Gaziantep buluşması, şehrin gastronomi merkezlerinden Mutfak Sanatları Merkezi'nde yapıldı. Kocaman bir masa etrafında toplanan ekip, sadece kentin yeme-içme, misafir ağırlama ve sofra kültürünü konuşmakla kalmadı; şehri daha iyi anlayabilmek için tarihten bugüne uzanan derin bir sohbete imza attı. Sofra şık, yemekler leziz, sohbet neşeliydi... Kahkaha seslerinin eksik olmadığı masada açılış konuşmasını moderatör Sinan Özedincik yaptı: "Karaca, bir süre önce 'Türkiye'nin Sofra Kültürüne Antropolojik Bir Yaklaşım' araştırmasını hayata geçirdi. Araştırmaya göre; Türkiye'nin her yerinde sofra alışkanlıkları farklılıklar gösteriyor. Bu farklılıktan doğan güzellikleri, il il dolaşıp masaya yatıralım, daha da zenginleştirelim istedik. Bu yüzden buradayız." Karaca Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Karaca sözü alıp araştırmanın detaylarını anlattı: "Bu araştırma, kadınları bölgesel farklılıkları ve hassasiyetleriyle tanımamıza imkan sağladı. Önümüze çıkan ilk bulgu, kadının misafirlikteki tatmin zinciriydi. Türkiye'de kadınlar sofranın öncelikle içine sinmesini istiyor, gelen misafir üzerinde etki bırakmayı amaçlıyor ve bunların hepsini takdir edilmek için yapıyor. Ancak her şehirde ön plana çıkan ve kadının takdir edilmesini sağlayan baskın bir faktör var. Mesela Gaziantep, Hatay ve Adana'da en önemli konu; misafirliğe gelen sayısı. Sofra ne kadar kalabalık olursa ev sahibinin takdir toplama olasılığı da o kadar artıyor..." Bu açıklamanın ardından Gastroenterolog Ragıp Güzelbey başlıyor şehrin sofra kültürüne dair bilgiler vermeye: "Gaziantep'te sofra kültürünün oluşmasında iklim, önemli bir faktör. Yazları gündüzler çok sıcak olmasına rağmen Antepli eve hapsolmaz; sebze meyve yetiştirir, arazisinde çalışır. Tropikaller hariç, her çeşit sebze ve meyve yetişir burada. Bu çeşitlilik ve hareket; insanları ve mutfağı olduğu kadar sanayiyi, ticareti de etkilemiş. Diğer bir etken ise 6 bin yıllık tarihimiz... Burada yaşayan kültürlerin her biri iz bırakarak gitmiş. Ermeniler, Museviler, Süryaniler, Türkler derken 22 farklı kültür yaşamış bu topraklarda. Dolayısıyla kültür alışverişi, bunu yemekten başlayıp sofra adabına kadar şekillendirmiş. Bizde beş kişi için 25 kişiye yetecek kadar yemek yapılır. Çünkü o pişen şey, mutlaka komşulara da verilir. Mesela bir Ramazan geleneği olan yuvalama, zahmetli bir yemektir. Bir kişinin yiyeceği yuvalamayı hazırlamak bir saat sürer. Bu yüzden mahalleli toplanıp el birliğiyle hızlıca halleder bu zor yemeği. Ertesi gün de diğerine yardıma koşar herkes. Bu arada mahalleli, o iş esnasında kaynaşır, sohbet eder. Bu sosyalleşmelerde kız alıp verme de vardır. Bekar kız nasıl, maharetli mi, iyi servis yapabiliyor mu diye çaktırmadan ona bile bakılır."