PAZAR SABAH - Sonat BAHAR Güç, konum, duruş... Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'ın Hızır Çakırbeyli'si... Erkekler de beğeniyor kadınlar da. Mıknatıs etkisi yaratıyor adeta, herkesi ekranın karşına kilitliyor. Karakteri canlandıran Oktay Kaynarca'nın hali ve tavrının da Çakırbeyli'den bir farkı yok. O da belli bir kitle üzerinde mıknatıs etkisi yaratıyor. 2017'nin son röportajı için buluştuğumuzda bu etkiye gözlerimle şahit oldum. Girdiği ortamda gözler gülüyor, bakışlar yumuşuyor. Aslında o da içten içe bu durumdan memnun... Sonuçta beğenilmek, sevilmek kimin hoşuna gitmez ki... Oktay Kaynarca ile yılın son röportajında, havadan sudan, aşktan kadınlardan konuşalım istedik, aklımıza geleni sorduk. O da samimiyetle yanıtladı. Bakın neler anlattı... - Biraz kadınlardan konuşalım. Bir kadının en kıymetli olduğu çağı ne zaman sizce? - Doğduğu andan itibaren (gülüyor). Bir kız bebek doğduğu zaman dünyaya şans doğmuştur. Ben dünyayı kadınların kurtaracağına inanıyorum. Bir kız çocuğu gördüğümde gözlerim dolar. Dünya, bana göre kadındır. Özellikle kız çocuklarını çok iyi sahiplenmeli ve çok iyi yetiştirmeliyiz. Çok şefkat göstermeliyiz. Erkekler daha sert, onlar bir şekilde kendi başlarının çaresine bakıyor. Bir şekilde çözümünü buluyorlar, hayatın seyri içinde bir şekilde bir yerde konuşlanıyorlar, açıklarını kapatabiliyorlar. Kadınlar öyle değil, kadınlar savunmasız. Kız çocuklarının o yolculuğunda başlarından geçenler, kendi çocukları olduğunda onları yetiştirirken kendini gösteriyor. - Bir kadını tanıdıktan sonra gizem ne zaman kadar sürer? - Kadınına bağlı. Kadın vardır, hayatınız boyunca size gizem yaşatır. Gözlerini görmekten vazgeçemezsiniz. Kadın bundan vazgeçerse, gözlerinin görülme merakı onun için ortadan kalkarsa, kimse de merak etmez. ERKEKLER AÇGÖZLÜDÜR - Kadınlar bir yerde bir hata mı yapıyor? - Galiba. Ama nerede yapıyor ben de bilmiyorum. Erkekler açgözlüdür, her şeyi isterler. Galiba onların her şeyi olmak gerekiyor. Karşısındakinin ne olduğunu iyi tespit edip, onun her şeyi olması doğrultusunda davranmak gerekir. Zaten bu olduktan sonra, evde mükemmel bir şey bekler erkeği, niye başka bir şey arasın ki? - Erkekler kadınlara göre daha mı geç olgunlaşır? - Kesinlikle. Biz zaten olgunlaşmayız ki. Ama hayatımızın sonuna kadar olgunlaşır gibi dururuz. Erkekler hep çocuktur. - Siz öyle mi hissediyorsunuz kendinizi? - Evet. Etrafıma bakıyorum, onlar da öyle. 65-70 yaşında arkadaşlarım var, hâlâ erkek çocuğu gibi hepsi. Mesela Tarık Ünlüoğlu, benimle aynı ruhta bir adam. Birlikte oturuyoruz, yiyoruz, içiyoruz, benim 25 yaşındaki deli kafam gibi bir adam. O yüzden kadınların olgunlaşmasıyla her şey olgunlaşıyor. - Güzel kadın mı, akıllı kadın mı? - Niye ikisi birden olmasın (gülüyor). Çok güzel bir kadın bir süre sonra zeka misyonunun üstünden atlayabilir güzelliğiyle. Ama bir süre. Çünkü güzellik uzun mesafe koşusu değil. Zeka uzun mesafelidir. Zeka başarıyı getirir ve başarı da çok seksi bir şeydir. - Genç kadın mı, olgun kadın mı? - (Derin bir iç çekiyor)... Zor sorular bunlar... İkisi de... Hem genç olup, hem olgun bir kadın düşünebiliyor musunuz? Ne güzel. Ama olgun olup, genç ruhu olan da çok hoş. İkisinin ortasını bulmak lazım. - Hadi o klasik soruyu da soralım: Aşkın yaşı var mı? - Yok tabii ki. Tecrübelerimle sabit. Eşimde, dostumda, tanıdıklarımda gördüğüm kadarıyla yaşı asla yok. - Aşk bam diye mi gelir, yavaş yavaş mı şekillenir? - Benim bildiğim aşk hazırlıksız yakalar. 