Yaklaşık iki yıl önce evlenen Kenan Ece ve Canan Ergüder çifti tiyatro sahnesine birlikte döndü. 18 aylık bebekleri Demir'in büyümesini bekleyen ikili Erdi Işık'ın yazıp Kayhan Berkin'in yönettiği Hipokrat adlı oyunda aynı sahneyi paylaşıyor. Oyun iki ayrı hastanede iki ayrı şüpheli ölüme sebebiyet veren, üniversite sınavında Türkiye derecesi almış, entelektüel seviyesi yüksek iki doktorun vicdanlarıyla hesaplaşmaları üzerine kurulu. Yeşim ve Furkan karakterini canlandıran ikili, kriz anında tuvalete sığınıyor. 3 bin tuvalet kağıdıyla oluşturulan tuvalet atmosferi sebebiyle oyun tuvalette geçiyor desek yanlış olmaz. İkiliyle Cafe Zanzibar Caddebostan'da bir araya geldik, hem oyunu, hem evliliklerini hem de çocuklu hayatlarını konuştuk...
- Yeni oyununuz hayırlı olsun. Henüz çok yeni ama nasıl yorumlar aldınız?
- Kenan Ece: Gayet olumlu yorumlar aldık. İlk başta doktorluk mesleğine bir eleştiri yapıyormuşuz gibi algılanıyordu. Öyle bir eleştirel yanı yok. Biz daha çok kentli insanların ahlak kavramlarına değinmek istedik. Bir vicdan muhasebesi aslında.
- İki ayrı oyun gibi aslında. Monolog şeklinde ilerliyor.
- K. E: Oyun erkek oyuncu için yazılmış. Hatta Canan önce o metni okumuş, haberim yoktu. Sonra kadın için yazılmış. Birlikte bir okuma provası yaptık her birimiz kendi metinlerimizi çok beğendik ama bunlar bir arada nasıl olur diye endişelerimiz vardı. Oyunu örmek bizi en çok zorlayan şeylerden biri oldu.
- Canan Ergüder: Yönetmenimizin katkıları ve yazarımız Erdi Işık'ın onayıyla iki kişilik metni ince eleyip tek bir oyun haline dönüştürdük.
- Bu oyunu seçme sebebiniz neydi?
- C. E: Ben beş yıldır sahnelerden uzağım. Bir hamilelik süreci yaşadım. Konfor alanımızı terk edip kendimizi zorlayacak bir oyunla dönmek istedik.
- K. E: Farklı bir iş olsun istedik. Kentli insanın çelişkileri, düşündükleri şeylerin ne kadarını eyleme döktükleri konusunda sorgulayıcı, iyi insan kimdir, doğru tarafta olmak nedir gibi soruları sordurtan bir oyun bizi cezbetti açıkçası. Bir kriz anında bütün bilinçaltı açığa çıktığında, gerçek yüzümüzün ortaya çıktığı o an çok hoşuma gitti.
- Yüzleşme mekânı da çok yaratıcı. Bir tuvalet...
C. E: Evet. Bu iki doktor da yaşadıkları bir kriz anında tuvalete gidiyorlar. İnsanlar genelde kaçış için tuvaleti kullanır. Şu an ters bir durum olsa müsaade isteyip tuvalete gideriz. Orada kendimize bir çeki düzen veririz. İhtiyacın varsa giderir, kafandan bir şeyler geçirir, sakinleşir ve ondan sonra dönersin. Tuvalet aslında kendinle baş başa kaldığın mahrem bir yerdir.
KARŞILIKLI SAYGI EVLİLİKTE ÖNEMLİ
- Karı koca aynı sahnede olmak nasıl bir his?
- C. E: Çok güzel bir his. Birbirine saygı duyan iki oyuncuyuz. Güven duyuyoruz birbirimize ve bu çok önemli. birlikte oyun yapmak istiyorduk. Ritim duygusu yüksek bir oyun. O ritme ayak uydurmak güvenle olacak bir şey.
