-Türkçeyi hiç bilmeyip bu kadar akıcı konuşman, buralara kadar gelmen gerçekten enteresan. Türkçeyi kaç yılda öğrendin?
M.M.: 2019'dan bu yana Türkçe konuşuyorum. Çok seviyorum Türkçeyi. "Ay ne güzel konuşuyorlar, ne güzel bir dil" diyordum.
C.T.: Şöyle bir durum var; sadece Türkçe konuşmuyor, Türkçe öğretiyor aynı zamanda (gülüyor). Benim bilmediğim deyimleri falan biliyor, benim bilmediğim müzikleri biliyor.
M.M.: Bir de Türkçede bazı kelimeler, hatta çok Arapça kelimeler var. O kelimeler zor bir Türkçeye dahil oluyor herhalde. Ki ben o Arapça kelimeleri açıklıyorum.
C.T.: Yani Arapçaları da Türkçeleri de açıklıyor, bakma böyle söylüyor ama (gülüyor).
PROJEYE APAR TOPAR DAHİL OLDUM
-Şimdilerde de sizleri "Esaret" dizisi ile izliyoruz. Öncelikle projeye dahil olma sürecinizi merak ediyorum…
C.T.: Aslında benim bu işe dahil olmam biraz enteresan oldu. Hiç böyle bir şey gündemde yoktu. Çok şansa diyelim. Yapımcımız Nazmiye Hanımla bir gün mesajlaştık böyle bir kahve içelim diye. Ben gittim, oturduk kahve içtik falan. O zaman ben antrenörlük yapıyordum. İki gün sonra beni tekrar aradı. "Gelsene, seni çok sevdiğim bir yönetmenimizle tanıştırmak istiyorum" dedi. Gittim, Ayhan hocayla tanıştım. Ama gittiğimde bir girdim içeri bir sürü kişi oturuyor. Mahassine oturuyor falan. Ben de geldim oturdum, bilmiyorum ne olduğunu. Önüme bir text koydular, "Ezberin nasıl?" dedi Ayhan hoca. "Fena değil" dedim. "Bunu bir oynar mısın bana?" dedi. "Kiminle oynayacağım?" dedim. İşte "Mahassine ile oynayacaksın" dediler. O zaman ismini de sürekli aklımda tutamıyorum falan (gülüyor). Sonra biz bir sahneyi oynadık orada. "Tamam, hayırlı olsun" dedi Nazmiye Hanım. "Ne hayırlı olsun?" dedim, "İşte projeye başlıyoruz şöyle böyle" falan. Neyse ben apar topar bütün öğrencilerimi bıraktım, her şeyi başka arkadaşlarıma devrettim. Sonra biz çekimlere başladık ve çok çabuk başladık. Zaten geç kalmıştık, sezon başlangıcını baya geçmişti. Sonra apar topar işe dahil olmuş oldum ben. İyi ki de olmuşum.
M.M.: Bana çok daha erken geldi, hikaye daha hazır olduğunda. Ben Türkiye'ye ilk geldiğimde audition'a gitmiştim Karamel Yapım'a başka bir proje için. Ve oyunculuğum çok kötüydü. Ben bile kabul ediyordum o zaman, "Çok kötü oynadım" dedim menajerime telefonda. Ama bir şekilde beni akıllarında tutmuşlar. Hep menajerime sormuşlar, "Mahassine nasıl gidiyor, eğitimleri nasıl?" vs. sağ olsunlar. Sonra menajerim benim hazır olduğumu söyleyince onlar da "Tamam bir görelim" dediler. Audition'a çağırdılar, gittim. "Tamam" dediler ve ben sonra hikayeyi bekledim. Sonra tekrar çağırdılar, hikayeyi anlattılar. Hikayeyi çok beğendim. Sonra biz bir erkek başrol aramaya başladık (gülüyor). En sonunda Cenk geldi, iyi ki de Cenk oldu.
-İlk gördüğünde de aynı şeyi düşünmüş müydün?
M.M.: Evet, ilk gördüğüm anda düşündüm.