'Adını Feriha Koydum' dizisiyle adını geniş kitlelere duyuran ünlü oyuncu Sedef Şahin, Sabah'ın YouTube kanalında Yasemin Döngel'in konuğu oldu. Çarpıcı itiraflarda bulunan Şahin, yıldızının parladığı Adını Feriha Koydum projesi için, "Feriha'yı baştan istememiştim" dedi. Sık sık estetik haberleriyle gündeme gelen oyuncu, "Yoruldum artık bunu anlatmaktan. Sanki eski yüzümü çöpe atmışım gibi davrandılar" diyerek sitemini de dile getirdi. İşte Sedef Şahin röportajının tüm detayları…
-Nasıl gidiyor hayat, neler yapıyorsun?
Yoğun, koşturmaca. Turneden geldim biliyorsun. Sinema filmim girdi vizyona. Onun galasını yaptık döndük. Yeni iş koşturmacaları derken öyle hayat geçiyor.
-Tiyatrodan, sinemadan ve dizilerden konuşacağız ama öncelikle seni biraz tanımak adına sormak isterim; nasıl bir çocukluk geçirdin, hafızanda canlanan anılar keyifli mi, yoksa hüzünlü mü?
Çok çok keyifli. Mesleği seçme sebebim zaten çocukluğumdaki keyif bence. En mutlu olduğum, en sevdiğim, koşa koşa gittiğim yer setti benim. 9 yaşında başladığım için… İtalyan bir yönetmenle bir reklam filmi çektik 1,5 dakika. O zaman 1,5 dakika reklamlar filan yok. Ve reklam benim üstümde dönüyor, 5 tane şehir gezmişim, yanımda şemsiye taşıyan insan var yani. Böyle prenses gibi hissediyordum kendimi ve inanılmaz keyifliydi. Sonra 12 yaşında "Belalı Baldız" oldu. Çok güzel ustalarla çalıştım orada.
İKİNCİ TEKRARIM, TEKLEDİĞİM REPLİĞİM YOKTUR!
-YouTube'da Kenan Işık ile bir sahnenize denk geldim o dizideki, o kadar tatlı bir sahneydi ki…
Evet. Oyunculuğu öğrendikten sonra ezber yapmamaya başlıyorsun. Aslında ezber dediğin şey ezber değil. 12 yaşındayken ben takılmamak için, ikinci tekrarım da yoktur, Japonca konuştuğum bölüm de dahil. Hiç ikinci tekrarım, teklediğim repliğim yoktur. Hepsini sular seller gibi ezberliyordum. Öyle bir ezberlemişim ki, hayatımda öyle ezberlediğim başka bir şey yok. Belalı Baldız'da şu anda caps olarak karşınıza çıkan bütün o videoların diyalogları hala kafamda. İnanılmaz bir şey yani.
-O zaman güçlü bir hafızan var…
Yok aslında. Bak değiştiremediğim şeyi ezberleyemem. Aslında olayları iyi kanıksıyorum. Hatırlama diyelim ona, bire bir ezberde çok iyi değilimdir. Arkadaşımın anlattığı anıyı bile unuturum. Ama "Belalı Baldız" dizisine özel bir şey var. Çünkü ilk dizim, aşırı profesyonel olmaya çalışıyorum. Öyle oyuncularla oynadığın zaman oturup seni beklememeliler diye düşünüyorum çocuk aklımla. O nedenle inanılmaz bir ezber yapmışım.
-Şaşırdılar mı bitirdiğinde "sen bunu tek seferde nasıl söyledin?" diye?
Seni senden iyi tanıyorlar öyle insanlar. Ufak ufak ben de başladım, insanın gözüne baktığın zaman bu çocuk yapar ya da yapamaz diyorsun. "Bak bununla işimiz var" diyorsun. Japonca konuşacağım akşam var hiç unutmuyorum. Fatih ağabey maça gidecek, benim sahnem kalmış sadece, gerginliğe bak. Ve Japonca konuşacağım yani. Fatih ağabey gazı verdi, "sen yaparsın, ilk seferde bitiriyoruz" dedi. Tek seferde söyledim gerçekten. Ve öyle bir ezberlemişim ki hala kafamda.
