Bu hafta ünlü doktor Halit Yerebakan ve eşi Esra Yerebakan'ın misafiri olduk. İki çocuğu ile bizi ağırlayan Yerebakan çifti, gülen yüzleri ve hayata pozitif bakışları ile örnek bir aile. Türkiye'nin en genç kalp cerrahisi doçenti olan Halit Yerebakan geçtiğimiz hafta Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi'nin de başhekimi oldu. Böyle başarılı bir kariyere sahip olmasını şüphesiz çalışkanlığına ve akademik tarafının yanı sıra sosyal yönünün de kuvvetli olmasına bağlı. Ancak o bu yoğunluğunu bahane ederek ailesinden uzak bir hayat yaşamıyor. Tam tersi ailesiyle daha fazla vakit geçirebilmek için planlı yaşıyor. Çocuğunun tırnaklarını da kesiyor, banyo da yaptırıyor. Eşine de vakit ayırıyor ve mutlu bir ailenin temelinde sağlıklı iletişimin rol aldığını söylüyor. Bilimsel araştırmaların da mutlu ve çocuklu bir ailenin insan ömrünü uzattığını ispatladığını belirtiyor. Yerebakan yarın Sabah Gazetesi'nde 2020'nin sağlık trendlerini anlatacağı bir yazı dizisine başlayacak. Tıp dünyasındaki son bilgilerin yer alacağı yazı dizisinde sağlıklı bir ömür sürmenin püf noktalarından yeni diyet programlarına, değişen egzersiz anlayışından sağlıklı yemek listelerine kadar pek çok şeyden bahsedecek. Yerebakan ailesi ilk kez kapılarını SABAH Pazar'a açtı. Ailece verdikleri bu ilk röportajda; hayata, çocuklu bir aile olmaya ve çocuktan sonra değişen ilişkilere kadar pek çok konuyu konuştuk.
- Şu an dört kişilik güzel bir ailesiniz. Çocuktan sonra hayat değişiyor değil mi?
- Halit Yerebakan: Çalışmalarım, yurt dışı görevlerim derken çocuk sahibi olmamız evliliğimizin 10. yılında oldu. Kariyerimin en rahatladığı dönemin başlangıcıydı. Konsantrasyonumuz çocuklarımıza doğru kaydı. Doktor olarak çocuk sahibi olmak biraz daha stresli. Çünkü mikroptan, vücuduna gelebilecek herhangi bir travmadan çok korktuğum için bende ekstra koruma etkisi oldu.
- Doktor bir baba nelerden sakınıyor çocuğunu?
- H.Y: Ellerini sık sık yıkatıyorum. Çocukların hastalanmalarının temelinde genelde enfeksiyon yatar çünkü. Restoranlarda gelen mama sandalyelerinin temizliğinden tatilde aman havuza girmesin, herkesin denize girdiği yerde yüzmesin, bu şezlongda yarım saate kadar biri oturuyor muydu? gibi olmadık şeyleri hesap ediyorum. Otel kalabalıksa fazla kalmayalım, ne kadar kalabalık o kadar hastalık diye düşünüyorum. Bir de insanın başına ne gelirse ani ve fevri hareketlerden geldiğini biliyorum.
- Çocukla ilgilenmekten çiftler bazen kendi ilişkilerine vakit ayıramıyor. Sizin ilişkiniz de değişti mi?
- Esra Yerebakan: Çocuk insan hayatını kökten değiştiren bir şey. Anne babanızla, kardeşinizle olan ilişkilerinizi bile değiştiriyor. Tabii ki karı-koca ilişkiniz de değişiyor ama nereden baktığınız önemli bu duruma. Eğer pozitif bir yapıya sahipseniz bu evliliği güçlendiren bir şey. Uykusuzluk anneyi çok yıpratan bir şey. Babanın buna destek olması çok önemli. Allah razı olsun Halit bana çok yardımcı oluyor.
- H.Y: Hem güzel hem zor. Anneler kendi hayatlarını bir kenara bırakıyor. İş bir mazeret olmaktan çıkabilmeli. Babalar ne kadar meşgul olurlarsa olsunlar evde bir işin ucundan tutabilmeliler. Eve gelmeme ihtimaliniz varsa bile işlerinizi sıkıştırıp o eve dönmelisiniz. Hayat algımız da değişti. Ne yapıyorsak çocuklarımız için yapıyormuşuz gibi oluyor artık.
