Sonat Bahar / SABAH Fotoğraflar: Yağmur Dinç Aile İşi isimli dizide Müjde karakterini canlandıran Pelin Akil yıllardır ekranda gözümüzün önünde. 'Star' dediklerimizden değil ama onlardan daha kalıcı. Sektörün gaddar olduğunu söyleyen Akil; 'Star olmak da çok güzel ama geçici. Daha çok çalışıp, hakkını vermek zaman istiyor' diyor Gülünce gözlerinin içi gülen insanlar vardır ya, Pelin Akil onlardan... Hepimizin aşina olduğu bir yüz. Yıllardır iyi dizilerde, iyi rollerde karşımıza çıkıyor. Kalıcı olma yolunda adımlarını emin ve sakince atıyor. Belki de bu yüzden birçoklarının işsiz gezdiği dizi sektöründe hep bir rolü var. Son olarak Aile İşi isimli dizide Müjde karakteri olarak karşımıza çıktı. Komedi oynama hevesini de gidermiş oldu. Pelin Akil'le Balmumcu'da Polat Renaissance Otel'de buluştuk. Enerjisi tüm lobiyi sardı, keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. İşte Akil'in anlattıkları... - Sektördesiniz ama öyle çok da gözümüzün önünde değilsiniz. Tercihiniz mi bu yöndeydi? - Tercih ve çalıştığım insanların yönlendirmesiyle ilgili sanırım. Bana hep 'Hakkını verdin oynadığın karakterlerin' diyorlar. Bu hoşuma gidiyor. Bir dizide MİT ajanını oynuyordum, Suskunlar'da zengin ve ortalığı karıştıran bir kadındım, Seksenler'de solcu bir kızı oynadım. Aynı tip karakterleri oynamak oyuncunun şansızlığıdır. Bu benim başıma gelmedi hep farklı insanları oynadım. Yapabileceğimi düşündü sanırım beni seçen insanlar. Ama Aile İşi'ndeki rolle kendimi buldum. Çünkü hep komedi yapmak istiyordum. Karakterimi çok seviyorum, sorumluluk sahibi bir abla. Bu rol çok içime siniyor. - Dizi sektörü yorucu. Star olan birçok isim tek dizide bitiyor... Sizin gibi isimler arka plandan yavaş yavaş yürüyor... Siz ne düşünüyorsunuz? - Sektör çok gaddar. Star olmak da çok güzel ama geçici. Daha çok çalışıp, hakkını vermek zaman istiyor. Aman yanlış anlaşılmasın. O arkadaşlar için 'Hakkını vermiyor, çalışmıyorlar' demiyorum. Ama hem yetenek, hem eğitim bir arada olmalı ve süreklilik esas olan. Çok görüyoruz bazı isimleri, sonra hiçbir yerde olmuyorlar. Ne kadar üzücü. Yeni dönemde oyunculuğa daha fazla değer verilmeye başlandı ama eskiden güzel ve zayıf kızın, yakışıklı adamın şansı vardı. Artık bu değişti. Oyunculuk seyircinin dikkatini çekmeye başladı. - Ne zaman oyuncu olacağım dediniz? - Hiç oyuncu olma isteği yoktu bende. Küçük yaştan beri çalışıyorum. Sürekli çalıştım... Annem ve babam boşandıktan sonra anneannem ve anneme yük olmamak adına çalıştım. Hep bir sorumluluk hissi vardı bende. Konservatuvarı ilk sene kazanamadım. Mesela o yıl Türk Hava Yolları'nda hosteslik yaptım. Güzel bir meslekti ama oraya ait hissetmiyordum. Konservatuvarda müzikal bölümüne girmekti hayalim, şarkı söylemeyi çok seviyorum çünkü. İstanbul Üniversitesi Müzikal Bölümü'ne girdim sonunda. Şebnem Sönmez hocamdı ve oyunculuğu denememi söyledi. Yeditepe Üniversitesi Oyunculuk Bölümü'nü yüzde 100 burslu kazandım. Burslu olmasa gidemezdim zaten. O arada reklam filmleri çektim. Arka Sıradakiler dizisiyle bir başladı, sonra durmaksızın işler geldi. - Çok pozitif birisiniz. Bunun etkisi olmuş mudur acaba? - Bence olmuştur. Her şey enerjiyle ilgili. Açık olursan istediğin şeyler gelir diye düşünüyorum, kadere de inanırım. Çok negatif olursan ve kapatırsan kendini, hiçbir şey gelmez. BİRBİRİMİZİ SEVİYORUZ SAKLANMAMIZ GEREKMİYOR - Erkek arkadaşınızla ilişkinizi saklamıyorsunuz. Bu konudaki sorulara da yanıt veriyorsunuz, bu pek rastlanır bir durum değil benim açımdan... Sosyal medyaya sürekli videolarınızı yüklüyorsunuz... - İlişkimize güveniyoruz ve birbirimizi seviyoruz. İnsan olarak birbirimizi seviyoruz ve saygı duyuyoruz. Zaten takipçilerimiz var onlar da bizi bir arada seviyorlar. Snapchat ve Instagram sayfalarımız var. Kendi hallerimize gülüyoruz ve o anın videosunu çekip yüklüyoruz. Başta anı olsun diye başlamıştık, birden takipçilerimiz arttı. O mecra çok keyifli ve güzel oldu. Birbirimizi seviyoruz ve bir şey saklamaya ihtiyaç duymuyoruz. - Çekiminiz olmadığında neler yapıyorsunuz? - Fotoğraf çekmeyi