-Sana çocukluğunu sordum, set anılarını anlatmaya başladın. Çocukluğun baya setlerde geçti o zaman…
E tabii çoğunlukla. Bir de mahalle aralarında futbol oynayarak. Ağabeyim sağ olsun. Benden 5 yaş büyük bir ağabeyim var. Onunla beraber ben mahallenin aranan fasulye futbolcusuydum. Mahalle maçlarında baya kafa göz parçalayarak filan büyüdüm.
-Hiç Barbie bebeklerle oynayan bir kız değildim diyorsun…
Yok. Hiç Barbie bebeğim de oldu mu hatırlamıyorum bile Yasemin. Ağabeyimle sokakta olmayı seviyordum. O yüzden futbol daha eğlenceli daha sosyal geliyordu herhalde.
-Sonra da setleri sevdin…
Evet. İkisi birbirini tamamlaya tamamlaya 18'e kadar öyle gittim. 18'de değişti biraz hayatım benim. Hatta 20'de.
AŞIK OLUNCA KADINLIĞIMI HİSSETMEYE BAŞLADIM
-Nasıl değişti?
Aşık oldum (gülüyor). Aşık olunca başka bir şeye geçtim. Bu sefer kadınlığımı hissetmeye başladım diyebilirim. O zamana kadar benim hiç erkek arkadaşım falan da olmadı.
YAŞADIĞIM HİÇBİR ŞEYDEN PİŞMAN OLMAM
-Orada acılı bir hikayemi var, bana mı öyle geldi?
Yo çok güzeldi. Yaşadığım hiçbir şeyden pişman olmuyorum. Pişman olmayacak kadar, karar verene kadar düşünüyorum çünkü. O anlamda çok zor bir insanım. Dışarıda gidip kahve içecek bile olsam çok düşünüyorum. Pişman olmayayım çok değerli çünkü benim vaktim. Birine bir saat harcayacaksam boş geçmemeli, pişman olmamalıyım. Bana bir şey katmalı filan. Bu da herhalde çocukluktan çalışarak büyümenin getirdiği bir şey. Her insanda olduğu kadar hüzün vardır ama pişman mısın diye soruyorsan, hayır.
-Hepsi bana bir tecrübe diyorsun…
E tabii öyle büyüyorsun çünkü. Bazen gerçekten onu bile özlüyorum. Aşık olup acı çekmek istiyorum diyorum ya ben. Kalbin çalıştığını ancak öyle bir heyecandan, duygudan bilirsin. O zaman insan yalnızlığını anlıyor. Ve bunu yaşamadan ölenler var bence. Bizim buna çok ihtiyacımız var. Ben arıyorum yani hala.
İNSAN SEVMEDEN NASIL YAŞAYABİLİR?
-Yok mu uzun zamandır seni heyecanlandıran biri?
Var. Yani şöyle, artık gerçekten sevmeyi seviyorum ben. Her şey aşktan. Bazı insanlara diyorum, "nasıl sevmeden yaşayabiliyorsun ya?" İnsan sevmeden nasıl yaşayabilir? Ben anlamıyorum. Bu hayatımda sürekli bir sevgilim olacak anlamına gelmiyor yanlış anlaşılmasın. O anlamda da çok kısır bir geçmişim vardır. Beni bilen bilir.
Ben kelimelerin ruhu olduğuna inanan bir kızım. Böyle yetiştim, böyle gördüm. O yüzden herkese canım demem, herkese canım diyeni de uyarmak isterim. İçinde can var, anı var, canım var, her şey var. Ne zaman canın oldu? Özellikle herkese 'canım' diyen arkadaşlarımın bana canım dememesini rica ederim mesela. Onun için özel olduğumu hissetmek için. O yüzden aşk da mesela benim için çok temiz bir şey. Biz tutkuyla aşkı karıştırıyoruz. Bu meslek dediğin gibi aşkla yapılabilecek bir şey. Bana sor en üzüldüğün, en yıprandığın an diye. Ben sana burada bir adamdan bahsetmem, mesleki anılarımdan bahsederim. Orada daha çok üzüldüm, daha çok yara aldım, daha çok düştüm kalktım filan. Ama sevmeye devam ediyorum. İşte o zaman bana daha aşk gibi geliyor. Karşılıksız sevmek, bu kolay bir şey değil.
