"Biz Kimden Kaçıyorduk Anne?" dizisiyle şöhret kapılarını aralayan, başarılı oyunculuğu sayesinde "Kendi Düşen Ağlamaz" ile ilk başrolünü kapan Eylül Tumbar, Sabah TV'de 'Yasemİnce İtiraflar' programında Yasemin Döngel'in konuğu oldu. "Hızlı şöhret beni korkutmuyor" diyen oyuncu, dizideki partneri Enes Koçak ile uyumunu anlattı. "Nezaket eğitimi aldım diye çok dalga geçtiler" sözleriyle dikkatleri üzerine çeken Eylül Tumbar, ilginç hobisiyle dinleyenleri epey şaşırttı! İşte röportajın tüm detayları…
"Biz Kimden Kaçıyorduk Anne?" dizisiyle hayatımıza girdin, sonra "Kendi Düşen Ağlamaz" ile televizyon dünyasına hızlı bir giriş yaptın. Nasıl başladı serüvenin?
Ben 13-14 yaşından beri oyunculuk eğitimi alıyordum ama oyuncu olmak aslında planımda yoktu. Hatta "asla oyuncu olmam" diyordum. Lisede sayısaldım ve tıp fakültesi kazanacağım diye girdim. Sonra hobi olarak yaptığım oyunculuk o kadar hoşuma gitti ki bir yerde dedim ki, "ben bunun arka planını da merak ediyorum." Sinemayı oyunculuk dışında genel olarak merak ettiğim için Sinema ve Dijital Medya bölümünü yazdım üniversitede. İstanbul'a gidip geliyordum oyunculuk eğitim aldığım için, Çeşme'den çıkıp İstanbul'a eğitime gelip sonra tekrar dönüyordum. Çok keyif veriyordu bana. Sonra bu -"Biz Kimden Kaçıyorduk Anne?" işi çıkınca gerçekten Bambi'yi çok sevdim ve dedim ki, "sanırım asla olarak kalmamalı bu ve ben bu işi yapmalıyım." Ve sonra Bambi karakteri ile başladım.
Bahsetmişken diziden, kısaca değinelim mi?
Bir kere bir kitap uyarlaması olması benim için çok büyük artıydı. Kitap da muhteşemdi, zaten Perihan Mağden çok iyi bir yazar. Senaryoyu da çok güzel uyarladılar. Zaten Melisa Sözen muhteşem bir oyuncu, muhteşem bir insan. Onunla çalıştığım için de çok keyifliyim. Bambi'yi insanlar çok sevdi. Onların sevmesi beni de çok mutlu etti çünkü baktığımız zaman absürt bir karakter. Ama insanlar benimseyince benim de hoşuma gitti çok mutluyum.
İNSANLAR ORAYI ÇEKTİ 'GÜZEL KIZ' DİYE KALDI
Diziden sana dair hatırladığım en net şey 'güzel kız' sıfatı. Hoşuna gitti mi böyle anılmak, sen kendini güzel buluyor musun?
Aslında buna birazcık politik cevap vereceğim. "Bence herkes güzeldir" gibi bir cevapla. Bir de hikayedeki 'güzel kız' kavramı daha çok anne kızın hikayesini beslemek içindi. Aslında öyle olur ya anneler 'güzel kızım' der, herkesten sakınmak ister. Herkes kızına aşıkmış gibi, her an kızına bir şey olacakmış gibi gelir ya aslında hikaye de onu besliyordu. İnsanlar orayı tuttu çekti ve 'güzel kız' diye kaldı. Ama keyifli yani, yorumlar güzel olduğu için.
"Kendi Düşen Ağlamaz" dizisinden bahsedelim biraz. Senaryoyu ilk okuduğunda neler hissettin?
Öncelikle çok akıcı bir senaryo. Zaten bu da bir kitap uyarlaması. Okurken Alize'nin dışında iki farklı ailenin komedisi aşırı hoşuma gitti şu dede karakteri, baba karakterleri, gerçekten çok iyi geldi. Hatta okurken böyleyse oynarken nasıl olur diye düşündüm, çok heyecanlandırmıştı beni senaryo.
HIZLI ŞÖHRET BENİ KORKUTMUYOR
Hayatımıza çok hızlı girdin, kısa sürede geniş bir hayran kitlesine de ulaştın. Hızlı şöhret seni korkutuyor mu?
Yani korkutmuyor aslında. Hızlı şöhret olarak bakmıyorum, iyi bir oyunculuk kariyeri olarak baktığım için keyif alıyorum şu an.
Biraz hayat verdiğin Alize karakterinden bahsedelim… Sen nasıl anlatırsın Alize'yi? Benzer yönleri var mı Eylül ile?
Alize'nin benimle bir tane benzer yönü var. O da her an her şeyi yapabilecek olması diyebilirim. O çılgınlığı biraz bana benziyor. Ama onun dışında, Alize'ye ilk baktığımızda biraz şımarık, biraz bencil gibi gözüküyor ama Alize'yi tanıdıkça ve onunla vakit geçirdikçe aslında o şımarıklığının onun bir kamuflesi olduğunu görüyoruz. Annesi doğduğundan beri olmadığı için onu o şekilde kapatmak istiyor ama günümüz genç kızlarından biri aslında Alize.
Enes'le de (Koçak) çok yakıştığınıza dair yorumlar gördüm. Nasıl bir partner oldunuz sence?
Enes çok uyumlu ve her an her şeyi yapabilecek potansiyele sahip ve gerçekten çok iyi anlaşıyoruz. O aramızdaki enerji ekrana yansıdıysa ne mutlu bize zaten.