- Hayatın anlamı mı değişiyor?
- E.Y: Aslında hayat anlamlanıyor. Çocuklardan sonra yaşamım daha da kıymetli hale geldi. Eskiden sadece kendimize yatırım yaparken artık ailemize yapıyoruz. Eşimle atacağımız her adımda, "Çocuklara faydası nedir?" diye düşünüyoruz. Bu da değer katıyor hayata.
- Peki, çocuklu hayat insan sağlığını etkiliyor mu?
- H.Y: Bu yıl "Gerçek yaşınız ne?" diye soracağım herkese. Çünkü insanların takvim yaşı ile biyolojik yaşları farklı aslında. Burada mutlu evlilik, çocuk sahibi olmak ve çocuk sahibi olduktan sonra hayatı doğru idame ettiriyor olmak insanın biyolojik yapısı etkiliyor. Bir insanın sağlığını bile evliliği etkiliyor. Bir kişi evde mutsuzsa, düzenli bir ilişkisi yoksa bu kişi diğer bireylere göre daha erken ölebiliyor. Evdeki hayatı da en stabil şekilde koruyor olabilmek lazım. Ama çocuk olması hayatta belli bir pencerenin kapanması manasına gelmiyor. Eşler çocuk yapma fabrikası değil. Aralarında iletişimi, gençlik yıllarında yaşadıkları hayatı da modifiye ederek yaşamak zorundalar.
- Yani, eşlerin birbirine ayırdıkları vakit de sağlıklarını etkiliyor mu?
- H.Y: Çocuklar uyduktan sonra eşinizle geçirdiğiniz iki saat, muhabbetiniz, günü değerlendiriyor olmanız önemli. İyi evlilik ve çocuk ömrü uzatır. Bizim Esra'yla çocukların dışında da bir hayatımız var. Bu yüzden ben yaşımı göstermediğimi düşünüyorum.
- E.Y: Halit'in geldiği saat bazen belli olmuyor. Ama çocuklarıyla en az iki saat geçirir mutlaka, geç bile gelse. Biz de ilişkimizi buna göre ayarlarız.
BALAYINDAN SONRA 19 GECE NÖBET
Doktorluk gecesi gündüzü olmayan bir meslek. Bu durum sizi evlenirken düşündürdü mü hiç Esra Hanım?
- E.Y: Evlenince tahminimden de yoğun bir meslek olduğunu anladım. Mesela biz evlendiğimiz de Halit asistanlığının başındaydı. Aralık ayında evlendik, ocakta 19 gece nöbet tuttu.
- H.Y: Biz evlenirken bölüm başkanım "Oğlum evlilik kutsal bir müessesedir. Sen deli gibi çalışıyorsun. Bu müesseseyi doğru kurman için sana izin veriyorum. Gidiyorsun ve 10 gün seni bu hastanede görmek istemiyorum" dedi. Düğünümüz perşembe günü olmuştu. Bir sonraki pazartesiye kadar izinliydim ve hiç alışık değildim. Balayından döndük ve ben hemen ameliyata girdim. Hatta evden çantayla çıkmıştım. Dönüşüm bir sonraki hafta çarşamba günü oldu. Tır şoförü gibi yani. Öyle bir hayat yaşadım ki yoğun bakımdaki hastam servise çıkmadan hastaneyi bırakmazdım.
- Siz ne yaptınız o ara Esra Hanım?
- E.Y: Benim de çalıştığım bir dönemdi. Evlendikten sonra ikinci üniversitemi okudum. Bilgisayar programcılığı ve işletme alanında eğitim aldım.
- H.Y: Çok iyi yazardır.
- E.Y: Çok iyi olduğumu iddia edemem ama tecrübelerim oldu. Benim isteğim hep yazmaktı ama hayat bana farklı diplomalar aldırdı. Çeviriler de yaptım. Şimdi ise çocuklarımla ilgileniyorum. Ama ben kendimi yazarak anlıyorum.
