BANA BİR YAPIŞTIRDI, YUVARLANARAK SEYİRCİLERİN ARASINA DÜŞTÜM!
-Tiyatroyla, "Kör Dövüşü" oyunuyla oyunculuğa başlıyorsunuz… Nasıl bir deneyimdi?
En unutulmaz anılardan o, ilk oyunum benim. Amatör insanlarla çalışıyorduk, ben de zaten amatördüm. Halk Eğitim Merkezi'ne gidiyorduk ama dünya tatlısı, tiyatro aşığı bir hocamız vardı. İşten çıkıp geliyordu insanlar o zamanlar, çalışanlar falan vardı. Bankada çalışıyor mesela saat 19'dan sonra geliyor. Hatta dekoru herkes evinden bir şey getirdi öyle oluşturduk. Ben orada evin gelinini oynamıştım. Hiç unutmuyorum, kocamı oynayan Tahir rolündeki arkadaşım bana bir sahnede tokat atıyor. Ben de o kadar heyecanlıyım ki, hani gerçekçi olsun seyirci inansın diye "Sen bana gerçekten vur, yalandan olmasın" dedim. Çünkü gerçekten ağır bir dram var orada, yalancıktan bir tokat ile geçiştirelim istemedim. O da "Tamam" dedi. Bana yaradana sığınıp bir yapıştırdı, ben yuvarlanarak seyircilerin arasında düştüm. Ama seyirci de o kadar büyük katarsis yaşıyor ki… Seyirci beni kaldırdı sahneye, adamı benim kocamı dövmeye gidiyorlar yani öyle söyleyeyim. "Gencecik kız bu hiç mi utanmıyorsun? Onun haberi mi vardı annesi yapmış da bilmem ne de" hani rolün şeyini savunuyorlar anlatabiliyor muyum? Baya böyle tartışma oldu yani. Seyirci de onu ciddiye alıp damadı azarlıyorlar "Nasıl vuruyorsun sen karına?" falan diye yani. Onu hiç unutmam. Evet, 5 parmağın izi kalmıştı ama o iz bakın bu günlere kadar gelmiş yani. Çok güzel bir anıydı benim için.
O 1,5 YIL BÜNYESEL TRAVMA YARATTI
-Sonrasında kapı kapıyı mı açtı?
Sonra işte sınavları araştırdım ben. Eskişehir'deki sınavların olduğunu duydum. Sonra işte bir arkadaşımla beraber gittik ve oranın sınavlarına girdim ve ilk girdiğim yer orasıydı zaten, orayı da kazandım. Yani oradan oraya bir geçiş yapmış oldum. Tabii Antalya'nın sıcağından Eskişehir'in soğuğuna geçmek yaklaşık 1-1,5 senelik bir bünyesel travma yarattı bende. Yani İzmirliyim, Antalya'da okumuşum orada bir sene, sonra oradan o ılıman iklimden birden bire kara kışa geliyorsunuz… O ilk sene gerçekten çok zor geçmişti.
-Hastalık senesi…
Evet. Bir de tabii öğrenci evi o zaman. Evler doğru düzgün ısınmıyor. Sözüm ona kaloriferli ev ama doğru düzgün ısınmıyor, Eskişehir de nasıl soğuk. Baya evin içinde kalorifere yaslanıp, montumu giyip, kafama da şapkayı takıp böyle oturuyordum. Eldiven de ellerimde. Kitap okumam gerekiyor tabii; eldivenimi çıkarıyorum, sayfayı çeviriyorum, tekrar takıyorum. Öyle okuduk yani. Zor ama tatlı günlerdi hepsi güzel anılar oldu yani.