İdil DEMİREL 10 parmağında 10 yetenek olan kadınlardan Yasemin Özilhan. Onu yıllar önce başarılı bir oyuncu olarak tanıdık. Ardından üniversitede halkla ilişkiler eğitimi aldıktan sonra Carter's markasının iletişim departmanında yönetici olarak çalıştı. Tüm bu süreçte yalın ve maskülen dokunuşları olan stili ile dikkat çekti. Ve Özilhan uzun zamandır kendisinden beklenen projeyi gerçekleştirip tasarımcı koltuğuna oturdu. Ipekyol markası için bir kapsül koleksiyon hazırlayan Özilhan ile bu hafta koleksiyonun satışa çıkmasından hemen önce W Istanbul'da bir araya geldik. Sohbetimizin ana konusu modaydı. Bunun yanında tabii ki İzzet Özilhan ile evliliğinden kızları Emine ve Ela'ya kadar pek çok konuda konuştuk. - Sürekli kulvar değiştiriyor gibisiniz. Farklı alanlar, farklı kimlikler... İçinizde bu kadar farklı kadının var olduğunu hep hissediyor muydunuz? - Aslında bu sadece benim için geçerli değil. Her kadının içinde farklı kadınlar olduğuna inanıyorum. İnsan merak ettiği sürece her şeyi öğreniyor ve tecrübe kazanıyor. Bunun için öncelikle çok istemek ve sonra harekete geçmek gerekiyor. - Nasıl bir hayatınız var? Ajandalarla mı yaşarsınız? Mesela bir gününüzü nasıl organize edersiniz? - Asla ajandam olmadı. Ama çok dakiğimdir, asla kimseyi bekletmem. Çok disiplinliyim. Sanırım bu yönüm oyunculuk dönemimden kaldı. 15 yaşında başladım oyunculuğa ve o set saatlerine uymak zorundaydık. - Nasıl geçiyor bir gününüz? - Şu an bu proje nedeniyle ayrı bir yoğunluk var. Ama normal günlerimde sabahları Emine ile kahvaltı yaptıktan sonra onu servise bindiriyorum. Ardından Ela'yı okula götürüyorum. O okuldan gelene kadar işlerim varsa onları hallediyorum. Sonra Emine geliyor. İzzet işten dönüyor. Beraber spor yapıyoruz. Ardından tüm aile sofraya oturup yemek yiyoruz. - Sizden bahsedildiğinde hep 'Çok güzel' deniliyor. Nedir güzelliğinizin sırrı? - Neden acaba? Kiminin fiziği güzel, kiminin yüzü güzel, kiminin saçı güzel. Herkesin ayrı bir güzelliği var. Belki sıcakkanlı olduğumu hissetikleri için kimilerine güzel geliyor olabilirim. Güzel olayım, öyle algılanayım diye özellikle yaptığım bir şey yok aslında. - Düzenli olarak spor yapıyorsunuz sanırım? - Evet eşimle beraber özel bir antrenör eşliğinde çalışıyoruz. Beraber spor yapmak bence çok daha keyifli. Tek başınayken insan sıkılıyor. Birbirimizi sinirlendirmeyi severiz spor yaparken. - Söz eşinizden açılmışken, sadece siz değil eşiniz de stiliyle çok beğeniliyor... Yönlendirir misiniz eşinizi? - Dışarıdan bakıldığında İzzet'i benim yönlendirdiğim düşünülse de aslında durum tam tersi. Özellikle şapka ve gözlük gibi aksesuvarları kullanmamın en büyük sebebi İzzet. Onun yönlendirmesiyle aksesuvar kullanımım değişti. Tarzını çok beğeniyorum. Biz tanıştığımızda ben 21-22 yaşındaydım. Sürekli setteydim. Sadece tayt, tişört ve spor ayakkabı giyiyordum. İzzet ise iki ablayla büyümüş. Ablalar hep özenli ve bakımlı. Bana sürekli 'Artık topuklu ayakkabı mı giysen, blazer ceketler mi kullansan' diyordu. Çok etkisi olmuştur benim giyim tarzımın oluşmasında. - Alışveriş nereden yapıyorsunuz? - Uzun zamandır internet üzerinden yapıyorum. Çok nadir bir mağazanın önünden geçerken bir şeyler beğeniyorum ve satın alıyorum. - Marka bağımlılığınız var mıdır? - Kesinlikle yok. Ayakkabı ve çanta alışverişimi iyi modaevlerinden yapmayı seviyorum. Ancak tekstil ürünleri için o tarz bir bağımlılığım yok. Çok üst segment kıyafetleri satın almıyorum. Gucci kazağım, Prada elbisem yoktur benim. Tibi, Isabel Marant gibi markaları daha çok seviyorum. Onları günlük hayata uyarlamak daha kolay. OTORİTER BİR ANNE DEĞİLİM - Kızlarınıza ne tür değerleri veriyorsunuz yetiştirirken? - Otoriter bir anne değilim. Henüz çok küçük ve öğrenme çağındalar. Onlara çevrelerine saygılı olmaları konusunda doğruları öğretmeye çalışıyoruz. Şımarık olmamaları için çok özen gösteriyoruz. - Alışveriş konusunda nedir durum? - Her çocuk gibi onlar da oyuncak istiyorlar. Babaanne ve anneanne alıyor tabii ki. Ancak biz olabildiğince almamaya özen gösteriyoruz. - Babalarıyla iletişimleri nasıl? - İzzet, Emine'yi Voltran izlemeye alıştırdı. Beraber Voltran izliyorlar. Bir gün veli toplantısında arkadaşlarının babaları 'Bizim kızlar Emine'den duymuş Voltran izliyorlar' diyor. En baştaki Karaaslan var, o Emine'nin en sevdiği karakter. İzzet onları hayata karşı hazırlamaya çalışıyor. Bu nedenle güçlü karakterleri öğretiyor. - Ailece hafta sonları neler yapıyorsunuz? - Emine'yi jimnastiğe götürüyoruz. Go-cart'a gittik mesela. Seviyor kızlar da. Beraber yemek yiyoruz, oyun alanlarına gidiyoruz. Daha hiç yurt dışına çıkarmadık kızları. Çünkü gittiklerinde bir şeyleri anlayabilsinler ve hatıra kalabilsin isterim. STİLİM KOLEKSİYONA YANSIDI - Ipekyol'la yolunuzun kesişme hikayesi ile koleksiyonunuzu nasıl hazırladığınızı anlatır mısınız? - Koleksiyon ile ilgili çalışmalara Ipekyol Kreatif Direktörü Hilal Tunç ve ekibi ile uzun zaman önce başladık. Tasarımları hazırlarken benim stilimden ve gardrobumdan esinlendik. Klasik ama farklı bir dokunuşu, hareketi bulunan parçalar yaratmaya özen gösterdik. İkon tasarımlar ağırlıkta. 90'lı yıllardan ilham alan, lüks kumaşların modern silüetler ile birleştiği, maskülen ve feminen detayların birlikte kullandığı bir koleksiyon oldu. Oversize kazak, uzun kaban, yüksek bel pantolon, saçaklı uzun hırka ve siyah mini elbise çok giyerim. Bu parçaları koleksiyona dahil ettik. Koleksiyon toplam 35 parçadan oluşuyor ve şu an satışta. Koleksiyondaki tüm parçaları çok beğeniyorum ama favorilerim smokin ceket ve ekoseli takım.