Beşiktaş derbisini kaybetmek, Fenerbahçe açısından yıpratıcı oldu. Aslında yenilgiyi değil oyunu ve mücadeleyi görenlerin eleştirileri yüksek dozda oldu. Erol Bulut da hem takımı hazırlaması, hem de yaptığı değişikliklere rağmen sonuç alamaması nedeniyle hedefe kondu. Bunlar normal gelişmeler. Aksi durumda Sergen Yalçın tartışılacaktı. Burası Türkiye ve burada hep "tabela" konuşur.
Doğru nerede ? Serdar ile Caner neden ilk on birde başlamadı sorusuyla, yenilgi nedenleştiriliyor. Halbuki, böyle bir maçta büyük koz olan Cisse, Perotti, Sosa, Gökhan Gönül, Pelkas ve hatta Gustavo ortalarda yoktu. Sahada olanların varlık gösteremediği bir maç için, "oynamayanlar" üstünden "suçlama" geliştirmek manasız. Taktik değil mücadele Beşiktaş'a bu maçı kazandıran tek şey sonuna kadar "mücadele" etmesiydi.
10 kişi kaldıklarında bile bunu hissettirmediler. Takım halinde direndiler, koştular, istediler ve kazandılar. Buna taktik diyemeyiz. Bunun adı daha iyi hazırlanmaktır. Çünkü sahaya baktığımızda Fenerbahçe her alanda üstün. Daha çok şut atmış, top kapmış, pozisyon aramış, orta yapmış. Neredeyse rakibinin iki katı üstünlüğü var. Yedi şutta; beş isabet ve dört gol buldu Beşiktaş.
Buna 18'de dokuz ile karşılık verilmiş, ama olmamış. Sonuçta derbilerin ruhu vardır. Fenerbahçe de geçen iki sezonda umutsuz gittiği maçları çevirip döndü Kadıköy'e. Bu karşılaşmayı Beşiktaş takımı çok iyi yaşamış, anlamlandırmıştı. Erol Bulut ve ekibinin takım kalitesine bu inadı eklemesi gerekiyordu ama neredeyse tüm takım beklenenin çok altında kaldı.
SIKINTI YOK
Ligin bitimine 30 maç kaldı. Daha fazlasını da oynayacaklar var. Köprülerin altından çok sular akacak. Kış şartları geliyor, sakatlar – cezalılar olacak. Üç günde bir maç periyodu başlayacak. Fenerbahçe de, diğer takımlar da başka yenilgiler alacaklar.