PAZAR SABAH - Sonat BAHAR Dilek Çakır (Yardım), yedi yıllık evliliği boyunca defalarca hem fiziksel hem de ruhsal şiddete maruz kaldı. Bitmeyen kıskançlıklar nedeniyle boşanmaya karar verdi. Ekim'de boşanma davası açtı ama 2018 Nisan ayına gün alabildi. Bu sırada tehditlerin dozu arttı, ailesine kadar uzandı. Boşanmak istediği eşi, kızkardeşinin ve annesinin başına silah dayadı. Koruma ve uzaklaştırma kararı çıkmasına rağmen, tüm aileyi bir virüs gibi saran şiddet sürekli arttı. Ali Yardım defalarca farklı olaylar için karakola çekildi. Ama hemen serbest bırakıldı. Yaptıklarına rağmen çocuklarını görme hakkı verildi. Bu hakkı elde ettiği ikinci fırsatta, eşi Dilek'ten intikam almak için iki ve üç yaşındaki iki kızını pompalı tüfekle öldürdü ve intihar etti. Ve olan iki küçük çocuğa ve yaşamı boyunca eksik kalacak bir anneye oldu. Dilek Çakır'la buluşmaya oturduğu mahalleye gittik. Anne ve babasının yaşadığı eve çökmüş hüzün insanı hemen etkisi altına alıyor. Kimsenin diyecek tek kelimesi yok. Ama kimse de yaşananlar için şaşkın değil. 'Eninde sonunda içimizden birine bir şey yapacaktı, olan çocuklara oldu' diyor annesi... Dilek yok evde. Annesi, 'Kimbilir nerede, sokaklarda geziyor, kendinde değil' diyor ve gözleri doluyor. Dilek'le konuşuyorum telefonda, bir saate kadar geleceğini söylüyor. 'Ev bakıyorum' diyor. Belli ki yaşadığı büyük acının tesellisini, yeni bir yaşamın temelini atmakta bulmuş. Yan odadan, gencecik bir kız giriyor içeri. Dilek'in kızkardeşi Sena. O da defalarca eniştesi tarafından tehdit edilmiş, iki ay başka evde yaşayarak kendini korumuş. Sena mahallede bir kafede konuşmamızı öneriyor. Ve beni öyle ilginç bir kafeye götürüyor ki... Başlıyoruz konuşmaya... Ardından Dilek de geliyor. Anlattıkları boğazımda düğümleniyor: - Bir kadın, hayatındaki erkekle ilgili bir sıkıntı olduğunu en başında anlıyor mu? - İlk başlarda anlamıyor ama içinde bir his onu rahatsız ediyor. O nokta çok önemli. Bir kadın ailesinde sevgi görmeyince, bir erkekten en ufak bir güç ve sevgi görünce onun hep devam edeceğini sanıyor. Kıskandığında sevgiye yoruyorsun... Aslında o kıskançlık değil, bağımlılık, takıntı! İlk zamanlar kadınlar olarak tüm bunları kıskançlık sanıyoruz. Yapmayın... Kıskançlık ileri boyutta olunca hastalık. Tedavi de edilebilir, körüklenebilir de. Karşımdaki adam bu rahatsızlığını kabul etmedi. Defalarca 'birlikte tedavi olalım' dedim, yanaşmadı. Onun tek derdi; eve gelince haber ver, evden çıktığında haber ver, işten çık haber ver. Eve geldiğinde market alışverişi yaptığımı görürse kıyamet koparıyordu, habersiz markete mi gittin diye... - Bu sorun katlanarak büyüdü sanırıml... - Başta sorun varsa devam eder, katlanarak üstelik. Basamak basamak zirveye çıkar ve o zirvede bir olay olur. Tüm kadınlara sesleniyorum, en başında sizi huzursuz eden bir problem varsa, o problem her zaman devam eder. Erkeklere sesleniyorum, eşlerinize çocuklarınızın yanında 'Lan' kelimesini bile kullanmayın. Çünkü onlar çok etkileniyorlar. Bir bakarsınız o lafı, çocuk size söylemeye başlar. Çocuklar hayatları boyunca çevrelerindeki insanlara, sizin eşlerinize davrandığınız şekilde davranacaklar. Ülkemizde evlilik adına daha çok danışmana ihtiyaç var. Evet bir yasa var ama uygulamada sorun var. Onu çözmediğimiz sürece, Elifler, Hiralar ölmeye devam edecek. - İşletme eğitimi alıyormuşsunuz. Ama yarım bırakmışsınız... Eşiniz mi istemedi... - Zaten açıktan okuyordum. Ama her sınav zamanı kavga ediyorduk. Sınava girmek için gideceğim diye... Hayatım boyunca çalıştım ve mücadele ettim. Lisedeyken de, üniversitedeyken de, evliyken de, şimdi de... Maddi destek aldığım kimsem yok. O dönem de yoktu, şimdi de. Kız kardeşim ve annem her zaman yanımdaydı ama sürekli tehdit ediliyorlardı. İkisinin de başına silah dayandı. Zaten maddi olarak yetersizler, durumumuz iyi olsaydı kimseye ihtiyacımız olmadan bu adama karşı ayaklanırdık. Olmadı, yapamadık. Çocuklarımla ev temizliğine giderdim. 