Sen Anlat Karadeniz’in yıldızı Duygu Üstünbaş meğer gerçek hayatta da… Duyanlar çok şaşırıyor!

Seyircisiyle buluştuğu dönem büyük bir ilgi ile izlenen Sen Anlat Karadeniz dizisi hem hikayesi hem dizi sektörüne kazandırdığı genç yetenekler ile tüm dikkatleri üzerine çekmişti. Onlardan biri de dizide Avukat Esma'ya hayat veren Duygu Üstünbaş olmuştu. Duru güzelliğiyle ve oyunculuk başarısıyla izleyenleri kendine hayran bıraktıran genç oyuncunun gerçek hayatta da Avukat olduğunu biliyor muydunuz? Duygu Üstünbaş'la avukatlıktan, oyunculuk serüvenine, giderek artan erkek şiddetinden, dizi sektörüne dair her şeyi konuştuk. İşte sempatik oyuncu Duygu Üstünbaş, hayatına dair merak edilenleri Günaydın'a anlattı. Nasılsınız, hayat nasıl gidiyor? Zamanınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu karantina günlerinin başında epey karamsardım. Hem salgın nedeniyle kaybettiğimiz insanlar hem de eskisi kadar özgür olamamak benim psikolojimi epey zorladı. İnsan mecbur kaldığında başka çözümler üretmeye başlıyor, ben de buna olumlu bir yön vermeye ve bu zamanı daha kaliteli geçirmeye çalışıyorum. İngilizcemi geliştiriyorum, daha fazla spor yapıyor, okumaya ve izlemeye daha çok zaman ayırıyorum. Duygu Üstünbaş'ı Sen Anlat Karadeniz'in Avukat Esma Hopalı'sı olarak tanıdık. Önce sizi biraz yakından tanıyalım… Hikayeniz nerede başlıyor? Nasıl bir aileniz vardı? Avukat bir babanın, mühendis bir annenin kızıyım. Bir de mühendis kız kardeşim var. Buna hep şükrederim ki birbirine saygılı ve sevgi dolu, çağdaş bir ailede büyüdüm. Biraz korumacıydı ailem hele ki babaannemin onayı olmadan hareket edemezdim ama zamanla anladık birbirimizi ve orta yolu bulduk. Şimdi en büyük destekçim ailem. Oyunculuk merakı nasıl başladı? Sonrasında istediğimi yapmakta özgürdüm. O zaman onlara kızsam da şimdi ne yapmaya çalıştıklarını daha iyi anlıyorum. Avukatlık stajımı bitirmemle beraber Ankara Üniversitesi Tiyatro bölümünü kazandım ve büyük bir zevkle okudum. Sen Anlat Karadeniz'de, hikayenin sizi en heyecanlandıran 'İşte bu' dedirten yanı neydi? Dünya üzerindeki kültür çeşitliliği hele ki ülkemizin her yöresinin o farklı doğası, insanı, yemek kültürü, şivesi… Bunlar beni o kadar heyecanlandırıyor ki gittiğim her yerde oraya ayak uydurmaya çalışmaktan çok keyif alıyorum. Bu hikayenin Karadeniz'de geçmesi oranın insanını anlatması beni çok etkiledi en başta. Sonra öyle bir konuya dokunuyordu ki hepimizin yarası, şiddet ve bununla mücadele etmeye çalışan bir avukat. Senaryoyu okur okumaz kalbimi orada bıraktım. Çok istemişim ki olur mu olmaz mı derken kendimi sette buldum. Gündemle ilgileniyor musunuz? Şiddet haberlerini okuduğunuzda, izlediğinizde ne hissediyorsunuz? İlgileniyorum tabii… Bütün günüm alt üst oluyor ama okumayayım demiyorum. Olan bitene yüzümü çeviremem çünkü bu şiddetin normalleşmesi anlamına gelir. Bu konuya hep iki taraflı bakmışımdır. Söz konusu olan 'şiddet sorunu'. Kadının da erkeğin de hayvanın da bitkinin de maruz kaldığı; fiziksel, ekonomik veya statü bakımından gücü elinde bulunduranın uyguladığı