- K.E: Karı koca olmasan da karşındaki oyuncuya güvenmek istersin. Her şeyde bir denge olması lazım. Göz göze olmasak da iki farklı enstrümandan çıkan tek ses gibiyiz.
- İki oyuncunun evliliği bana dışarıdan çok şamatalı geliyor. Sürekli filmlerden kitaplardan farklı bakış açısı kazandıracak konuşmalar yapılıyor gibi... Aynı mesleği yapan biriyle evli olmak avantaj mı dezavantaj mı?
- K. E: Karı koca olarak oyun hakkında bol bol konuşsak da, birbirimizin fikirlerine değer versek de oyunculuklarımız üzerine ahkam kesmiyoruz. Bu da saygı ve güven çerçevesi içinde kalmamızı sağlıyor. Ayrıca profesyonel hayatla özeli karıştırmamak da önemli...
- C. E: Genelde Kenan benim de bakış açımı değiştiren sürekli yeni bir ilgi alanı geliştiriyor. Evlilikte önemli olan kendi alanına ve birbirlerinin alanına saygı göstermek.
KARŞIMDA UYUKLAYAN SEYİRCİ GÖRDÜM
Hipokrat'la alakalı söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?
- C. E: Bu anlatı tarzında bir oyun ve seyirciye ihtiyacımız var. Provalarda boş sandalyelere oynadık. Seyirci gelince başka bir kimyaya büründü. Oyuna alışma süreci de yeni.
- K. E: Ben hiç yaşamadığım şeyi yaşıyorum bu oyunda. Üç kez oynadık, daha ilk iki oyunda tam önümdeki insan uyuyordu. Ve göz göze oynadığımız için görüyorum onu. Karşımda uyuyor. Çok enteresan bir şey bu. Not alanlar gördüm, boş boş duvara bakan gördüm. İlk defa karşılaştım böyle bir şeyle. Ekrana çok alıştığımız için karşılıklı bir deneyim olduğunu unutuyorlar galiba. Ben de bu sürece alışmaya çalışıyorum.
DEMİR EN ÖNEMLİ VARLIĞIMIZ
- Canan Hanım, annelik ne değiştirdi hayatınızda?
- Tabii ki çok önemli çok güzel bir süreç. Hayatımızın dönüm noktası. Şu an en önemli varlığımız Demir. Bu süreci özellikle doğumdan önce okuyarak, kendimi hazırlayarak geçirdim. Annemin karnından anne olarak çıkmadım tabii ki öğrenme süreci hep devam ediyor. Sabrım arttı. Bu süreçte Demir'in anneannesi, babaannesi ve ablam da çok yardımcı oldu. Eğlenceli bir anne olmaya çalışıyorum.
- İkinci bir çocuk ister misiniz?
- Zaman ne gösterir bilinmez ama şu an Demir yetiyor da artıyor bile.
- Peki, setlere dönmek istiyor musunuz? Anne oldum farklı rollere evrildim diye düşünüyor musunuz?
- İlk etapta Behzat Ç oldu. Özellikle hamilelik ve doğum sonrası ekranlara dönüş projesi olarak benim için daha heyecan verici, daha özel bir proje olamazdı. İyi ki tekrar Savcı Esra'yı canlandırma fırsatım oldu. Tabii ki artık yeni anne kimliğimle farklı bir yere evrildim. Şu anki halimle yeni zenginliklerimi ortaya koyabileceğim, dişlerimi geçirebileceğim, zevk alabileceğim bir projede yer almak isterim. Nazar değmesin genelde de böyle işler geliyor zaten.
HAMİLELİKTE VE LOHUSALIK SÜRECİNDE KADINLARA ÇOK KÖTÜ DAVRANILIYOR
- İdeal kadın takıntımız var sektörde. Size de bu süreçte kilolarla ilgili eleştiriler yapılmıştı. Bir kadın olarak ne hissediyorsunuz Canan Hanım bu konuyla alakalı?