'Ah keşke âşık olsam' dediğimiz zaman hiçbir zaman âşık olamayız. Alakasız bir zamanda, alakasız bir yerde gelir. Çünkü aşk anarşittir. herkes aşkı arıyor - Evlilik aşkı öldürür mü? - Bu tamamen kişilere bağlı. Evlendiğiniz kadınla sevgili gibi yaşıyorsanız, aşkı öldürmeyecektir. Ama evlendikten sonra, o sosyal statünün, sıkıcı köşelerinin içinde kalırsa öldürür. O zaman hakikaten sıkıcı. 'Ben evliyim artık bunları yapmam lazım. Ben evliyim toplum beni böyle yönlendiriyor' derseniz evlilik sıkıcı. Bunu eğlenceli hale getirmeye çalışırsanız, harika bir şey. - Bu yüzyılda aşk bitti deniyor. Teknoloji, hız, çeşitlilik sizce aşkı tedavülden kaldırdı mı? - Mümkün değil. Herkes aşkı arıyor. Sadece hızlı tüketilmişlik yaşıyoruz. Duygular için de bu geçerli. İsteyen, istediği her anını görebiliyor, ulaşabiliyor. Dünyanın öbür ucundaki, milyonlarca takipçisi olan bir kadına bile mesaj atabiliyorsun. Arada artık sınırlar yok. Herkes kendini özgür hissediyor. Eskiden bu işin seramonisi çok uzundu. İnsanlar birbirleriyle karşılaşmak, tanışmak için planlar yapardı. Bu da güzel bir telaştı ama her şey daha kolay oldu. Her şey kolay olunca, bir araya gelip tüketmek de kolay oluyor. Sosyal medyada tanışıp, âşık olup, uzun süre âşık yaşayan birçok insan da tanıyorum. BİR İKİ ÇOCUĞUM OLMADAN ASLA DÜNYAYI TERK ETMEM Kaç yaşında hissediyorsunuz kendinizi? - 35 civarı... Kimlik çıkarıp, 35 yazdırırsam, dünyanın her yerinde 'Ben 35 yaşımdayım' diyebilirim (gülüyor). - Çocuğunuz yok, içinizde böyle bir özlem var mı? - Çok büyük özlem. Ölüyorum çocuklara... O kadar pişmanım ki şimdiye kadar yapmadığıma... Şimdiki aklım olsa, herhalde altı çocuğum olurdu - Bu konuda çabalayın Oktay Bey... Bunu kadere bırakmayın (gülüyoruz)... - Çabalayacağım (gülüyor). Bir iki çocuğum olmadan dünyayı terk etmem. Planım o. - Kadınları anlamak zor deniyor ya... Sizin bir kadını anlamaya yaklaştığınız bir an oldu mu? - Tabii ki olmuştur. Elimizden geldiğince, tüm duvarlarımızı indirip, onların da tüm duvarlarını indirdiği anlar olmuştur. Ama kadın ve erkek yaradılışı o kadar farklı ki. Aslında başka ırklarız. Siz meselelere başka bakıyorsunuz, biz başka bakıyoruz. Ne kadar yakınlaşmak istersek isteyelim belli bir gizem kalıyor arada. Kadın ve erkek ayrımı da orada hoşlaşıyor. Her şeyin uyum içinde ve mükemmel olması da çok sıkıcı. İtişme ve çekişme olacak ki, ilişki dinamik kalsın. BU HİKAYE HER AİLEDE YAŞANMIŞTIR - 2017 yılı sizin açınızdan nasıl geçti? - Şükürler olsun, güzel ve başarılı geçti. Kırgınlıklarımız küskünlüklerimiz olmadı. Güzel bir seneydi. - Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisi başladığında yaptığımız söyleşi sırasında, diziye dair güveniniz sonsuzdu, canlandırdığınız karaktere bir özlem olduğunu