"Sevmek Yüzünden" filminin başrollerinden Serhat Teoman, Sabah TV'de 'Yasemİnce İtiraflar' programında Yasemin Döngel'in konuğu oldu. Filmi kabul etme sebebini açıklayan Teoman, "Bu projeyi okuduğum zaman çok sevdim çünkü çok gerçekti. Karakterler çok gerçekti. Farklı bir filmimiz var öncelikle, dördüncü duvarı kaldırıyoruz. Seyircimize Ayça'nın ağzından anlatıyoruz filmimizi" dedi. Dünyada romantik komedinin içinin boşaltıldığını belirten oyuncu, "Romantik komedi önemli bir türdür ve umut verir. Bu noktada da bunu yapmak için gerçek karakterlere ihtiyacın vardır" ifadelerini kullandı. Ayça Ayşin Turan ile çalışmanın çok keyifli olduğunu da dile getiren Serhat Teoman, "Nefret ettiğim bir insanla aşk oynayamazsın. Ben o profesyonelliğe inanmıyorum." sözleriyle dikkatleri üzerine çekti. İşte röportajın tüm detayları…
-"Sevmek Yüzünden" filmi vizyona giriyor. Neler hissediyorsunuz?
Heyecanlıyız. Seyirciyle kavuşmayı heyecanla bekliyoruz.
-Hemen kısaca bilmeyenler için filmin konusunu sizden dinlesek…
Ayça Ayşin Turan ile oynuyoruz. Farklı bir filmimiz var öncelikle, dördüncü duvarı kaldırıyoruz. Seyircimize Ayça'nın ağzından anlatıyoruz filmimizi. İdil karakterinin aldatılmasıyla başlıyor aslında filmimiz. Aldatıldıktan sonra arkadaş gruplarından hemen küçük bir çete oluşturursun ya, bir intikam almak istersin. İşte bu intikam alma isteme noktası genelde karşılaştığımız bir şeydir ama burada bu arkadaş grubunun intikam almak değil dertleri. Başka birisi daha üzülmesin diye bir yolculuğa çıkıyorlar. İşte o yolculuk sırasında çok trajik bir olay yaşamış, hayat verdiğim Ömer karakteri ile yolları kesişiyor. O noktadan sonra da filmimizin devamını görüyoruz.
-Karakterinize ilişki konusunda bir tavsiye verecek olsaydınız, bu ne olurdu?
Ömer'e tavsiye vermeme gerek yok. Yaşanmışlığı olan insanlara istediğin kadar tavsiye ver yaşanmışlık üzerinden devam eder. Çünkü duvara tosladığı bir nokta vardır. Ömer öyle bir karakter. Onun için de çok gerçek. Onun için ilk okuduğum andan itibaren çok sevdim. İnan Ömer bize herhalde bir şeyler söyler, bizim Ömer'e söyleyecek pek bir şeyimiz yok yani.
DÜNYADA ROMANTİK KOMEDİNİN İÇİ BOŞALTILDI
-İlk teklif geldiğinde ne hissettiniz, projeyi kabul etme sebebiniz ne oldu?
İlk başta senaryo geldiği zaman türünden dolayı "A romantik komedi bir film geldi" dedim. Tabii ki geliyor okuyoruz, güzel bir dille de reddediyoruz. Çünkü romantik komedinin dünyada içi boşaltıldı. Şıp diye aşık olan, pıt diye koşturmaca enerjilerle aşkından ölmek üzere olan bir çifti baştan sona kadar izliyoruz ve bu türe de artık romantik komedi diyoruz. Şimdi bunu bir kenara atma zamanı geldi çünkü romantik komedi önemli bir türdür, güzel bir türdür ve umut verir. Bu noktada da bunu yapmak için gerçek karakterlere ihtiyacın vardır. Kusurlu, yanlış noktalara hareket edebilen, doğruları olan; hayat gibi gerçek olması gerekir. Bu projeyi okuduğum zaman çok sevdim çünkü çok gerçekti. Karakterler çok gerçekti. O ikilinin dışındaki arka dünya hep sahte kalır, onlar bir şeyin ritmini yükseltmek için uğraşırlar sadece ama bu filmde filmi izleyen birisi "İdil ya da Ömer değil, o arkadaşı için didinen kız var ya o benim" diyebilir. O gerçeklik o samimiyet, filmi film yapan noktaydı benim için okuduğum zaman. Sonrasında yönetmen Ahmet Kapucu ile konuştuk. Biz senaryoya aynı noktadan baktığımızda gördük. Daha gerçek daha samimi bir nokta istiyorduk. Ondan sonra da zaten bütün süreçler halloldu.
-Romantik komedileri artık gerçekçi yapamıyor muyuz?
