GÜNAYDIN - Oğuzhan TORACI Çocukluğunda görme yetisini kaybeden ama hayata inadına sarılan Metin Şentürk ile Türkiye'de engelli olmakla ilgili konuşmak istedim. Şartları eşitlemek için ben de gözlerime göz bandı takıp geçici süreliğine karanlığın içinde yaşamaya çalıştım. Usta sanatçı, 'Oğuzhan, piyanonun başına gel, burada daha iyi poz veririz' dediğinde, 'Abi ortalığı kırıp dökmek istemiyorum' dememle birlikte, 'Oğlum 50 yıldır görmüyorum, sen beş dakikada pes ettin' dedi. Haklıydı, neticede hepimiz engelli adayıyız. Engelli vatandaşlarımızı hatırlamak ve yaşadıkları zorlukları hatırlatmak için Metin Şentürk ile uzun uzun konuştuk... - Dezavantajınıza rağmen hayatını en iyi yöneten insanlardansınız. Hayatta hiçbir şey iyi gitmez, sadece iyi yönetilebilir. Yaşadığımız dünyada bir dakika öncene gidemez, bir dakika sonranı bilemezsin. İnsan dezavantajları avantaja çevirmeyi bilmeli. - Neşeli haliniz bir imaj mı? Küçük şeyler benim de ayarlarıma büyük etki edebiliyor ama hayata ve zorluklara karşı bir depresifliğim yoktur. Benim için mücadele çok önemli bir silahtır. - Hiç 'Neden ben?' dediğiniz durumlar oldu mu? Ahlarım, vahlarım, eyvahlarım, keşkelerim oldu ama ben aynı zamanda bunlardan da beslendim. Öyle büyüdüm, geliştim, olgunlaştım. - Kendi dünyanızı nasıl aydınlattınız? Işığımla, sevgimle... Her sabah yataktan kalktığımda yüzümü severim. Çünkü ben çok güzel biriyim, Allah'a teşekkür ederek yeni güne başlarım. - Özel hayatınızda istikrarsızlıklar da oldu... Olan her şey bizi mutlu etmeyebilir ama bizim için gereklidir ki oluyordur. Hayatımda hiçbir zaman, 'Neden ben?' demedim. Her zaman, 'Allah'ım neden ben olmayayım ki!' dedim. Allah insanlara iyi bir iş veriyor, iyi bir eş veriyor ama kimse 'Neden ben?' demiyor. Ne zaman ayağını kırıyor; o zaman 'Niye ben?' diyor. - Sizin hayatınız çok dramatik; pek çok şey doğuştan değil, sonradan başınıza gelmiş. O psikolojik savaşı nasıl kazandınız? Olabilir, benim ailemde altı kişi kör ve hepsi sonradan oldu. O zamanlar çok fakirdik. Anneme, 'Anne üzülme; biz fakiriz ya, bir evde altı kör insan olunca daha az elektrik kullanıyoruz' demiştim. Yani hayata nasıl baktığın önemli. - Duyarlı bir evlat mısınız? Ben çok iyi bir evladım ve koca bir ailenin reisliğini yapıyorum. - Baba olmayı düşünmediniz... Ben düşündüm ama hayat fırsat vermedi. Yeğenlerimle bunu telafi ediyoruz. Bir insanın hayatta sahip olabileceği en büyük zenginlik evlattır. Bu anlamda fakirim. - Sizin toplumsal ve siyasal meraklarınız ve girişimleriniz de var. Toplum için bu mücadelenizin kaynağı nedir? Başkalarının, benim kadar derin yaşamaması için Dünya Engelliler Vakfı'nı kurduk ve orayı ayakta tutmaya çalışıyoruz. Yedi yıldır başındayım. Askerlik yapamamış birinin vatanına kendini borçlu hissetmesi gibi bir gerçeğim var. Borcumu böyle ödeyerek, daha az borçla ölme çabasındayım. Türkiye olarak başımızdan kolay şeyler geçmedi, pek çok trajik olay yaşadık. Neler hissettiniz? FETÖ denilen o ihanetin, hiçbir