30 - Avukat Alparslan Arslan, 34 BE 0126 plakalı otomobilini Necatibey caddesine park etti. 09:45 - Arslan, Danıştay'da X-Ray cihazının bulunduğu giriş kapısına geldi. Avukat kimliğini gösterdi ve arama yaptırmadan içeri girdi. 09:47 - Arslan, ana bina ile 2'nci Daire'nin bulunduğu eski binayı birbirine bağlayan tünel köprüden geçti. Asansöre binip 6'ncı kata çıktı. 09:49 - Cüppesini giyip, merdivenden 2'nci Daire'nin bulunduğu 5'inci kata indi 09:50 - Daire Başkanı Birden'in sekreteri Aynur Taslı'ya gidip, 'Başkan nerede?' dedi. 'Başkan şu anda heyetle birlikte müzakerede. Şimdi görüştüremem' yanıtı alınca saldırgan Glock marka silahını çekip sekretere, 'odayı göster' dedi. 09:51 - Katil zanlısı avukat, aynı zamanda başkanın makam odası olan salona girdiğinde, çaycı üyelere çay dağıtıyordu. Avukat, önce Başkan Mustafa Birden yöneldi. Elinde silahıyla saldırganı gören Birden ayağa kalktı ve, 'Arkadaşlar, hepiniz masanın altına girin' diye bağırdı. Katilin sıktığı ilk kurşun Başkan'ın karnına isabet etti. Üye Kamuran Erbuğa masanın altına saklandı. Katilin kurşunları masada oturan Üye Mustafa Yücel Özbilgin'in bileğini sıyırıp başına geldi. Kapıya yakın oturan üye Ayfer Özdemir de masanın altına saklanmaya çalışırken kurşun bileğine isabet etti. Kurşun, tetkik hakimi Ahmet Çobanoğlu'nun ise sağ yanağını sıyırdı. 09:53 - Saldırgan silahını çantasına koyup sakin sakin odadan çıktı ve merdivenlerden inerek 5'nci kattan aşağıya indi. Merdivende telaş içinde koşturup 'ne oldu' diye soranlara 'Yok bir şey, ufak bir karmaşa oldu' dedi. SİLAHINDA MERMİ KALMAMIŞTI 09:57 - İki binayı bağlayan tünelden geçerek çıkışa yaklaşan saldırgana görevli polis memuru müdahale etti. Katil zanlısı avukat silahını çekerek ateş etti. Silahında başka mermi kalmamıştı. Yerde boğuşma başladı. Yardıma gelen diğer polis ve garaj görevlisi zanlı avukatın üzerine atlayıp etkisiz hale getirdi. Saldırı'nın ardından Hacettepe Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırılan yaralı üyelerden Mustafa Yücel Özbilgin aynı gün içinde hayatını kaybetti, diğer üyeler ise ilerleyen haftalarda iyileşip taburcu oldu. SALDIRIYA BÜYÜK TEPKİ Türkiye'de, saldırıya tepki çok büyük oldu. Ertesi gün saldırıyı protesto etmek için Ankara'da toplanan kalabalık Anıtkabir'i ziyaret etti ve sonrasında Yücel Özbilgin'in cenazesine katıldı. Bu kalabalık içinde Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, Sayıştay, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyeleri ile Türkiye Barolar Birliği temsilcileri ve 30 kadar ilin baro başkanları, savcılar, rektörler, öğretim üyeleri de vardı. Anıtkabir'de yapılan Yargıtay ve Danıştay imzalı açıklamada saldırının gerçekleşmesinde hükümetin ve Vakit Gazetesi'nin sorumluluğu olduğu dile getirildi. YARGI SÜRECİ Saldırgan Alparslan Arslan ve saldırıya karışmış diğer kişilerin davasının ilk duruşması 11 Ağustos 2006'da, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı. Alparslan Arslan'ın da aralarında bulunduğu yedi sanık tutuklu ve diğer sanıklar 'anayasal düzeni cebren değiştirmeye teşebbüs' ve 'silahlı örgüt kurma' suçlarından yargılandı. İlk duruşmada kendine yöneltilen suçlamaları kabul eden Alparslan Arslan; türban konulu kararı nedeniyle Danıştay'a, türban takanları domuza benzeten karikatüre yer verdikleri için ise Cumhuriyet Gazetesi'ne saldırdığını söyledi. Saldırılarda kullandığı bomba ve silahları Osman Yıldırım adlı Ergenekon davası sanığından aldığını itiraf etti. 13 Şubat 2008'de, mahkeme sanıkları cezalandırdı ve gerekçeli kararda, cinayetin türban düzenlemesi sebebiyle gerçekleştirildiği söylendi. Ayrıca, kararda, 'Ergenekon terör örgütüyle, Danıştay saldırısı arasında bir bağlantının bulunmadığı' ileri sürüldü. 