-Hemen kısaca bilmeyenler için filmin konusunu sizden dinlesek…
Y.D.: Öncelikle kuşak çatışması, bir dedeyle torun ilişkisi ile başlıyor. Onların bir takım duygusal ve maddi kayıpları, bir dedenin torununa sahip çıkması ve onu imar etmesi, istikbalini vaat etmeye çalışıyor ama tam o sırada başına bir şeyler geliyor emekli zabıta Vasıf'ın. Zeynep'le itişmeleri var, tabii ki jenerasyon farkı, a dediğine b diyor, b dediğine c diyor herkes birbirinin. E burada da d diyen bir Fehmi katılıyor aralarına. Eski dost, dostun d'si herhalde o (gülüyor). Bütün duygular var filmde, bir yola çıktığınızda yolun kendisi evet hedeftir ama yolun da tadını çıkarmak lazım. Yolun da farkında olmak lazım. Bazen kaybettiğiniz bir şeyi ararken ummadığınız şeyler buluyorsunuz. Bu film tam da onun hikayesi aynı zamanda. Bir bağlanma hikayesi; bir yol arkadaşlığı, dostluk ve bana kalan duygusuyla aslında unutmaya yüz tuttuğumuz duyguların hatırlanması hikayesi. Bir kamyonu ararken, afişte bile yok gördüğünüz gibi, seyirci de soruyor; "Arabayı gördük de kamyon nerede?" diyor, diğer bir seyirci de diyor ki, "E kayıp ya oğlum" (gülüyorlar).
Aslında film kendini de inşa etti, bir senaryo yarışmasından çıkan, Ercan Uçar'ın hikayesinden. Bölge olarak da İznik ve civarında onun güzel dokusunda çektik, İstanbul'da da çekimlerimiz oldu. Bütün oyuncuların ortak heyecan etrafında buluştuğunu öncelikle düşündüğüm sonrasında da uygulayarak gördüğüm bir film seti yaşadık. Filmin içinde duygudan duyguya savrulacağız tabii ki ama sonunda herkesin kendi hayatını yaşarken aslında başkalarının hayatını ıskalayarak bağ kuramayacağımız sonucuna ulaşması oluyor. İnsanlar birbirlerini varsayarak çok daha güzel birlikte bir hayat inşa edebilirler. Onun ipuçlarıyla da filmin sonuna doğru yolculuk yapıyoruz.
G.Ç.: Bence böyle çok uzun zamandır da aslında izleyemediğimiz, görmediğimiz ve böyle sanki uzun zamandır görmeye ihtiyaç duyduğumuz bazı duyguların hatırlatılması gibi. İşte tam dede-torun ilişkisi, iki arkadaş-eski dost ilişkisi, o yolculuğun aslında hayat yolculuğu gibi gidiyor olması, bende öyle bir his uyandırıyor. Çünkü aslında hayat yolculuğu gibi. Biz planlar yapıyoruz, ama o planlar hiçbir zaman düşündüğümüz gibi ilerlemiyor. Sonuç olarak yaşanması gerekeni yaşıyoruz.