seviyorum, kitap okurum, tiyatroya ve sinemaya giderim. Gezmeyi çok severim. En kısa zaman diliminde bile bir fırsat çıkarsa şehir dışına gideriz erkek arkadaşımla. Şakir isimli bir kedim var. Onunla ilgileniyorum. Yemek yapmayı severim. - Erkek arkadaşınızla bir arada ekran önünde oynadınız mı? - Kendi filmlerimiz hariç oynamadık. Ama çok istiyoruz hatta Anıl'ın yazdığı senaryoları var. Bir aşk hikayesi, komedi olacak şekilde... Yazıyoruz ufak tefek şeyler. Olacak inşallah. Birlikte oynamayı biz de istiyoruz, takipçilerimiz de... You- Tube'da da bir şeyler yapmak istiyoruz. Ama amatörlükten çıkmayalım istiyoruz. Teklifler geliyor ama sıra dışı bir şey olması gerekir. TÜRKAN ŞORAY'I TAKLİT ETMEKTEN GURUR DUYARIM - Aile İşi'nde farklı bir karakteriniz var, deli dolu biri. Siz nasıl birisiniz? - Benziyorum aslında canlandırdığım karaktere. Deli dolu, maskülen biriyim. Tüm oynadığımız karakterlerde kendimizden bir şeyler oluyor. - Peki canlandırdığınız Müjde nasıl biri? - Üç kardeşi olan, Şile'de balıkçılık yapan bir kız... Kayığı yandıktan sonra zorluklarla karşılaşınca hayat onu bir şekilde İstanbul şehir merkezine getiriyor. İstanbul'da yakın arkadaşı Asiye ile kalmaya başlıyor ve kendini bir oyunun içinde buluyor. Hafızasını kaybeden küçük bir kıza bir aile oluşturmaya çalışıyorlar dizinin kahramanları. Müjde deli dolu, cabbar bir kız. Türkan Şoray'ın oynadığı Azize karakteri vardır, hep ona benzetiyorlar. Konuşma tarzımı ona benzetiyorlar. Oysa o filmi çocuk yaşta bir kere izledim. Demek ki, ben de Azize'yi oynasam böyle oynarmışım. 'Taklit ediyorsun' eleştirilerine de bu vesileyle cevap vermiş olayım. - Taklit ettiğiniz mi söyleniyor? - Evet. Bundan gurur duyarım. Demek ki iyi oynuyorum. Türkan Şoray'a benzetiliyorsam ne mutlu bana. Elinden her iş gelen, küçük yaşta anne ve babasının kaybedip kardeşlerine bakmaya çalışan bir kadın. Erkeksi bir tarafı da var. İlk bölümdeki uçan tekme epey konuşuldu. - Gerçekten uçan tekmeyi siz mi attınız? - Dublör kullanmadık. Ama bacağım o kadar kalkabilsin diye üç dört kişi beni yukarı kaldırdı. Destekle uçan tekme attık. - Balıkçılığa dair bilginiz var mıydı? - Aslında hiç tecrübem yok ama sahnelerde o tekneyi ben kullandım. Babam balıkçılık yapmayı çok severdi belki genetik bir yeteneğim var. Bir kez nasıl kullanacağımızı gösterdiler, ben de altından kalktım. Götürdüm tekneyi, döndürdüm, park ettim, kendime epey şaşırdım aslında. - Ekibiniz birbirini sevmiş duyduğuma göre... - Ekibimiz çok iyi isimlerden oluştuğu için setimiz çok eğlenceli, keyifli ve öğretici geçiyor. O kadar dolu dolu isimlerle çalışıyorum ki, koşarak gidiyorum. Kamera arkası da bir o kadar gülümseyerek geçiyor. Bizim dizinin çekimleri sırasında yaşadıklarımız sanırım seyirciye de yansıyor. Aile İşi'nde olduğum için çok mutluyum. KENDİMİ ÇOK VASIFSIZ HİSSEDİYORUM - Müzikal eğitimi aldığınıza göre sesiniz güzel... - Öyle diyorlar. Müzikalde rol almaya başladım. Türker İnanoğlu'nun yapımcılığını yaptığı İstanbulnağme müzikalinde rol alıyorum. Nükhet Duru, Caner Cindoruk, Cezmi Baskın, Melda Gür gibi isimler var. Hem şarkı söylüyorum ham kanto yapıyorum sahnede. Çok ilgi gördü. Keyifli bir oyun. Uzun zamandır hazırlanıyoruz, eğitim aldık. Zeki Müren'in bir şarkısı vardır, 'Kalplere vur bir zımba, rumbada rumba rumba' diye. Onu söylüyorum. Orkestrayla oynuyoruz, güzel bir müzikal çıktı ortaya. Hayatımda müzikal ve dizi var. Bu yoğunluk nedeniyle faranjit oldum, bir hafta yattım. Ama olsun seviniyorum. Biraz işsiz kalınca çok sıkılıyorum ve kendimi çok vasıfsız hissediyorum. İlla oyunculuk değil, üretmem lazım. Allaha şükür işsiz kaldığım da olmadı. Diziler bitip ara verince paranoyaya kapılıyorum, 'Hiç iş bulamayacağım' sanıyorum. - Bu anlamda korkutuyor mu piyasa sizi? - Tabii ki. Bir sirkülasyon var bir kere. Yeni birçok isim geliyor. Bu sektörde baki kalmak için, oyunculuğunla bir yere gelmelisin, o zaman gerisi gelir. - Anne rolü gelse üzülür müsünüz? - Asla. Hatta 22 yaşımdayken bir reklam filminde anne rolü oynadım. Rol güzelse hiç takılmam böyle şeylere.