bedensel veya ruhsal açıdan rahatsız edici her türden davranış. Biz bunları öncelikle küçük yaşta aile ve okul eğitimi ile aşabiliriz ve zamanın toplumuna uygun hazırlanmış, yeterli caydırıcılığı olan kurallar, kanunlar koyarak. Giderek artan erkek şiddeti hakkında ne söylersiniz? Bu tabiri kullandığınız için teşekkür ederim. Sıkça kullanılan kadına şiddet tabirinin aksine bu bir erkek şiddeti. Erkeğin sebep olduğu şiddet. Yıllardır avukatlık yapan babamdan duyduğum, kendimce çıkarımlar yaptığım o kadar çok şey var ki. Anladım ki hepimiz sorumluyuz bundan. Vaka hakime, savcının önüne gitmeden evvel olayın intikal ettiği emniyet görevlisinden tutun mahallenin muhtarına, yaşadığımız muhitteki esnafa, komşumuza kadar... Peki biz neden sorumluyuz? Biz o 'hastalıklı kişileri' aramıza almaya, çalıştırmaya devam ediyor, 'aile içinde ne yaparsa yapar beni ilgilendirmez' diyoruz. Duymak, görmek istemiyoruz. Şiddet uygulayanın ceza almayacağını, alırsa da yeterince caydırıcı olmayacağına inanıyoruz. Kadını ve aileyi koruyan kanunumuz var ancak caydırıcılığı yeterli değil. Kadınlar şiddet konusunda ne kadar bilinçli? O aşamaya gelmemek için de toplumun değişmesi gerekiyor. En başta evlat yetiştirirken kız ile erkek çocuk arasında ayrım yapmadan eşit haklarda olduklarını öğretmek zorundayız, mecburuz değiştirmeye çünkü bu sadece kadının mağduriyeti sorunu değil erkeğin de itibarını kaybetme sorunu. Siz hiç şiddete uğradınız mı? Hayır, uğramadım. İnsanların evinden biri gibisiniz. Herkes size sempati duyuyor. Bunun sırrı ne? Böyle düşünenlere teşekkür ederim. Sen Anlat Karadeniz dizisinde oynarken beni gerçekten orada avukatlık yapan Karadenizli bir kadın olarak görüyorlardı. Dizideki karakterimle de ilgili olabilir veya rolüm dışında yaptıklarım ve onlarla olan iletişimim samimi gelmiş olabilir. Oyuncu ulaşılamaz olmamalı biz zaten kendi ifade biçimimizle insanı anlatmaya çalışıyoruz. Kendi insanımızdan da kopamayız. Oynamayı hayal ettiğiniz bir rol var mı? Naif ve çekingen yapıda bir insanım. Okulda hocalarım benim sahnede de böyle olduğumu düşünmesinler diye kendime zıt karakterleri oynardım hep. Biraz daha sert, güçlü karakterleri oynamayı seviyorum. Hele ki hangi dönem olursa olsun tarihi projelere biraz zaafım var diyebilirim. Sanırım farklı bir boyuta geçiyormuş hissini seviyorum. Ama hikayeye karakterine bağlı tabii. Oyuncunun içinde bir kıpırtı koparabiliyorsa o karakter bambaşka bir şeye dönüşüyor. Oyuncu olmak için illa çok güzel olmak mı lazım? Asıl kıstas size göre ne? Oyuncu olmak için sadece yetenek lazım. Zamanla bu ekrana yakışma algısının kırılacağına inanıyorum. İyi bir oyuncu bir karaktere öyle bir hayat verir ki siz onun ekrana yakışıp yakışmadığını düşünmezsiniz bile. Estetiğe bakışınız nedir? Beni değiştirmeyecek uygulamalara karşı değilim ama bu da bir risk güvenilir kişilere danışmak gerekiyor. Oyuncu olduğum için en ufak bir mimiğimi bile kaybetmek istemem. Genel olarak bakışım da şu şekilde; Herkesin kendi seçimi. Nasıl mutlu oluyorsak öyle yaşayalım hadsizce karışmayalım artık