İNSANLAR ARTIK BUNLARI GÖRMEK İSTEMİYOR
-"Yenilikçi filmler gelmesi umut verici", "Türkiye'de değişik yapımlara fırsat vermek desteklemek lazım", "Ayyy nihayet Türkiye'de de böyle işler çıkıyooor be nihayet" tarzında yorumlar gördüm sosyal medyada. Biz dramı, komediyi, aşkı iyi yapan bir toplumuz ama bilim kurgu gibi tarzlarda biraz eksiğiz. Bu konuda bir oyuncu olarak ne düşünüyorsunuz? Sizce nasıl bir yol izlenmeli bundan sonrasında?
E.S.: Aslında hakikaten cesaret isteyen ve zor bir iş. Bu distopyalar dünyada da bence zor işler aslında. Bunu hem macera hem komedi olarak ele alıp böyle bir janra yaratmak bence çok zekice ve çok akıllıca. O yüzden tabii ki de keşke çoğalsa.
S.B.: İlla ki cesaret gerektiren bir şey çünkü formüllere uymuyor. Hep formül üstünden ilerliyor bayadır sinema, bu formüllerle de sinemayı öldürdük hep birlikte. O yüzden hangisinin daha cesurca olduğuna karar veremiyorum. Artık tutmadığına emin olduğumuz aynı filmleri çekmek mi, yoksa yeni bir şey denemek mi? Hangisi daha cesurca bilmiyorum. Ben bunun çok riskli bir seçenek olduğunu düşünmüyorum. Sürekli aynı şakaların yapıldığı benim de 47 tane içinde bulunduğum aynı filmlerden yapmak bence daha riskli artık. Çünkü insanlar bunları görmek galiba istemiyorlar, sinemalardaki sayılardan bunu anlıyoruz. Ve aslında bayadır sinema filmi yapılmıyor.
E.S.: Dijitale yapılıyor değil mi?
S.B.: Evet, aynen öyle.
E.S.: O kadar kilitlenmişiz ki artık dijitale ya sinema filmi diye bir şey var. Bu ayrı bir mecra, esas mecra, olayların başladığı yere dönmek… Esas bence burası çok önemli.
S.B.: Ve ilk baştan beri planlarken aslında hep bunu düşünmüştük. Bu bir sinema filmi, sinemada izlenecek bir film olarak tasarlamıştık ilk başta başlarken görselini. Her gün sesine, müziğine, rengine girdiğim için bunu çok net bir şekilde söyleyebilirim ki bu film sinema filmi.