7 Ekim 2008'de, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, mahkemenin kararına itiraz etti ve Ergenekon davasına ait tüm belge ve beyanların getirtilerek yeniden bir karar verilmesini istedi. 16 Aralık 2008'de, Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 8 sanık hakkında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen kararı oybirliğiyle bozdu. Ergenekon davası ile bu dava arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğunun iddia edilmiş olması karşısında, öncelikle davaların birleştirilmesinde zorunluluk bulunduğuna işaret edildi. 20 Nisan 2009'da, yeniden görülmeye başlanan Danıştay davasının ikinci duruşmasında, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, ilk kararında ısrar etmeyerek, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin verdiği bozma kararına uydu. 3 Ağustos 2009'da, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, birinci Ergenekon davası ile Danıştay üyeleri ve Cumhuriyet Gazetesine yönelik saldırıya ilişkin davanın birleştirilmesine karar verdi. İDDİANAME 5, 10 ve 11 Mayıs 2006 tarihlerindeki Şişli'de bulunan Cumhuriyet Gazetesi merkezine el bombası atılması, 17 Mayıs 2006 günü Danıştay 2. Dairesine yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucu Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'in öldürülmesi ve 4 üyenin yaralanması eylemlerini Ergenekon örgütünce azmettirildiği iddia edildi. İddianamede tetikçi Alparslan Arslan’a bu iki saldırının emrinin, Zafer kod adlı emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin ve emekli Tuğgenenal Veli Küçük tarafından verildiği öne sürüldü. Cumhuriyet Gazetesi’ne atılan 3 el bombasının da Eskişehir’de Binbaşı Fikret Emek’ten ele geçirilen bombalardan olduğu, ancak Ümraniye’de yakalanan bombaların nerelerde kullanılacağının belirlenemediği belirtildi. Danıştay cinayeti nedeniyle mahkum olan Osman Yıldırım alınan ifadesinde özetle, 30 Nisan 2006 günü Ataşehir Migros önünde Alparslan Arslan'la buluştuğunu ve birlikte bir villaya gittiğini, villada Muzaffer Tekin, Alparslan Arslan, Oktay Yıldırım ile birlikte kendisinin tanımadığı 10-15 şahsın olduğunu, burada Muzaffer Tekin'in 3 adet el bombası vererek 500 Bin dolar karşılığında Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasını istediğini, kendisinin de bunu kabul ederek yanındaki adamları ile olayı gerçekleştirdiğini beyan etti. Danıştay saldırganı Alparslan Arslan'ın saldırı öncesi Ergenekon sanıklarıyla telefon trafiği de dikkat çekicidir. Arslan'ın Muzaffer Tekin ve Ertuğrul Yılmaz ile irtibatlı olduğu bilinen Ayhan Parlak’la 108 kez, Sedat Peker’in liderliğini yaptığı suç örgütü üyesi olduğu iddia edilen ‘Kelebek İbrahim’ lakaplı İbrahim Cingi’yle 94 kez, Muzaffer Tekin ile 35 kez görüştüğü belirlendi. Osman Yıldırım ayrıca, 18 Eylül 2008 tarihinde Ankara 12. Asliye Ceza Mahkemesi’ne ilettiği 6 sayfalık mektubunda; Ergenekon'un Cumhuriyet'e bomba atma işini kendisine, suikast işlerini de Alparslan Arslan'a, Atabeyler'e verdiği itirafında bulundu. Danıştay saldırısı hakkındaki dava Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmüş ve saldırının Ergenekon ile bağlantısı olmadığına karar vermişti. