14 gün sürecek Çin yolculuğumuzun ilk durağı, başkent Pekin... Sıkı bir "İpek Yolu-Kuşak ve Yol Projesi" yolculuğu bizi bekliyor. Bu koskoca ülkede, birkaç eyalet, dört-beş şehir ve pek çok ilçeyi gezeceğiz. Program epey sıkı... Açıkçası bir dakika boşluğumuz yok... Pekin'de otele yerleşir yerleşmez, şehrin sokaklarına doğru yollanacağız. Kapı önünde, bir belediye temizlik işçisi pür dikkat, asla sağına soluna bakmadan işine konsantre olmuş şekilde yere düşen sonbahar yapraklarını süpürüyor. Resepsiyondan bir görevliye, İngilizce bilip bilmediğini soruyorum. "Az çok" diyor... Kendisinin yardımıyla temizlik görevlisiyle konuşmak niyetindeyim. "Nasılsınız?" diyorum, ismini soruyorum. İsmini söylemiyor ve yüzüme bakmaktan imtina edip, işinden gözünü ve elini bir saniye bile ayırmadan "Temizlik yapıyorum" diyor. "Peki, Çin'de hayat nasıl geçiyor sizin için?" diye soruyorum. Cevap yine aynı: "Temizlik yapıyorum." Muhabbetimiz tıkandı diye düşünüp, biraz daha zorluyorum. "Mesleğiniz sizin için ne ifade ediyor?" Cevap küçük bir farkla yine aynı: "Ben şu an temizlik yapıyorum?" Sonra yanımızdan hızla uzaklaşıp gidiyor. Otel görevlisine, "Acaba kendisi bizden çok hoşlanmadı mı?" diye soruyorum "Yok" diyor, "Yanlış anlamayın sakın. Aslında size Çin'deki yaşam felsefesini, bir Çinlinin hayata bakışını özetliyor". "Nasıl yani?" diye ısrar ediyorum... "Çin'de herkes o ana odaklanır. Ne yapıyorlarsa odur o anda... İşe odaklanmak, vakti doğru kullanmak bu memleketin şiarıdır..."