Peki, "zengin kız fakir oğlan" eleştirileri bu kadar çokken yine benzer tarz bir işi kabul etmek sence risk değil miydi?
Korkum olmadı. Tamam, burada zengin kız fakir oğlan klasiği var ama zaten klasikleri daha çok seviyoruz bence. Hani belirgin ve baskın olmasa da her zaman bir klasik var, her zaman ortak nokta var. Yani insanız sonuçta insanın içinden çıkan bir şey hep aynı noktadan gittiği için ben keyif alıyorum, hiç de riskli bulmuyorum o yüzden.
Davul bile dengi dengine derler. Sence gerçek hayatta zengin bir kız ile fakir bir erkeğin birlikteliğinden neler doğar?
Aslında ben geçen sene baya ilişki terapistliği de yaptığım için buna objektif bir yorum yapacağım.
Rol icabı mı, gerçekten mi?
Yok, baya yaptım. Evlilik terapistliği yaptım bir dönem.
Eğitimini filan alarak mı?
Evet. İstanbul Üniversitesi'nde almıştım. Soruya dönecek olursam; tabii ki olur. Ortada bir uyum varsa ki bu uyum dediğimiz şey zengin kız fakir oğlan ile bitmiyor. Mesela burada Serkan ile Alize'nin ortak bir inatçılığı var. O da inat, o da inat ve ikisinin de anneden bir eksikliği var, birbirlerini buradan yakalıyorlar. O yüzden de insanlar seviyor. Yani bence uyum bir yerden sonra yakalanır.
NEZAKET EĞİTİMİ ALDIM DİYE ÇOK DALGA GEÇTİLER!
Ben ilişki terapistliğinde kaldım şu an. Neden aldın böyle bir eğitimi? Hobi miydi, meslek olarak yapmayı mı düşünmüştün?
Ben bir şeyler denemeyi seviyorum. Onun dışında yaptığım şeyler de var. Böyle eğitimlerini alıp gittiğim ve denemek istediğim. Mesela nezaket eğitimi almıştım, çok dalga geçtiler benimle. Profesyonel etiket eğitimi falan.
Şaka yapıyorsun…
Yok. Sofra adabı eğitimi olur falan. Ben bunlara gitmeyi çok seviyorum, o yüzden keyif veriyor bana.
Sosyal medyadan nasıl tepkiler alıyorsun? Unutamadığın bir yorum ya da tepki var mı desem?
Kendimle ilgili değil de aslında karakterimle ilgili aldığım yorumlar beni çok çok daha keyiflendiriyor. Hatta dizideki bir repliğimi çok sevmişler, bana her yorumun sonunda "anladınnn" yazıyorlar.
Henüz çok gençsin. Bundan sonraki hedeflerin neler?
Bu işle ilgili kendimi olabildiğinde geliştirmek, tabii bunu yaparken keyif almak. Ama oyunculuk dışında işin sinema kısmına açılmak ve yurt dışına gitmek çok fazla istiyorum. Yani işi daha çok öğrenebilmek.
KISA SORULAR
Hayatından neyi çıkarırsak geriye hiçbir şeyin kalmayacağını düşünürsün?
Kesinlikle kendimi geliştirme motivasyonum. O eğitimler alınacak (gülüyor).
HATA YAPMAYI KABUL EDEMİYORUM
Çevrenden kendin hakkında en sık duyduğun şikâyet nedir?
"Kendine bu kadar yüklenme" diyorlar. Çalışmayı çok seviyorum, uyumayı sevmiyorum. Her an her şeyi yapabilecek olmamdan dolayı. Bir de başkalarında hatayı kabul edebiliyorum ama kendimde çok edemiyorum. Biraz törpülemem lazım herhalde.
Hiç oturup izler misin kendini? "Burada yanlış yapmışım, burada hata yapmışım" filan diye…
Tabii ki izliyorum ama bu kadar sert çıkışmıyorum kendime.
Karşı cinste ilk dikkat ettiğin şey genellikle ne olur?
İlk gördüğümde bir duruşuna bakarım tabii ki tavrına ama ne konuşabilirim ona dikkat ederim sanırım. Dış görünüş olarak ilk kaşına gözüne bakarım ama elbette.
"Asla tahammül edemem" dediğin insan tipi?
Kibirli diyebilirim. "Hepimiz insanız ve buna gerek yok" diyesim geliyor.
Seni bu hayatta en çok ne sinirlendirir?
Vurdumduymazlık. Bir şeyler olurken "hiçbir şey yok" diyenler mesela evet çok sinir bozucu.
Takıntı derecesinde bir huyun, bir özelliğin var mı?
Yükselenim başak ama yok.
PEYNİR GÖRMEYE KATLANAMIYORUM!
Ağzına asla sürmediğin, "kokusuna bile tahammül edemem" dediğin bir yiyecek var mı?
Var, peynir. Göremiyorum bile. Şurada dursa benim tüm motivasyonum gider. Pizza da hamburgerde yiyorum ama normal görüntüsünü gördüğümde yok katlanamıyorum.
Kıskanç biri misin?
Yok.
Cimri biri misin?
Yok, hiç.
En çok neye para harcarsın?
Hediyeye para harcarım ya da kitap falan. Eğitimlere para harcarım (gülüyor).
Bize programın adına yakışır bir itirafta bulunur musun?
Ya aslında hiç yok. İçim dışım bir. Bu sıralar çok yoğun çalışıyorum sanıyorsunuz ama sandığınızdan daha yoğun çalışıyorum maximum bu itirafım olabilir (gülüyor). Onun dışında pek bir şeyim yok.