27 yıllık hayatımda yaptığım en güzel şey çocuklarımdı. Onu da elimden aldılar. - Nasıl bu noktaya geldi işler? - Beni takıntı yapmıştı. Güzel ya da çirkin olduğum için değil. Benim yanımda rahattı. Ailesi arayıp sormuyordu zaten. Çocuklarına bakılıyor, karısı işe gidiyor, kuruşuna kadar eline veriyor. Her şeyine kadar yıkanıyor, yediği önünde, yemediği arkasında. O bunun rahatlığındaydı. Ama ben ne zaman ki 'Dur' dedim işler karıştı. Hayatı durdu. - Bundan sonra ne yapacaksın? - Hayatımda hep sıfırdan başladım, o yüzden belki bu kadar güçlüyüm. Liseye başlarken okutmak istemedi ailem, direndim, bir yıl para biriktirdim, okula kayıt oldum. Lise bitti, sıfırdan başlayıp üniversiteye kayıt oldum. Evlendim, yine sıfırdan başladım. Altı ay önce ayrıldık, kadın sığınma evine gittim. Oradan çıkarken kendime söz verdim, 'Yine sıfırdan başlayabilirsin' dedim. Başladım. Şimdi her şeyimi kaybettim. Çocuklarım öldü, kimsem kalmadı. Yine sıfırdan başlayacağım. Bazen kendimi sorguluyorum, hata bende mi? Belki de bu benim sınavım. Her şeye sıfırdan başlayacağım, eksik başlayacağım ama başlayacağım. Benim kızlarımın başına gelenler, benim başıma gelenler başkasının başına gelmesin diye elimden geleni yapacağım. İnsanlarla iletişim halinde olacağım. Ufak bir yaraya tedavi olursam o tesellim olacak. - Bir misyon üstlenmiş gibi hissediyor musunuz? - Şu anki savaşımın sebebi sesimi duyurabilmek. Ben kızlarımı hem bir kız çocuğu gibi naif olacak, hem de kendini koruyacak kadar güçlü biçimde yetiştirdim. Günlerce evde yalnız kalırdık, dışarı bir çıkardık dimdik! Giyinip süslenirdik, güçlü dururdum. Bu olay yaşanmadan 15 gün önce çocuklarımı yine vermiştim Ali'ye. Geri almaya giderken de en güzel halimle çıktım çocuklarımın karşısına. Onları eğlendirdim. SENA ÇAKIR (Dilek Çakır'ın kızkardeşi) - Şu an oturduğumuz kafenin özel bir durumu var. Biraz anlatır mısın? - Ali hep şu an oturduğumuz bu masada otururdu. Çünkü hem ablamın ve hem de bizim evi görebileceği nokta burası. Onu uzaktan görünce alt sokaktan dolanıp eve giderdim. Cebimde hep biber gazı vardı. Karşıma çıkarsa, kendimi korumak için. - Ablanız Dilek nasıl bir kadındır? - Akıllı. İstanbul Üniversitesi'nde işletme okuyordu ablam. Okul hayatı boyunca takdir ve onur belgeleri a-l mış biriydi. Evlendikten sonra, Ali'nin kıskançlıkları nedeniyle o bölümü bitiremedi... Meslek lisesinde muhasebe okuduğu için, iş buluyordu ama Ali'nin kıskançlık bahaneleri o işlere engel oluyordu. Ablam hep evin huzuru bozulmasın diye düşündü, ev işlerine gitmeye başladı. Eğitimli kadın, kıskançlık nedeniyle ev işlerine gidiyordu. Şimdi de adalet meslek yüksek okulunda okuyor. - İlk ne zaman şiddet uyguladı? - Benzincide akşam mesaisinde çalışıyordu. Geç gelirdi. Biz de evdeyiz iki kadın. Kapı çaldı, üstümüzü başımızı toparlarken kapıyı birkaç dakika geç açtık. Ortalığı dağıttı, ablama tokat attı. Böyle böyle sudan olaylar... - Olaylar sizi de tehdit edecek noktaya nasıl ulaştı? - Ali de ablamın çevresinde çok arkadaşı olmasını istemiyordu. O da bana sığındı. O da bu yakınlığı biliyordu. En yakını ben olduğum için önce benimle tehdit etmeye başladı. Bir keresinde yolda bana bıçak çekti. O dönem korktuğum için iki ay akrabalarımda kaldım. - Nasıl olabilir böyle bir şey? - Ablam defalarca savcılığa gitti boşanmak için. Karakol kapılarını aşındırdık. Uzaklaştırma kararı olduğunda bile, apartmanın üst katında yaşamaya devam etti. Kapımıza gelip bizi rahatsız etmeye başladığında ablam çareyi sığınma evine gitmekte buldu. Çünkü abilerimin, annemlerin kapısına geliyordu. Herkes Dilek'e, 'Sığınma evinde daha güvende olursun' dedi. Gitmek zorunda kaldı. Baktı ki, kapılar kapandı yüzüne sığınma evine gitti.