- Hamilelik süreci ve sonrasında kadınları yargılamak konusunda çok acımasız davranıyoruz. Bu çok özel bir zaman. Organlar yukarı çıkmış aşağı inmesi için zaman gerekiyor. Hamilelik sonrası gelişebilecek bir sürü komplikasyon var. Tiroid bunların en önemlilerinden biri. Benim de tiroidim çıktı. Haliyle kilo verme sürecin yavaşlıyor. O yüzden dışarıdan bakıp da "X oyuncu şu kadar kilo almış hâlâ aldığı kiloları verememiş" gibi ahkam kesmek çok yanlış. Herkesin bünyesi, biyolojisi farklı. Bir de duygusal olarak çok dengesiz zamanlarımız. Lohusa dönemi o kadar karmaşık ki... Bir gün önce o çocuk yok, bir gün sonra o çocuk var ve bütün dünya onun etrafında dönmeye başlıyor. Bütün hayat değişiyor. O yüzden aldığım en büyük ders asla hamile bir kadını dışarıdan yargılamamak.
- Lohusalık sürecini siz nasıl yaşadınız? Kriz anları oldu mu?
- Tabii ki oldu. Uykusuzlukla başa çıkmak çok zor bir şey, uykusuz olmak insanı asabi yapıyor. Bununla beraber bir de tiroid de uykusuzluk yaptı. Günde iki saat uykuyla kalmak insanı korkunç bir psikolojiye sokuyor. O yüzden klavye başında ahkam kesmek gerçekten bana o kadar üzücü geliyor ki ve bunu kadınlar yapıyor! Bunu hemcinslerimizin yapması çok kötü.
BABA OLMANIN SORUMLULUĞUYLA DÜKKAN AÇTIM
- Kenan Bey geçtiğimiz hafta babanızla birlikte bir dükkân açtınız. Hayırlı olsun. Nasıl gelişti bu fikir?
- K. E: Benim için çok değişik bir süreç. Baba oldum, eşimle birlikte oyun yapıyoruz. Babamla bir işe giriştik. Böyle ailecek bir şeyler yapmanın mutluluğu var. Babam hep meraklıydı tatlılar, kurabiyeler yapmaya. Pizzalar lahmacunlar yapardı. İyi bir aşçıdır ama tatlılara özel bir ilgisi vardı. Ben küçükken hatırlıyorum, bademleri beraber soyar badem ezmesi yapardık, kestane şekeri yapardık. En son makaron ve çikolatalara merak sardı. Yurt dışında eğitimlerini aldı. Şimdi de Nişantaşı'nda bir dükkan açtık.
- Hermosa ismi nereden geldi?
- K. E: Avrupa'ya çikolatayı ilk getiren İspanyollarmış. Hermosa İspanyolca güzel demek. Babamın halası Keriman Halis. Oradan da bir çağrışım olsun istedik.
- Sizin merakınız var mı? Mutfakla aranız nasıl?
- K. E: İyi. Ama ben bu konuda çok şanslıyım. Hem annem hem babam hem de eşim çok güzel yemek yapıyor. O yüzden bana gerek kalmıyor. Ben de çikolata kursuna gittim.
- C. E: Kenan'ın eli çok iyi. Basit bir şey de yapsa onu lezzetli yapar.
- İşletmeci olma isteğiniz hayaliniz var mıydı?
- K. E: Açıkçası kafamda her zaman böyle bir düşünce vardı. Küçük bir dükkânım olsun kendisini döndürsün. Kendim ilgileneyim derdim. Baba olmanın getirdiği sorumlulukla da alakalı bir şey bu bence. Sonuçta bizim meslek sürprizlerle dolu, oyunculuğun ne zaman ne getireceğini bilemiyorsunuz. Arkada bir çark dönsün istedim. Ortaya da güzel bir şeyler çıktı. Şu an iyi gidiyor.