birbirimize. Uzun zamandır neden ekranlarda yoksunuz? Popüler oyuncular, dizilerden bölüm başına dudak uçuklatan ücretler alıyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu seçim yönetmen ve yapımcıların elinde aslında. Bir diziyi izlenir kılan çok çok ünlü biri ile çalışmak mı yoksa hikaye mi ya da oyuncuların tanınmamış olsa da çok yetenekli olması mı? Bu algının değişmeye başladığını görebiliyoruz çoğu zaman ve bu değişim oldukça bu uçurumun kapanacağını düşünüyorum. Sesiniz de çok güzel, bizi müzikle ilgili sürprizler bekliyor mu? Teşekkür ederim. Müzik biraz arka planda kaldı benim için aslında tiyatro bölümüne girdiğim sene Bilkent Üniversitesi Opera-şan bölümünü kazanmıştım ama tiyatro daha ağır bastı. İleride ne olur bilmiyorum ama yapmak istediğim bir proje var, zamanını bekliyorum. Bundan başka bir karakterin şarkı söylemesi beni daha çok etkiliyor. Tiyatro oyunlarımda hep bir şarkı söylemişimdir umarım bir televizyon projesinde de öyle bir rol denk gelir. Sporla aranız nasıl? Biniciliğe ilginiz nasıl başladı? Kendimize iyi bakmak durumundayız. En başta kendim için yapıyorum ama televizyonda veya bir tiyatro oyununda da kendimi iyi hissettiğim şekilde görünebilmek veya rolün gerektirdiği kondisyona sahip olabilmek için. Bu aralar sık sık pilates yapıyorum ve ata biniyorum. Binicilik hayatımın sporu diyebilirim. Bir oyuncu olarak biraz olsun öğrenmeliyim diye başladım ve bir tutkuya dönüştü, lisans aldım daha da geliştirip belki ileride engel atlama müsabakalarına bile hazırlanmayı düşünüyorum. Hayranlarınızdan hakkınızda duyduğunuz en şaşırtıcı ve en hoşunuza giden sözler neler? Dizi bitti ama onların ilgisi tükenmedi. Böyle bir sevgi ve ilgiyle karşılanmak büyük bir şans bizler için. Hala mesajlar gönderiyorlar. En çok hoşuma giden ise 'Duygu abla ben de senin gibi avukat olmak istiyorum, benim idolümsün' sözleri. Birilerinin hayatına olumlu bir yön verebilirsem ne mutlu bana. Sosyal medya ile nasıl bir ilişkiniz var? Sosyal medyada bir oto sansürünüz oluyor mu? Hiç yorumlara bakmıyor musunuz? Sosyal medyayı çok sık kullanmıyorum. Yaşadığım her anı paylaşamıyorum ben o 'an'ı yaşamayı seviyorum aklıma telefonumu alıp bunu paylaşmak gelmiyor. İçimden geliyorsa paylaşım yapıyorum ara sıra. Olumlu ya da olumsuz her eleştireye açığım. Yeter ki saygısızca yapılmasın. Ben zaten yapıcı olanları dikkate alır gerisine bakıp geçerim. Bir fotoğrafımın altına aileme yönelik kötü bir söz yazıldı, sebepsiz ve ben o gün kapattım yorumları. Bu tür şeylere tahammülüm yok. İnatçı mısınız? Hangi konularda sonuna kadar inat edersiniz? Ne istediğimden eminsem ve yapabileceğime inanmışsam ona ulaşmak için sonuna kadar mücadele ederim evet inatçıyım. Geleceğe dair nasıl hayallerin var? Pek hayalperestimdir ben ve onları kurmasaydım şu an istediğim işi yapamıyor olabilirdim. Hayallerimde uçtuğum da olur ama her zaman yere basmaya çalışırım. Ben ağır ağır da ilerlesem, sağlam, akılda kalıcı ve sadece yaptığım işle değil karakterimle de örnek olabileceğim saygın bir sanatçı olmak istiyorum, umarım gerçekleşir.