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Aralık 2008'de Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını bozarak davanın Ergenekon davası ile birleştirilmesi gerektiğine karar verdi. Yargıtay kararında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne açılan Ergenekon davası ile bu dava arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğunun iddia edilmiş olması karşısında öncelikle davaların birleştirilmesinde zorunluluk bulunduğunu ifade etti. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 8 Mayıs 2009 tarihinde Danıştay davası ile bu davanın birleştirilmesine karar verdi. TÜBİTAK RAPORU Ergenekon davasının 21 Nisan 2010 tarihli 144. duruşmasında, mahkemenin TÜBİTAK'tan istediği, “03 Mayıs 2006 ile 17 Mayıs 2006 tarihleri arasında Danıştay binasının güvenliği ile ilgili kameraların arıza nedenlerinin, hangi tarihlerde OYAK savunma ve güvenlik şirketine bildirildiğinin ayrıca bu tarihler dışında kameraların arıza yapıp yapmadığına” ilişkin talebine gelen cevap okundu. 17 Mayıs 2006 tarihide Danıştay II dairesine Alparslan Arslan tarafından yapılan saldırı sırasında kamera sisteminin arılazı olup olmadığına ilişkin bu raporda, 'kamera kayıtlarının yapıldığı sabit disklerde arıza olmadığı, kayıtlardaki akşam saatlerini içeren görüntülerin bir kısmının sonradan ismi değiştirilerel silindiği ifade edilmiştir. Saldırıdan iki gün sonra dönemin başbakan yardımcısı Abdullah Gül, Alparslan Aslan'ı yönlendiren çetenin elebaşısının 12 Eylül öncesi yüzbaşı iken ordudan atılan ve ekip içinde 'Albay Muzaffer' diye tanınan Muzaffer Tekin olduğunu açıkladı ve Tekin'in, olay öncesinde Arslan ile sık sık telefonla görüşmesi yaptığını belirtti. İkamet ettiği apartmanın yöneticisi ve komşularının, 'milli duyguları sağlam, ama dini bütün değildir' diye nitelendirdikleri Muzaffer Tekin, saldırının gerçekleştiği gün saat 12:00 sıralarında eşi Müge'yle birlikte binadan çıkmış ve kendisinden bir daha haber alınamamıştır. Muzaffer Tekin Danıştay saldırısından üç gün sonra bıçakla intihara teşebbüs etmiş şekilde yakalandı. Tekin, yaralı halde götürüldüğü Acıbadem Hastanesi'nde polis tarafından gözaltına alındı. Tekin'in Danıştay saldırısının hemen ardından teknik takibe alındığı ve evini terkettikten sonra emekli albay Mehmet Zekeriya Öztürk'e telefon ederek 'Birkaç gün ortadan kaybolmam lazım bana yardımcı ol' dediği öğrenildi. Bazı gazeteler 24 Mayıs 2006 tarihinde Muzaffer Tekin tutuklu olduğu sırada emekli yüzbaşının içinde olduğu ilişkiler ağının polise göre, 'Ergenekon' yapılanmasında yer alan kişileri işaret ettiğini duyurdu. Ancak; Arslan ve Tekin'in Veli Küçük, Sedat Peker, Kemal Karinçsiz, Sevgi Erenerol gibi kişilere uzanan önemli bir ilişki yumağının mevcut olduğu tespit eden polis ciddi bir delile ulaşamadığı için Muzaffer Tekin'i serbest bıraktı. Birinci Ergenekon Davası ile birleştirilen Danıştay saldırısı davası halen Silivri'de görülmeye devam ediyor.