dile getirdiniz. Düşündüğünüz gibi oldu, izleyici bu diziyi çok sevdi. Peki bu karakteri niye seviyoruz biz? - Türk toplumunda bir baba kavramı vardır. Avrupa ve Amerika toplumlarında olmayan, enteresan bir durumdur bu baba algısı; hafif sert ama vicdanlı, sonuna kadar arkasında duran, gözünü kırpmadan ailesi için her şeyi yapan babadır bu. Arkasında dağ gibi duran adam figürü bizim için önemlidir. Ve ölene kadar babalarımız ve annelerimiz bizim için o figürdür. Hızır Çakırbeyli'nin karakteri bu doğrultuda yazıldı ve yoğruldu. Tabii ki kişisel hataları, erkek hataları var. Dizinin başlangıcında iki kadın meselesi vardı hatırlarsınız. Bunların hepsi aslında, bir şekilde bir Türk ailesinde yaşanmıştır. Hızır Çakırbeyli'yi Türk aileleri seyrediyorsa, mutlaka kendi ailelerinden babaları, amcaları gibi biri vardır, onunla özdeşleştiriyorlardır. Başarısı bundan geliyor. - Dizide çok karizmatik bir adam Hızır Çakırbeyli. Siz de normal yaşantınızda bu adamı andırıyorsunuz aslında. Bu nedenle kavramlar karışmıyor mu? - Bunun acısını çok çektim. Zamanında Kurtlar Vadisi'nde oynarken, 'Kendini Süleyman Çakır zannediyor' başlığı atan bir çok gazeteci arkadaşım oldu. Onlara o zaman da diyordum ki, 'Arkadaşlar siz beni masaların üzerinde oynarken gördünüz mü bugüne kadar? Ya da başka sulu zırtlak bir şeylerin içinde mi oldum?' Benim de karakterim ve oturma biçimim böyledir. Onun dışında ben Süleyman Çakır değilim, olmak da istemiyorum. Hızır Çakırbeyli'ye gelince, o da karizmatik bir adam ve bir gücü temsil ediyor. Önemli, hayati kararlar alabilecek kadar gözü kara bir adam. Zaten senaristlerimiz Raci Şaşmaz ve Bahadır Özdener de, oyuncusuna göre de yazar. Oyuncularının duruş biçimine, dünya görüşüne, yaşam biçimine, o doğrultudaki imajına göre yazarlar. Senaristlerimiz bunu çok iyi yaptığı için de başarılıyız. Ufacık bir rol çok önemli bir hale geliyorsa, onu es geçmezler. Ben de normalde oturaklı biriyim. Bir yandan da arkadaşlarımın arasında çok eğlenceliyim. - Dizide birçok yakışıklı genç var, ona rağmen siz hâlâ nasıl odak noktası olabiliyorsunuz, bunun sırrı ne? - Senaryoyla ilgili. Çünkü herkesin yolu dönüyor, dolaşıyor Hızır Çakırbeyli'ye çıkıyor. Onlarla oynarken çok keyif alıyorum. Tüm düğümler Hızır Çakırbeyli'de çözüldüğü için doğal olarak daha odak noktası bir karakter. - Rol icabı da olsa iki kadın arasında kalmak yorucu ve zor mu? - Zor tabii. Allah kimseye vermesin. Başlangıçta çok ilginç giriş yaptık diziye, iki kadın meselesiyle. Çok tepki gördü. Bu kadar ses getirmesinin nedeni vardı, mutlaka öyle bir hikaye başlarından geçmiştir, geçiyordur, geçme riski vardır. İkinci sezonun ortasına doğru iki kadın meselesi bitti ama o konu çok dikkat çekti. Çünkü sahiciydi. Bunları görmezden gelemeyiz. Bu tür senaryolarda, tepki görecek olsa bile özgür olunmalı. Bunları yapmayacaksak oturalım çoluğuyla çocuğuyla mutlu mesut aileler çekelim. Bu diziler lunaparkta rollercoster'a binmek gibi. Durup dururken niye rollercoster'a biniyorsun: Heyecan için! - Sizin yaşlarınızda bir kadın oyuncu çıksa, onu 20 yaşında bir evlatla resmederler ve asla başrol olamaz... Bu haksızlık değil mi? - Bu bizim ülkemiz için geçerli. Öyle bir senaryo yazarsınız ki, 50'sinde bir kadının başından, benim başımdan geçenler geçer... Çok da inandırıcı olabilir. Kendinden küçük bir adama âşıktır ve biz o kadının aşkıyla birlikte o hikayenin peşinden sürükleniriz. 