GÜZEL ADAM, GÜZEL KADIN İZLEMEKTEN KEYİF ALIYORUM
-Sektördeki zorluklardan bahsettin az önce, yeri gelmişken sorayım; sektörde kadın oyuncu olmanın zorluklarını yaşadın mı?
Erkekler için de zorluklar var. Bizim sektör gittikçe daha da zorlaşan, cinsiyetten de çıkan bir şey oldu artık. Yani erkekler de çok yakışıklı olmak zorunda, bakımlı olmak zorunda. Kadınlar da öyle. Bana sorarsan bir vatandaş olarak, bir sosyal platformu açtığımda yabancı bir şey izlemek istediğimde güzel kadın arıyorum yani. Beni de motive etsin filan diye. Güzel adam, güzel kadın izlemekten ben de keyif alıyorum. Ama içi dolu olanlardan. Duygusu yerinde olup güzel kadın izlemek dünyanın en güzel zevki bence. Sadece dışa yatırım yaptığın zaman da olmuyor işte. O zaman bir şeyler eksik kalabiliyor.
-Son dönemde de oyuncuların da takipçi sayısına göre seçildiği söyleniyor. Bu konuda ne düşünüyorsun?
Popülarite dediğin şey herkesin elde edebileceği, şans eseri olabilecek bir şey. Ben onun sürdürülebilirliğiyle karar veriyorum gerçekten olup olmadığına. Hiç de takılmıyorum, ilgilenmiyorum da. Çoğunu da tanımıyorum maalesef ama ben böyle birkaç iş yapıp kendini gösteren insanları arayıp bulmakla meşgulüm. Onlar çok değerli çünkü. Tamam, ünlü oldu aferin, belki bizim ünlü olamadığımız kadar ünlü oldu. Bravo bir başarı ama iki üç sene hala bir şey yapabiliyorsa döner bakarım ne yapmış diye. Ama bir anda sabun köpüğü gibi bir ünlü olup, o yüzden olamayanlar da üzülmesin bence. Asıl meselenin bu olmadığını düşünüyorum.
BUNU ANLATMAKTAN YORULDUM BEN ARTIK!
-Seni birçok işte gördük ama parladığın proje "Adını Feriha Koydum" oldu. Şöyle geriye dönüp bir baktığında neler hissediyorsun, "iyi ki rol almışım" diyor musun?
Tabii ki diyorum. Diyorum ya ben pişman olmamakla yükümlü olarak yaşıyorum. O çok yoran bir şey. Feriha'yı da ben baştan istememiştim öyle bir durum olmuştu. Çünkü ben çok yoğundum. Bir taraftan tiyatro yapıyorum, bir taraftan konservatuvara yeni başlamışım. Konservatuvarda okurken dizide oynamak yasak filan beni çok zorlayacak bir şeydi. Açıkçası baştan beni bu kadar tutabileceğini de itiraf etmek gerekirse düşünmüyorduk. Ama muhteşem bir kitlesi oldu ve iyi ki gerçekten ısrar etmişler ve beni istemişler projede diyorum bugün baktığımda. Her ne kadar görüntülerimi herkes kadar ben de çok sevmesem de… Ben hiç güzelliğimi rolün önüne geçecek kadar düşünmüyorum mesleğimi yaparken. Burada da insanlar biraz handikaba uğruyor işte. Şu anda da arkadaş ışığı tersten verse beni bambaşka görürsünüz. Bunu anlatmaktan yoruldum ben artık. Orada da öyle olmam gerekiyordu. Hani hastalıklı, kendine bakmayan, ergenlik geçiren bir kızı oynuyordum. Öyle olmam gerekiyordu. Ben orada "A saçımın şurası kabarmış bir dakika" filan desem, belki de bu kadar Cansu'yu seven bir kitle ile karşılaşmayacaktım. Ben onun mesleki hayatımda öne geçmesini istemiyorum. Diyorum ya sadece dışa yatırım yapmak… Belki o zaman bugün ben tiyatroda oynayamıyor olurdum. Belki evet daha ünlü olurdum, bilemiyorum. Ama ben kendi mutluluğumun peşindeyim. Hiç de pişman değilim, iyi ki de olmuş.