Yapıyor muyuz? Romantik komediler ülkemizde ya da dünyada çok gerçekçi bir yerden mi yaklaşıyor? Güzelini yapabiliriz diye düşünüyorum.
-Hayatımızın içinde o kadar çok acı, üzüntü, dram var ki; romantik komedi bu nedenle gerçekten önemli bir tür…
Tabii ki çok önemli bir tür. Romantik komedi insana umut verir. "Güzel zaman geçti, ne geçti ben de bilmiyorum" değil, umut vermeli romantik komedi. Ben öyle bakıyorum açıkçası ve bu projede de onu yakaladığımıza inanıyorum.
-Filmin fragmanı çok eğlenceli görünüyor, eminim film de bir o kadar keyiflidir. Kamera arkalarında neler yaşandı?
"Aile gibiydik" noktasında söyleyebilecek kadar iyi bir arkadaşlık olması lazım. Bu arkadaşlık sadece kamera önünde olmuyor. Kamera arkası da seninle aynı ritimdeyse, onları da sevdiysen, onlar da seni sevdiyse, tüm çalışanlar bir arada keyifli vakit geçirdiyseniz o zaman ortaya güzel bir ürün çıkıyor. Bu projede biz bunu yakaladık. Sıkıntılar olmadı mı? Biz biraz daha ısınalım diye Antalya'ya gittik. Antalya'nın en fırtınalı en yağmurlu zamanına denk geldik. Final sahnemizi çekerken, her şey hazırken sadece yürüyecektik ama yağmur yağdı.
-En etkilendiğiniz sahne hangisi oldu?
Ben genel itibarıyla çok keyif aldım ya. Ama Ayça ile odada onun kendinden geçtiği bir sahne var, o sahne çok sevdiğim sahnelerden bir tanesi.
AYÇA İLE ÇALIŞMAK ÇOK KEYİFLİ
-Ayça Ayşin ile (Turan) partner olmak nasıldı?
Ben Ayça'yla daha önce tanışmıyordum. Bu projede tanıştık ve çalıştık. Çok keyif aldım. Bundan sonra X bir işte senaryo gelir, derler ki "Ayça ile anlaştık" benim için çok artı bir değerdir çünkü onunla çalışması gerçekten çok keyifli. Onun dışındaki arkadaşlarımız da gerçekten çok rahat çalışılan insanlardı. Hiç böyle bir sorunsal yaşamadık. Çünkü oyuncular arasında oluyor, biz de insanız. O ona ego yapıyor, o onun bir şeyini sevmiyor, sorunlar çıkıyor falan. Biz hep keyifliydik.
NEFRET ETTİĞİN BİRİYLE AŞIĞI OYNAYAMAZSIN!
-Anlaşmazlıklar ekrana yansıyor değil mi? Sette bir anlaşmazlık varsa o iş yürümüyor sanki…
"Biz anlaşamadık partnerimle ama çok profesyonelim kayıtta. Aşka inandırdık" falan buna inanmıyorum. Sen inanmışsındır ona seyirci inanmaz. Var bunu diyen arkadaşlarımız da bizden üstatlar da, onlara da saygı duymakla beraber bu da benim kendi fikrim. Doğru olduğunu söylemiyorum ama ben inanmıyorum böyle bir şeye. Nefret ettiğim bir insanla aşk oynuyorum. E? Ama "ben çok profesyonelim." Ben o profesyonelliğe inanmıyorum.
-"Sevmek Yüzünden" yaptığınız en çılgınca şey neydi?
Aklın mantığın aldığı her şey. Akıl mantık yoksa sevmek yüzünden hiçbir şey yapmam, yapılmaması da lazım.
-Siz daha mantıksal yönden yaklaşıyorsunuz yani ilişkilere?
Hayır. Öyle yaklaşmıyorum, sıkıcı mantıktan bahsetmiyorum. O bahsettikleri çılgınlık zaten mantıkla döşelidir. Şu an sokağa çıkıp yapabileceğin maksimum çılgınlıklardan bir tanesini denesene. Deneyemezsin değil mi? Ama çıkıp çılgınlık yapabilirsin. İşte o yapabildiğin çılgınlık içinde mantık barındırır. Bundan bahsediyorum.
-Ama sevgi ve aşk konuları devreye girince mantık biraz devre dışı kalmıyor mu?
Bence kalmıyor.
-İnsan aşk için sınırları ne kadar zorlayabilir?
Bence olabildiğince zorlar. Kişiye göre değişir. Öyle bir zorlamışsındır ve bir yerde durur ya, o mantığın geldiği yerdir işte. Onu demeye çalışıyorum. Senin o mesafen daha uzaktır. Ya da şu an sen böyle konuşuyorsun ben mantıklı biri gibi konuşuyorum. Belki benim çılgınlığım çok daha uçuk, bunu da bilmiyoruz.
