Kate Winslet, ünlü olmanın "korkunç" olduğunu ve kariyerinin başlangıcında hayatının "oldukça zor" bir hal aldığını anlattı.
48 yaşındaki oyuncu, 1997'de vizyona giren Titanik sayesinde herkesin tanıdığı bir isim haline geldikten sonra "birilerinin kurallarına göre yaşaması gerektiğini" hissetti.
Kate, James Cameron'un romantik-trajedisi olan Titanic'teki sosyetik Rose DeWitt Bukater rolünü oynadığında henüz 21 yaşındaydı.
Kate, filmdeki partneri Leonardo DiCaprio'yla birlikte gösterdiği performans sayesinde Oscar adaylığı kazandı ve dünyanın en büyük yıldızlarından biri haline geldi.
Ancak Kate için Titanik'in başarısı sadece güllük gülistanlık değildi; üç çocuk annesi olan Kate'in bu kadar genç yaşta ilgi odağı haline gelmesinin pek de kolay olmadığı öğrenildi.
Kate bu süreci; "Belirli bir şekilde görünmem veya belirli bir şey olmam gerektiğini hissettim ve o zamanlar medyanın müdahalesi çok önemli olduğundan hayatım oldukça tatsızdı" diyerek açıkladı.
PORTER dergisine konuşan İngiliz yıldız; "Gazeteciler her zaman 'Titanik'ten sonra her şeyi yapabilirdin ama yine de bu küçük şeyleri yapmayı seçtin' dediler... Çünkü ünlü olmak korkunçtu'."
Ancak 2009 yılında The Reader'daki performansıyla En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını kazanan Kate, kariyer gidişatından hiç pişmanlık duymuyor.
Verdiği röportajda, "Artık bunları hiçbiri bir yük değil" diye devam ediyor.
Yönetmen James Cameron, Kate Winslet'in başlangıçta rol almak konusunda isteksiz olması sebebiyle Rose'u Claire Danes ve Gwyneth Paltrow gibi isimleri tercih etmeyi düşünmüştü.
Ancak Kate, Yönetmen Cameron'a yalvardı ve ""Ben Rose'um! Neden başkasıyla görüştüğünü bile bilmiyorum!" sözlerinden sonra rolü almıştı.
Titanic'in başarısı Kate'i rahatlatmıştı ancak kariyerinin devamında gişe rekorları kıran filmlerde yer alma tekliflerini daha küçük, bağımsız yapımlar çekmeyi tercih ederek geri çevirdi.
Independent gazetesinin 2009'da söylediğine göre Kate "Bakın, ben gişe rekorları kıran bir yıldız değilim" açıklaması yapmıştı.
Kate bu tercihini şu sözlerle açıkladı: "Bunun olabileceğini biliyordum ama bunun beni mahvedeceğini de biliyordum. Her zaman işimi sevdiğimi ve bundan asla sıkılmak istemediğimi söyleyebilmek istedim"
