Verdiği kilolarla dikkat çeken Atv'deki 'Kocaman Ailem' dizisinin 'Sevgi'si Özlem Türkad: Kimse bana 'kötü kadın' rolü vermedi. Benden fettan biri çıkabileceğini düşünemediler. Halbuki çıkmaz mı, mis gibi çıkar; hatta ters köşe olduğu zaman tadından da yenmez Atv'nin sevilen dizisi 'Kocaman Ailem'de ikinci Hulusizede olan 'Sevgi'; gizemli, hafif tedirgin edici ama son derece kalender bir kadındır. Bir yere heykeli dikilecek olsa 'Sevgi'nin yüreğine çimento yetmez! Böyle doğmamıştır elbette; yaşadığı olaylar, zorlu hayat koşulları ve düğün öncesi tüm eşyalarını çalıp kaçan 'Hulusi' onu bu hale getirmiştir. Polisiye olaylara karşı özel bir ilgi beslemektedir. Öyle ki herhangi bir suçu oturduğu yerden çözebilir. Tam bir Müge Anlı hayranıdır. Hayatta vazgeçemediği iki şey varsa, biri oğlu 'Selim', diğeri ise televizyonudur. 'Sevgi' karakterine hayat veren Özlem Türkad ile buluşup hem kendi yaşamını, hem de diziyi konuştuk... Sağlığınızla ilgili badireleri atlattıktan sonra hayatınızda neler değişti? Tiroitlerimle ilgili bir sıkıntım vardı. O kadar hızlı teşhis konup tedavi edildi ki; kanser olduğum için üzülmeye ya da panik yapmaya fırsatım olmadı. Ne psikolojik olarak, ne de fiziksel olarak etki bırakmadı. Çok şükür ki, neredeyse bana değmeden geçti diyebilirim. KİLO VERİNCE YAŞAM KALİTEM ARTTI Daha sonra da tüm mide ameliyatı olup 35 kilo verdiniz. O süreç nasıl geçti? Bizim ailede yüksek tansiyon, şeker ve kalp hastalığı herkeste var. Bu arada 40 yaş bir eşik ve onu geçtikten sonra bende de yavaş yavaş emareler kendini göstermeye başlamıştı. Kilodan dolayı dizimde ve belimde ciddi sıkıntılar oluyordu. Kısacası hayatımın her alanında kilo beni aşağıya çekmeye başlamıştı. Ameliyat olma sürecinden biraz korkuyordum ama bu işin güvenli bir yere gittiğini görünce ani bir kararla tüp mide ameliyatı olmaya karar verdim. Kilo verdikten sonra daha iyi anlıyorum, gerçekten yaşam kalitem arttı. Fit olmak nasıl bir duyguymuş? İnanılmaz ferah ve mutluluk verici. Harekete edebilmek çok güzel bir şeymiş... Aslında hayatım değişmedi ama tadını çıkarmamın dozu arttı. Ben yine yemek yemeyi çok seviyorum, yine gezmek keyif veriyor. Büyük konuşmak kötüdür ama bu saatten sonra eski halime dönmem. Aslında insanlar sizi tonton halinizle tanıyıp sevdi; kilolu olmanın avantajı da olmadı mı? İki reaksiyon var; biri 'Ne kadar tatlıydınız, yanaklarınız tombik tombikti, biz o halinizi çok seviyorduk' derken, diğer tarafta 'Fit olmak size çok yakıştı, ne kadar sağlıklı görünüyorsunuz, siz zaten hoş bir hanımdınız daha da hoş olmuşsunuz' deyince, ben ikinci tarafı dinlemeyi tercih ediyorum. (Gülüyor) Zayıflamam oyunculuk için daha avantajlı oldu, evin annesi olmak dışında artık daha farklı roller oynayabilirim. Kiloluyken altından kalkamayacağınıza inandığınız ya da oynamak isteyip de içinizde ukde kalan bir rol oldu mu? Benim yoktu ama 'Bu kadınlar bu rolleri oynar; bu adamlar bu rolleri oynar' diye televizyon dünyamızın kendi içinde klişeleri var. Hep tipler üzerinden kadrolar oluşturulduğu için kimse bana 'kötü kadın' rolü vermedi. 