BİR İLİŞKİDE EN ÖNEMLİSİ EMPATİDİR
-Uzun süredir devam eden de bir ilişkiniz var. Nedir sağlıklı bir uzun ilişkinin sırrı?
Beraber yol yürümekten keyif almaktır. İlişkide de, dostlukta da, arkadaşlıkta da, beraber yol yürürken keyif alabiliyorsan eğlenceli hale getirebiliyorsan ve bunun içinde birbirine olan inanç, sevgi, aşk, bağlılık, empati yeteneği en önemlisidir. Hep biz aşk falan deriz de empatiyi hiç görmeyiz ya, en önemlisi ilişkide empatidir. Dostlukta da ilişkide de. Ona ne hissettirdiğini düşünebiliyorsan kendini oraya koyabiliyorsan, filmdeki Ömer gibi konuştum (gülüyor). Yani o zaman bazı şeyler doğru oluyor ve mutlu olabiliyorsun. Ben öyle bakıyorum.
-Genelde sevgi ve saygı deriz, empati de çok önemlidir aslında…
Ya bizde kalıp cümleler var. Aşk, geçici midir? "Evet, aşk bir süre sonra sevgiye döner" denir. Aşktan ne anladığınla alakalı. Aşk şaşırmaksa, o anki adrenalinse tabii ki geçecek. Ama aşk senin için beraber mutlu olmaksa aşk geçmeyecek. Eskiler der, "Önemli olan sevgi saygı." Evet, çok doğru. Ama işte sevgi saygı ne, içinde empati var mı yok mu? Bunlar çok kavram karmaşası oluyor. Kitabi kitabi konuşmayayım şimdi. Eskilerin söylediği şeylerin çoğu daha doğru laflardır.
-Şimdilerde 40'lı yaşlarınızın başındasınız… 20'lerindeki ve 30'larındaki Serhat'ı düşündüğünüzde, nasıl bir değişim yaşadınız sizce?
Senden daha çok duvara çarpmışımdır büyük ihtimalle. Onun için nerelerde duvar var, nasıl çarparsam nasıl az zarar görürümü biraz daha idrak ediyorsun ve ona göre adımlarını biraz daha atıyorsun yani. Belki 50 yaşıma geldiğimde röportajı yaparsak o zaman bambaşka bir şey söyleyeceğim. Şu anda bu.
KISA SORULAR
-Hayatınızdan neyi çıkarırsak geriye hiçbir şeyin kalmayacağını düşünürsünüz?
Canlı sevgisi. İnsanıyla, hayvanıyla, bitkisiyle canlı sevgisini çıkarırsan şu an yaşadığım çoğu şey anlamsız, boşa düşer.
-Çevrenizden kendiniz hakkında en sık duyduğunuz şikâyet nedir?
Eskiden şey derlerdi, ikizler burcuyum ben. "Çok değişkensin" falan derlerdi ama onu da dengeledik. Şimdi ne diyorlardır acaba? Her şeyimizden yakınıyorlardır, eksiğim yok anlamında söylemiyorum da acaba hangisini söylesem bilmiyorum. Aklıma spesifik bir şey gelmiyor şu an.
-Takıntı derecesinde bir huyunuz, bir özelliğiniz var mı?
Tiyatroda oyuna çıkmadan önce ya da kayda girmeden önce yanağımın bir tarafını kaşıdıysam diğerini de kaşırım, bunu da dengeler diye düşünürüm. Hani bir denge durumum vardır, minik minik şeylerim vardır. Kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde dengelerim vardır yani.
-Günlük yaşantınızda totemleriniz var mıdır?
Vardır. Totemim de bana kalsın (gülüyor). Vardır ya, iyi hissettiren şeyler vardır yaptığım.
MASKELİ İNSAN SEVMİYORUM
-"Asla tahammül edemem" dediğiniz o şey?
Çok vardır ya. Riyakarlıklara falan, sahteliklere, olduğunun farklı noktasında konuşmalara falan. Çok işte diyorum ya. Ben maskeli insan sevmiyorum. Onunla alakalı biraz.
-Ağzınıza asla sürmediğiniz, "kokusuna bile tahammül edemem" dediğiniz bir yiyecek var mı?
Balık yumurtası. Onun dışında her şeyi yerim.
-Kıskanç biri misiniz?
E tabii canım herkes kıskanır. 10 üzerinden bana göre 8 kıskancımdır ama çok kıskanç bir adama göre de 1'imdir. Karşımdakinin hayatını alanını etkilemeyecek şekilde kıskancımdır ama bu karşındakine ızdıraba dönüşüyorsa o kötüdür, oralarda değilim yani.
-Cimri biri misiniz?
Yok, hiç değilim. Keşke olsam.
-En çok neye para harcarsınız?
Her şeye harcarım. Spesifik bir şey yok.