-Üstünden yıllar geçti ama hala o diziyle anılıyorsun. İnternette Adını Feriha Koydum'un Cansu'su yazıyor her haberinin başında… Bu seni rahatsız ediyor mu?
Yani rahatsız etmiyor. Çünkü bu mesleği yapıyorsan bunu kabul etmen lazım. Bizim bir sürü adımız var. Öyle çok da karşılaşmıyorum artık.
SANKİ ESKİ YÜZÜMÜ ÇÖPE ATMIŞIM GİBİ DAVRANDILAR!
-Haberlerde bir de en sık yazılan 'estetik harikası' olduğun. Bunun hakkında ne düşünüyorsun?
Ben orada birazcık üsluba takılıyorum Yasemin açıkçası. Yoruldum artık bunu anlatmaktan ama herkes yaptırıyor. Herkes yaptırdığı için de bu magazin dünyası için büyük bir malzeme oluyor. Ya insanlar nasıl mutluysa öyle yaşasın. Ben de yaptırdıysam yaptırmışımdır. Baştan "haksızlık bu" diyordum. Yaptırmadığım halde yaptırmışım gibi. Öyle bir davrandılar ki bana sanki eski yüzümü çöpe attım ben, öyle bir dünya yok arkadaşlar. O zaman üzülüyordum. Sanki dünya çirkiniydim de ben bir anda afet-i devran olmuşum. O üsluba biraz takılıyorum. Tabii ki kendime çok bakıyorum. Çünkü artık dünya böyle bir yere evriliyor. Aynada ben kendime baktığım zaman da mutlu olmak istiyorum. Kendim için de bakıyorum aslında kendime. Göz kapağımı da aldırdım bunu da açık yüreklilikle söyledim. 10-15 senede bir benim aldırmam gerekiyor zaten. Şimdi buradan niye vuruyorsunuz ki beni? O yüzden baştan üzülüyordum. Artık açıklamıyorum.
HAYATIM BİR İNAT HİKAYESİ
-Şimdilerde de tiyatro ve sinema ile görüyoruz seni. Oyunlar, filmler nasıl gidiyor?
"Dönme Dolap" çok güzel gidiyor. O zaten benim 15 yıl beklediğim bir oyundu, bunu her yerde söylüyorum. Çocukken izledim, "büyünce yapacağım" dedim. Hayatım bir inat hikayesi gerçekten. Ve yaptım, birçok insana da izlettim. Çok güzel geri dönüşler alıyoruz.
KISA SORULAR
AŞKI HAYATIMDAN ÇIKARTIRSAK FİŞİMİ DE ÇEKEBİLİRSİN
-Hayatınızdan neyi çıkarırsak geriye hiçbir şeyin kalmayacağını düşünürsünüz?
Aşk. Aşkı çıkartırsak fişimi de çekebilirsin gerçekten.
-Çevrenizden kendiniz hakkında en sık duyduğunuz şikâyet nedir?
"Çok yoğunsun", "neden görüşemiyoruz", "beni arayacaktın" gibi sevmediğim cümleler (gülüyor).
-Takıntı derecesinde bir huyunuz, bir özelliğiniz var mı?
Spor benim için bir takıntı. Özel hayatta da cevap alamadığım insana yazmamayı takıntı haline getirdim. Artık mavi tiki kapalı olan insanlara mesafeli davranmaya da karar verdim. Geç cevap almak, ya da cevapsız kalmak kırmızı çizgim.
-Ağzına asla sürmediğiniz, "kokusuna bile tahammül edemem" dediğiniz bir yiyecek var mı?
Kabakla çok aram yoktur. Turp hele hiç.
-Kıskanç biri misiniz?
Kişisine göre değişir. Yakın arkadaşlarımı daha çok kıskanırım. İlişki açısından kıskanmıyorum, soğuyorum.
-Bize programın adına yakışır bir itirafta bulunur musun?
Sırsız hayat olmaz. İtiraf etmeye hazır olmadığım itiraflarım var diyebilirim. Yakında belki patlatırım bilmiyorum. Söz sende patlatacağım.