Osman Müftüoğlu'ndan şekerin kullanımına dair öneriler... Şekerin 'tatlı bir zehir', sinsi ama ciddi bir 'sağlık sabotajcısı' olduğu kesin. Şekerin bağımlılık yaptığından hiç şüphemiz yok. Obeziteyi tetikleyip şeker hastalığı ve kanseri salgın bir sağlık sorunu haline getirdiğini ise 'sağır sultan' bile duydu. Peki, şeker pancarından ya da kamışından elde edilen şekerle mısır nişastası şurubundan elde edilen 'çakma früktoz' arasında zarar verme potansiyeli bakımından bir fark var mı? Bir başka deyişle 'kötünün iyisi' hangisi? Benim kanaatim şu: Mısır nişastasından elde edilen çakma früktoz toplum sağlığı yönünden en tehlikeli şekerdir. Bu şekerin tüketimi arttıkça obezite, tip 2 diyabet, kanser, Alzheimer ve kalp–damar hastalarının sayısı artmakta; özellikle çocuk obezitesi önlenemez boyutlara ulaşmaktadır. Sadece bu nedenle bile obezite ile mücadelede ilk adım, bu gibi çakma şekerlerin kullanımını sınırlamak olmalıdır. Dünyanın her yerinde şeker tüketimi artıyor. Durum bizde de aynı. Bizdeki rakamlar da yıllık şeker tüketiminde kişi başına 100 kiloyu zorluyor. Şeker tüketimi arttıkça da bakın bize neler oluyor: Çocuk ve yetişkin obezitesi artıyor. Tip 2 diyabet sıklığı özellikle çocuk ve gençler arasında üçe-beşe katlanıyor. Kalp-damar hastalarının sayısında ciddi bir artış yaşanıyor. Bellek bozuluyor. Beyin küçülüyor. Demans ve Alzheimer hastaları artıyor. Karaciğer yağlanması önlenemiyor. Bazı kanserler (meme, kolon, yumurtalık) sıklaşıyor. Kısırlık problemi yaygınlaşıyor. Eklem sorunları tavan yapıyor. İnme (felç) olasılığı yükseliyor. Hipertansiyon hastaları çoğalıyor. YANLIŞ GIDA HASTA EDİYOR (UNUTMAYIN) Yeni bin yılın hastalıkları eskisinden oldukça farklı. Öncelikli sağlık sorunları akut, yani aniden, birdenbire ve beklenmedik bir zamanda oluşanlar değil. Onlar yerlerini kronik hastalıklara bıraktı. Nedeni de net ve açık: Modern tıptaki gelişmeler, hijyenik şartlardaki düzelmeler, eğitim düzeyinin artması, refahın yaygınlaşması gibi faktörler birçok akut-acil hastalığı yok etti. Ayrıca yetersiz beslenmeye bağlı hastalıklarla istisnalar dışında pek karşılaşmıyoruz. Tıp fakültelerinde hocalar öğrencilerine gösterecek skorbüt hastası (C vitamini noksanlığından oluşuyor), raşitik çocuk veya osteomalazik yetişkin (D vitamini eksikliğinde gelişiyor) bulmakta zorlanıyor. Kısacası yeni sağlık sorunlarının çoğu ne ateşli mikrobik hastalıklar ne de yetersiz beslenmeden kaynaklanıyor. Tam tersine çoğunun arkasında yanlış beslenme, yüksek kalorili gıda tüketimi, fazla şeker-tuz kazanımı veya besinlerle kazanılan kanserojen maddeler var. Yani, yeni tehdit KRONİK HASTALIKLAR'dır. Beslenme yanlışları da birinci faktör olarak ön plandadır. KURUYEMİŞ Mİ, MEYVE Mİ? (ARAŞTIRMA) Bence yemeğin hemen ardından ikisini de yemeyin. Midenize en az iki saatlik bir mola verin. Sonrasında da çok acıktıysanız, canınız ille de bir şeyler atıştırmak istiyorsa önceliği BADEM'e verin. Badem daha geçenlerde KORE merkezli ciddi bir gıda değerlendirmesinde dünyanın en değerli besini seçildi. Badem protein zengini, tam bir posa deposu ve dışı resveratrolle, içi vitamin ve minerallerle dolu. Özellikle kemik erimesi tehdidi olan 40 yaş üstü kadınların ilk tercihi kalsiyum deposu badem olmalı. Peki, hangi meyve? Bence öncelik elmanın... Özellikle kadınsanız kesinlikle ELMA. Neden mi? Elmada meme kanseri hücrelerini bloke eden çok özel bir enzim olan MASPİN'i aktive eden mühim bir özellik var da ondan. Atalar günde bir elma giren eve doktor girmez diye boşuna dememişler. Afiyet olsun.