siyasi başarıyla örtüşen yanı yok. Orada Rab'bim gökyüzünden yeryüzüne inip Türk milletinin sırtına elini koydu. Türk milleti olmasa, Türk siyaseti yoktu. Bugün milletimiz sayesinde siyasetimiz ve devletimiz ayakta. Bu ülkeyi derin devlet değil, derin millet kurtardı. Dini bir yapılanma gibi görünen yapının, memleketin canına okumak için planlar yaptığını tahmin eder miydiniz? Etmezdim ama bu zaman zaman konuşulurdu; 'Cesaret edemezler' derdik. Hepimiz kandırıldık. Hepimiz geçmişte onlara istemeden katkıda bulunmuş bile olabiliriz. Hakkım geçtiyse; hakkımı, hukukumu, bu dünyada ve diğer dünyada haram ediyorum. Bana yaklaşmaya cesaret edemediler çünkü benim bir yanım keramet, bir yanım felakettir. - Cumhurbaşkanımız'a yakınlık gösterenler eleştiriliyor. Bu eleştiriler sizi de etkiliyor mu? Eleştiriler umurumda değil. Şarkı söylememin dışında işim yok, banka hesabımda büyük paralarım yok, devletle işim yok; kendisine yakınlığımdan ne çıkarım olabilir? Cumhurbaşkanını sevmek hangi ülkede suç? Eğer kazanımım varsa ortada olması lazım; 30 yıllık sanatçıyım, güzel bir evde yaşıyorum, güzel bir arabaya biniyorum, başka varlığım yok. Eğer menfaatim varsa biri göstersin ve o laflar da o zaman beni etkilesin. SUİSTİMAL EDİLMEMEK İÇİN OTORİTER BİRİ OLDUM -Metin Şentürk'ün değil ama Metin'in hayatta çok otoriter ve sert bir tavrınız varmış. Bu doğru mu? Eğer ben hayatımı kontrol edemezsem ve hayatı kaçırırsam, bir daha toparlayamam. Çünkü benim bir dezavantajım var ve bunu hesaba kattığım zaman sürekliliği olan bir otoritemin olması gerekiyor. Benim sevgim çok büyüktür; ailemi, benimle arkadaşlık yapanları, yanımda çalışanları kendilerinden daha çok düşünürüm. Sadece umursanmak istiyorum. Bir insan için hiçbir şey yapamayabilirsin, gücün yetmeyebilir ama umursayabilirsin. - Peki, o büyük sevginiz hiç suiistimal edilmedi mi? Edildi tabii, o yüzden ortaya otoriter bir Metin çıktı. Suiistimalleri engellemek için bir duvar olsun istedim. Aksi takdirde benim yumuşak karnımdan devamlı çalışırlar. HIZ DEĞİL, HIRS REKORUNU KIRDIM - Siz kimi zaman uçak kullandınız, kimi zaman da otomobille hız rekorları kırdınız. Kör olduğunuza dair sahiciliğinizden şüphe edildiğini düşündünüz mü? Bu ülkenin yarısına göre bestekar, yarısına göre sahtekarım. (Gülüyor) Bunların hepsi birer farkındalık. O hız rekorunu kırdığımda; 'Bu bir hız rekoru olarak görülebilir ama bu bir hırs rekorudur' dedim. Bir santim yana gitsem, pistin dışına çıkacağım; ben deli miyim? 'Çocukların önünden engelleri kaldırın, bakın neler yapacaklar' demek istediğim için o riskleri aldım. HAYATIMIN DA KAHRAMANIYIM BENİ SEVENLERİN DE! - Siz çok küçük yaşlarda kendi zorluklarınızla yüzleştiniz... Aynen öyle ama ben yapmadım, ilahi sevk ve idare öyle istedi. Kim zor bir hayatı olsun ister ki! Herkes hikayesinin kahramanı olmak için yaşamalı, figüran olmak için değil. Ben hikayemin de kahramanıyım, hayatımın da kahramanıyım, galiba beni seven insanların da kahramanıyım.