2018 GÜZEL GELSİN -2018 için kendimiz ve ülkemiz adına beklentileriniz neler? - Zor zamanlar geçiriyoruz ülke olarak, zaten zor bir coğrafyadayız. Geçmişe dair bize gösterilmeyen hesapların tam da su yüzüne çıktığı zaman bize denk geldi. Ne kadar şanssız bir kuşağız. Benim yaşımda olan insanların doğduğu andan, şu ana kadar yaşadıklarımız hangi ülkede yaşanmış? Ama şükür, o kadar alışmışız ki, her şeyin üstesinden geliyoruz. Umarım 2018 ve daha sonraki senelerde sağlıklı, mutlu, barış içinde, başarılı, güler yüzlü senelerimiz olur ama merak etmeyin şairin dediği gibi güzel güneşli günler göreceğiz çocuklar... DÜNYA BİR GÜN O DA BUGÜN - Size ilişkiler konusunda akıl danışılır mı? - Tabii tabii. Biz erkekler arasında konuşuruz böyle şeyleri. Ama edep ölçüsünde konuşulmasını tercih ederim ben. Özel hiçbir şey konuşulmaz, o erkek raconunda yoktur. Sadece sevda ve sıkıntı konuşulur. Problem varsa o konuşulur. - Size en çok hangi konuda akıl danışılır? - Yaptığım iş konusunda. Genç oyuncu arkadaşlarımızın hepsi yolun başında. Ve yolun başı önemli bir yer. Doğru bir yolculuğa çıkmak adına benimle birçok şey paylaşırlar, ben de elimden geldiğince yardımcı olurum. - Dışardan bakıldığında sizinle ilgili ne düşünülmesini istersiniz? - Aslında görünmek istediğim gibi algılandığıma inanıyorum. Zaman zaman sivri çıkışları olan, fikrini net bir şekilde ortaya koyabilen, kıvırmadan konuşabilen, dünya görüşü belli olan, vatanını milletini seven bir adamım. Bunun da sokakta karşılığını görüyorum. Bana yazılanları da görüyorum, tepkileri de görüyorum. Demek ki doğru noktadayım. - Sizi en sert kim eleştirir? - Arkadaşlarım. Bir şey görürlerse söylerler. Dürüst olduğuna inandığım birçok arkadaşımın düşüncelerine inanırım. Söylemelerini de isterim açıkcası. - Yaş almak bir erkeği ürkütür mü? - Her insanı ürkütür. Eyvah hayat gidiyor galiba diye içinizden geçirirsiniz. - Size geldi mi öyle bir his? - Ara sıra geliyor ama buralara girersek derine gireriz, öleceğime inanmıyorum. Bu dünyada gözümü kapattıktan sonra, başka bir yerde gözümü açacağıma inanıyorum. Belki de hergün gözümüzü kapatıp başka bir yerde uyanıyoruz. Bilmiyorum... Kuantum'a girdim (gülüyor). - Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz? - En keyifli dönemindeyim. Hayatımın en keyifli dönemini yaşıyorum. O kadar keyifliyim ki... - Bundan 10 sene önce sorsam o zaman da böyle derdiniz bence, keyif adamısınız belli ki... - Aynen öyleyim. Dünya birgün o da bugün. Keyfini çıkarın. Tabii ki çalışacağız, üzüleceğiz, sıkıntılar olacak üzerinden atlayacağız, birçok insanın derdine derman olacağız ya da olamayacağız, bu yolculuğu elimizden geldiğince keyifli hale getirmemiz gerekiyor. Yoksa milyonlarca seçeneğin içinden Allah seni buraya gönderir miydi? Niye bunu ziyan ediyorsun ki, belli bir süre var, o süreyi doğru değerlendir.