'Yumuk yumuk, çok tatlı, sevimli' dedikleri için benden fettan biri çıkabileceğini düşünemediler. Halbuki çıkmaz mı, mis gibi çıkar; hatta ters köşe olduğu zaman tadından da yenmez. Şimdi acısını çıkarma vakti. O KABADAYILARA ŞİFA DİLİYORUM Mesleğiniz oyun oynamak olunca, hayatı da oyun gibi gördüğünüz oluyor mu? Böyle bir şeyin olması profesyonel hayatta imkansızdır ama 'Sahnede iki perde trajedi oynayan oyuncu, oyunun sonunda selam verirken rolden çıkamamıştır' diye de bir klişe vardır. Buna hiç inanmam, mümkünatı yok. (Gülüyor) Böyle olanların psikolojik rahatsızlıkları olduğunu düşünürüm. Tabii kabadayıyı oynayıp sokakta kabadayı gibi yürüyenleri de gördük; onlara da şifa diliyorum. DİŞİ BİR KADIN DEĞILIM, TATLI BIR UTANGACIM Oynadığınız 'Sevgi'nin karakterinin insanlara güven problemi olduğunu biliyorum, belki de o yüzden mi dışarıya karşı duvarları var? Sevdiği adam tarafından terk edilmiş ve bu esnada da hamileymiş. Maddi olanakları olmadan, evlere temizliğe giderek çocuğunu büyütmüş. Diğer kadınlara göre kadınlığını da bırakmış ve erkek dünyasında daha güçlü durabilmek için maskülen hale gelmiş. Genç yaşta böyle ayakta durmaya çalışan benim tanıdığım insanlar da var. Tabii ki çocuğumu kaybetme korkusu yaşardım ama 'Sevgi'nin aksine babasız geçen bunca yılın sonunda, o yılların baba tarafından telafi edilmesini isterdim. Annenin kendinden bile vazgeçebiliyor olması çocuğu için fedakarlık mıdır? Tabii ki; kendi hayatından, dişiliğinden ve erkek egemen dünyada keyif alacağı şeylerden vazgeçmek çocuğu için fedakarlıktır. Hayatımızda, çevremizde böyle kadın çok var. Bana soracak olursan; oyuncu olduğum için benim bir parça her şeye açık bir tarafım var, kimi zaman çok bencil olduğumu da düşünüyorum. Kadın olarak çok dişi bir kadın değilim, hatta bir tatlı utangacım. İki kedim ve Ekim ayında üçüncü yılı dolacak olan bir evliliğim var; ev yaşamını seven bir insanım. MÜGE ANLI, ÜLKENİN NABZINI TUTUYOR Gerçek hayatta anne olmadığınız halde, bugüne kadar şimdi de olduğu gibi pek çok anne rolü üstlendiniz... Çok sağlam kadınların olduğu bir ailede büyüdüm. Dolayısıyla çok yakından gözlemlediğim ve şahit olduğum bir duygu annelik. Anne olmadan asla bilemeyiz ama biraz ailemden, bir çevremden gözlemlediklerimle bugüne kadar fena da gitmedi. Dizinizin diğer kadın oyuncuları Zuhal Yalçın ve Zeynep Gülmez de sizin gibi gerçek hayatta anne değiller. Sette sanki kader ortaklığı kurulmuş... Hepimiz duyarlı ve hayata açık kadınlarız. Herkesi kucaklamaya, sarıp sarmalamaya insan olarak hazırız. Eşdeğer olan o duygularla oluşturduğumuz malzemeden rollerimizin hakkını vererek oynamaya çalışıyoruz. Biz dizimizde, 'Aile her şeydir' mesajını vermek istiyoruz. Peki, günün birinde dizideki gibi terk edilirseniz ne yaparsınız? Ölümün dışında hayatta her şeyin çaresi var ve bunun da çaresi bulunur. Bugüne kadar terk edilmediğimiz ne malum! Başımızdan neler geçti belki, bilmiyoruz. Şaka bir yana, terkedilmedim ama Allah başka dert vermesin. Zaman onu güzel güzel iyileştiriyor zaten akılla çözülmeyecek hiçbir kalp sıkıntısı yok. 'Sevgi', 'Müge Anlı ile Tatlı Sert' programının sıkı bir takipçisiymiş. Siz de izler misiniz? Evet. Farkına vardım ki, kendisi Türkiye'nin önemli bir nabzını tutuyor. Hatta benim kuzenim Down Sendromlu ve onun hayatına dokunmuş. Kuzenimin bileğinde artık bir dövmesi var. Engelli ve Down Sendromlu çocuklar olur da kaybolurlarsa dövmeleri kimlik gibi kullanılıyor. Bu çok zekice ve nezaketli bir iş olmuş. Müge Hanım ile bir yerden de birbirimize dokunmuşuz.