Müzik aleminde bazı özel isimler vardır ki, öğrendikleri tekniği, bilgiyi sırtlarında bir yük, hatta bir gösteriş malzemesi olarak taşımazlar... Bilakis bilgiyle hemhal olurlar. Müzik bilgisi onlarda sırlanır. Eğitimi, tekniği, bilgiyi öğrenip sonra öyle güzel unuturlar ki, artık müzisyen değil müziğin kendisi olmuşlardır...
DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKU
Opera sanatçısı Burcu Soysev'i dinlediğimizde ve tanıdığımızda bunlar düştü aklımıza. Öyle bir sanat düşünün ki, insan sesinin ve müzikal imkanların sınırlarını zorlasın. Mikrofon bile kullanmadan, yüzlerce kişilik salonları çıplak insan sesiyle inletsin... Ama bu müziği yıllardır en görkemli sahnelerde, salonlarda icra eden biri çıksın ve günümüzün sosyal medya imkanıyla, yine kendi bilgisi ve tekniğini kullanıp bu coğrafyaya ait türküler, şarkılar söyleyip ruha dokunsun... Ve milyonlara ulaşsın. İstanbul Devlet Operası sopranolarından Soysev son dönemlerde sosyal medyada paylaştığı mütevazı videolarda söylediği şarkılarla milyonu aşkın dinleyiciye ulaştı. Dinleyiciyi kâh 'dönülmez akşamın ufkuna' götürdü büyüleyici sesiyle, kâh Neşet Ertaş'ın yürek dağlayan bozlaklarında İç Anadolu hissiyatını keşfe çıkardı. Üstelik evinde, bilgisayarının başında, basit bir karaoke programının üstüne söyleyerek şarkılarını...
ÖNCE KLASİK TÜRK MÜZİĞİ
Operaya mesafeli duran pek çok dinleyiciye bile bu sanatın imkanlarıyla buralı bir hissiyatın nasıl dikiş izi göstermeden bir araya gelebileceğini gösterdi. Soysev, Opera'daki görevinin dışında konuk eğitmen olarak Haliç Üniversitesi'nde sahne sanatları doçenti unvanıyla şan eğitmenliği yapıyor.
Soysev müzisyen bir ailede, Türk Müziği'nin içine doğuyor. Babaanne merhum Nezahat Soysev TRT Ankara Radyosu'nda Klasik Türk Musikisi keman sanatçısı. Baba ise TRT repertuvarında pek çok eseri bulunan, vaktiyle TRT'de Program Daire Başkan Yardımcılığı yapmış, bestekar ve udi İlgün Soysev.
Hâl böyle olunca daha küçük yaşlarda makamlar, Klasik Türk Müziği'nin derin kodları işliyor kulağına ve ruhuna Soysev'in. Babaannesiyle neredeyse okumayı söktüğü dönemlerde nota çalışıyor. Hatta keman öğreniyor kendisinden. Bu arada hikayemiz Ankara'da geçiyor, onu belirtelim. Son altı yıldır İstanbul'da yaşıyor Soysev.
İlkokul sıralarında annesinin teşvikiyle yarı zamanlı olarak konservatuvara başlıyor. Bir yandan okula devam ediyor. Hafta sonları, şan, solfej ve koro eğitimi alıyor. Çok sesli müzikle tanışıyor bu dönem. Ayrıca sadece müziğe odaklanmış, müzik okuyan ve geleceğini bu yönde kurgulayan insanlarla tanışması da aklının bir yerinde kalıyor. Kolejden mezun olduktan sonra, ailesi her ne kadar müzikten gelseler de, Soysev'in profesyonel olarak müzikle uğraşmasını istemiyor.
Durum böyle olunca Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne giriyor. Ama aynı yılın eylülünde ailesinden habersiz Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Şan Ana Sanat Bölümü sınavına da girip kazanıyor. Fakat kayıt yaptırmıyor ve hukuk bölümünü bitirmek zorunda kalıyor.
Okul bittikten sonra 11 yıl sonra, 28 yaşında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Ana Sanat Dalı sınavlarına girip, birincilikle kazanıyor. Aynı üniversitede yüksek lisansını ve doktorasını tamamlıyor. Soysev ayrıca Fazıl Say'ın soprano, ney, kudüm ve piyano için dörtlüsü için yazdığı Patara eserini yurt içi ve yurt dışında 12 konserde seslendiren isim. Say soprano bölümlerini Soysev'in sesini düşünerek yazmış.
ÖNEMLİ OLAN PAYLAŞMAK
Soysev sosyal medyada şarkı paylaşmaya ise Facebook'ta sadece arkadaşlarına jest olarak başlamış. Öyle müzisyen kaprisi olmayanlardan kendisi. Söylemem, sesim kısık, gitarım yanımda değil numaraları yok yani... Her yer sahne onun için. Maksat paylaşmak...
Zaten Facebook artık pek çok kişiye göre bir 'yayılma' aracı değil. Ama ilginçtir Soysev'in paylaşımları bu mecra üzerinden yayıldıkça yayılmış... Milyonun üzerinde paylaşılmış. Bir şan doçentinin, Türkiye'nin ve dünyanın en önemli sahnelerinde müthiş opera eserlerini seslendiren bir ses ustasının bu paylaşımları kendi çevresi tarafından bazılarınca tabii ki 'amatörce' bulunmuş. "Ne gerek vardı şimdi bunlara" diyenler de olmuş. Ama zaten Soysev'in tam derdi de bu. Onda pek çok profesyonel, usta müzisyende bulunmayan bir özellik var. Müziğin ruhuna inanması. "Müzik ille de janjanlı mekanlarda yapılır diye bir kaide yok" diyor ve ekliyor: "Her yer sahnedir müzisyen için. Sokaktan da bir sürü iyi müzisyen çıkar. Şarkı her yerde söylenir. Mühim olan insanların ruhuna dokunmak, paylaşmak."
BİR ŞARKIDA KAYBOLMAK
Hiçbir müzik türünün diğerinden üstün olmadığını düşünüyor Soysev: "Bana göre iyi müzik ve kötü müzik vardır. Bunları tür olarak ayırmıyorum. Samimiyetle yapılan müzik kendini her zaman belli eder ve bu dinleyene geçer. Yeteneğin de kimde olduğunu bilemeyiz. Eğitim elbette yeteneği parlatmak için önemlidir. Müzik konusunda kafam ve ruhun her zaman açık oldu. Aileden gelen meyille Klasik Türk Müziği'ne yatkınlığım var, rock'a da, caza da... Söylerken hissetmek, sözü ve müziğin içinde kaybolmak ve şarkının içinde, şarkıyla birlikte yeniden var olmak güzel."