CEREN ARSEVEN
Hidayet Türkoğlu Türk basketbolunun en başarılı sporcularından biriydi. NBA'den teklif aldı, ülkemizi yıllarca Amerika'da temsil etti. 997 maça çıkan Türkoğlu sahalara veda ettikten sonra Türkiye'ye döndü. Önce Cumhurbaşkanı başdanışmanı ardından da Basketbol Federasyonu Başkanı oldu. Tüm bu zorlu yollardan geçerken yanında biricik 'Banuşu' vardı. İkili evlendi ve Ela (9) ve Lina (5) adında birbirinden tatlı iki kız çocuk sahibi oldu. NBA macerası boyunca Amerika'nın farklı kentlerinde yaşayan aile 2017 sonundan beri Türkiye'de yaşıyor.
Ilık bir cumartesi sabahı, yüzlerinde kocaman bir gülümseme ile evlerinin kapısında karşılıyor bizi Türkoğlu ailesi. Banu Hanım ve Hidayet Bey bizleri içeri buyur etmeye çalışırken kızları etrafımızda koşuşturuyor. Büyük kızları Ela 3. sınıfa gidiyor. Ünlü basketbolcu Ömer Onan'ın kızı Selin en yakın arkadaşı. Bir gece önce onlarda misafir kaldığı için o da yanımızda. Ela babasının yanından ayrılmıyor, sık sık sohbete giriyor. Küçük kızları Lina ise epeyce sessiz. Banu Hanım ona en sevdiği çizgi film olan Pepper Pig açıyor. Lina bu küçük Pepper Pig izlemeye bayılıyor. Hatta onun gibi çamurlarda yuvarlanmak istediği için annesini çileden çıkartıyor. Salonda koltuklara yerleşiyor, kızların da sevimli katkılarıyla sohbete koyuluyoruz.
- Uzun yıllar yurtdışında yaşadınız. Türkiye'ye geri dönünce ne gibi değişimler fark ettiniz?
- Banu Türkoğlu: İstanbul'da şahane gelişmeler var. Bir dünya şehri haline gelmiş. Tüm dünya mutfaklarını bulabiliyorsunuz, bütün zincir mağazalar var. Eskiden bu kadar spor bilinci yoktu insanlarda. İnsanlar daha çok hareket ediyor.
- Hidayet Türkoğlu: Yıllar sonra İstanbul'a taşınınca yaşanan değişime inanamadık. İnsan arada gelip, kısa kalınca farkı fark edemiyor. Toplu taşıma inanılmaz derecede ilerlemiş. Biz giderken metro, metrobüs yoktu. Yapılan yollar, 3. Köprü... Avrasya Tüneli iki kıtayı birbirine bağlıyor. Anadolu Yakası'ndan çıkıp 10 dakikada Zeytinburnu'nda oluyorum. Önceden acı çekiyorduk. Türkiye artık bambaşka bir ülke.
- Los Angeles'tan sonra ailenizin yanına, Bayrampaşa'ya döndünüz...
- H.T: O zamanlar benim için zordu. Kasımda gelmiştim. Banu kızlarla ocak sonunda geldi. Üç ay bana bir ömür gibi geldi. Bu evi açmadım. Bayrampaşa'da babamların orada kalıyordum. Tabii biraz tuhaf hissettim o süreçte. Önceden çok seyahat ediyordum. Ama kısa seyahatler sonrası hemen kavuşuyorduk. Üç ay uzun bir süre. Atlayıp gidemiyorsun. Normalde planımıza göre eşim ve çocuklar yaz sonunda, okul bittikten sonra gelecekti. Ama yapamadık. Erken geldiler. İyi de oldu...
- Spordan sonra çok daha resmi ve ciddi görevler aldınız. Nasıl hissediyorsunuz bu konuda?
- H.T: Gelir gelmez Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, ardından da federasyon başkanı olarak göreve başladım. Bu iki görevi aynı anda yürütmek keyifli. Sonuçta bilerek bu vazifeleri üzerime aldım. Her işte olduğu gibi benim de zaman zaman zorlandığım süreçler oluyor ama bunları konuşarak, iyi diyaloglarla halletmeye çalışıyorum. Ailem de yanımda. O yüzden işler istediğim doğrultuda gidiyor diyebiliriz.
- Banu Hanım siz de uzun zaman sonra İstanbul'a döndünüz. Neler yapıyorsunuz?
- B.T: Bir süre önce Shaba adında bir spor salonu açtım. Zamanım orada geçiyor sayılır. Kızlar okuldan dönene kadar işlerimi bitiriyorum. Ardından tüm zamanımı onlara ayırıyorum. Amerika'da spor salonlarında günün tamamı yoğun geçiyor. Türkiye'de genellikle iş çıkış saatlerinde yoğunluk oluyor. O yüzden çocuklar salona geliyor ve okul sonrası aktivitelerini orada gerçekleştiriyor. Üyelerin özel derslerine zoraki misafir oluyorlar. Toplu halde özel dersler yapıyoruz. (Gülüyor)
- Uzun zaman ara vermiştiniz çalışmaya. Şimdi yeniden aktif iş hayatındasınız? Kimliğinizdeki bu değişim size nasıl geldi?
- B.T: Daha önce bir tekstil işi yaptım. Hidayet'in basketbol ve yüzme okullarını yürüttüm. Shaba benim çocuğum. Her gün gidip bire bir ilgilendiğim ilk iş. Önceki işlerimden çok farklı elbette.