YAMAN O KADAR KUSURSUZ DEĞİL
-O tutkulu aşık rolünü gerçekten çok güzel yansıtıyorsunuz. Bir de 'Yaman' ismi karaktere çok iyi oturmamış mı sizce de?
Çok. Çünkü güçlü bir isim. Zaten güçlü, mücadele eden gibi bir anlamı var. O yüzden de tam oturuyor. Karşısına da o kadar zorluklar çıkıyor ki; koşullar, içinde bulunduğu durumlar ve bununla mücadele etme biçimi de çok hoşuma gidiyor benim. Tam olarak beyaz atlı prens gibi bir aşık da değil Yaman. O kadar kusursuz değil. Ama kendi sevgi yöntemi çok hoşuma gidiyor benim. Karşısındaki kişiye bunu hissettirmesi, ne uğruna mücadele ettiğini görmemiz… Ne kadar ona kızsak da haklı olduğu bir tarafı hissetmemiz ve benim de bunu hissedip oynayabilmem benim de hoşuma gidiyor. Çünkü haksız bir yerden yapmıyor bunları. Gerçekten o çok güçlü tutkusuna sahip çıkıyor. Ve Feraye'ye (gülüyor).
İMKANSIZ AŞKI YARATAN İNSANLAR DEĞİL, KOŞULLARDIR
-Aşkın önünde hiçbir engel duramaz diye düşünürüz ama yaşadıkları onu imkansıza sürüklüyor… Peki, sizce var mıdır imkansız aşk?
İmkansız aşkı yaratanın koşullar olduğunu ben Yaman'ı oynarken anladım. İki insan o imkansız aşkı yaratmıyor. Hayatın içindeki bütün çevresel faktörler o kadar devreye giriyor ki, onlarla mücadele ederken iki insanın birbirini sevmesi durumu imkansız aşkı yaratıyor. İlişkilerde de vardır ya; biri kendini daha geri çeker sevse de 'hayır duralım, durmayalım' işte orada 'sevgiyi gayret devam ettirir' dedikleri nokta bu oluyor. Orada da imkansız aşkın ne kadar imkansız olduğunu görüyoruz.